KEMAL GÖKTAŞ
Heysem Topalca’nın ölümü: Yeni Türkiye’nin yeni Yeşil’inin hikayesi
Suriye’de Alevi katliamı, 52 kişinin öldüğü bombalı saldırı, asker polis cinayeti, cihatçılara mühimmat gönderilmesi, gazetecinin kaçırılması…
Hakkındaki bütün suçlamalara rağmen yakalanamayan ve çok önceden “MİT'in yeni Yeşili” adı verilen Heysem Topalca’nın, bir trafik kazasında öldüğüne inanmamak için çokça neden var.
“Trafik kazası ile ölümü” sona bırakalım ve Topalca'nın hikayesine bakalım:
Topalca, Suriyeli Suriye’nin Lazkiye ilinin kuzey kırsalında bulunan Şeyh Hasan köyünden. Ailesi Hatay’ın Yayladağı ilçesinde oturuyor.
Adı birçok örgütle anılan Topalca ilk olarak “Bayırbucak Türkmen Tugayı”nın bileşenlerinden El Huva Billa Taburu’nun lideri olarak tanındı.
Alevi köylerinde katliam
Bu taburun Suriye’de çok sayıda katliama karıştığı ve 2013’de Topalca’nın başında olduğu çetelerin Lazkiye’nin kuzeyindeki Alevi köylerinde katliam yaptığı biliniyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu saldırılarda en az 190 kişinin öldürüldüğünü rapor etmişti.
Reyhanlı katliamı
Topalca’nın adı daha sonra Reyhanlı katliamında oynadığı kilit rol ile geçti. Reyhanlı’da 11 Mayıs 2013’de düzenlenen bombalı saldırıda 52 kişi hayatını kaybetmişti. Emniyet ve yargı katliamın THKP-C Acilciler isimli örgüt tarafından yapıldığını ileri sürerken sanıklar arasında ismi geçen Yusuf Nazik “Bize bu tezgâhı kuran kişi, Heysem Topalca olabilir. Topalca'yla zaman zaman Reyhanlı'dan mal geçirmek için işbirliği yapıyorduk” diyordu.Reyhanlı davasında bir numaralı sanık olarak yer alan Nasır Eskiocak ise duruşmada “Suriye'den Türkiye'ye uyuşturucu kaçırmak için anlaşmıştık. Suriye'de Yusuf Nazik'le görüşürken yanımızda Hacı (Topalca) isminde biri vardı ve MİT'in bizi koruyacağını söyledi” dedi.
ÖSO üyeleri Suriye'de yakaladıkları Nasır Eskiocak'a, Türkiye'ye teslim etmeden önce bir uyarıda bulunmuştu: “Suriye'de Hacı ile uyuşturucu işi değil bomba işi yapmak için anlaştın, MİT görevlilerini gördüğünü söylemeyeceksin. MİT'ten kimsenin bilgisini vermeyeceksin.”
El Nusra’ya mühimmat
Topalca, 7 Kasım 2013 tarihinde Adana’da bir TIR’da El Nusra’ya gönderilmek üzere 953 adet havan topu başlığı ve 10 füze rampasının ele geçirilmesi olayında da “mühimmatı yükleten kişi” olduğu iddiasıyla gözaltına alındı ancak sorgusundan sonra serbest bırakıldı.
Meclis’te de soruldu
Tam da o günlerde CHP İstanbul milletvekili Ali Özgündüz, Meclis’te verdiği soru önergesinde Topalca hakkındaki iddialara dikkat çekiyordu:
“Heysem Topalca, Reyhanlı saldırısının arkasında olan isimlerden biri olarak anılmaktadır ki bu nedenle ifadesine dahi başvurulmamıştır. Alevi katliamcısı olarak da bilinen Topalca, geçtiğimiz günlerde Adana’da ele geçirilen 953 adet havan mermisinin sahibi olarak yakalanmış; ancak, sonrasında emniyet güçleri tarafından serbest bırakılmıştır. 5 Ağustos 2013 tarihinde Alevi köylerinin basılarak 1500 sivilin öldürülmesi eylemine katıldığı, köyleri yağmalayarak, ganimetleri Türkiye’ye getirerek sattığı iddia edilen Topalca’nın; ayrıca, 12 Ekim'de Türkiye sınırına yakın Alevi köylerinin basılarak, yakılmış köyde bulunan sivil vatandaşların bir kısmı saldırı anında kesilerek katledilmesi, bir kısmının ise rehin olarak alınması emrini verdiği belirtilmektdir. Tüm varlıkları yağmalanan ve köyleri yakılan Alevi kadın ve çocuklar kalkan olarak kullanılmış, daha sonra ise katledilerek toplu mezarlara gömülmüştü.
Alevi köylerine baskın yapan ve köyleri yağmalayanlar arasında Topalca ve adamlarının yer aldığı, tecavüzlere ve katliamlara katıldıkları ileri sürülmektedir. 1. Yavuz Sultan Selim Tugayı ve Topalca’nın Hatay ve İstanbul'un dışında Konya'da yakın temas halinde oldukları, cemaatler üzerinden lojistik destek aldıkları, kullandıkları ağır ve hafif nitelikli silahları Türkiye üzerinden temin ettikleri ileri sürülmektedir.”
Niğde’de asker ve polisi vuranları Türkiye’ye sokmuş
Topalca, adı Meclis’te böyle anılırken IŞİD’in 20 Mart 2014’de Niğde’de bir astsubay ve bir polisin öldürüldüğü Niğde saldırısına ilişkin davada da baş role çıktı. Davanın iddianamesine göre, saldırıyı gerçekleştiren Çendrim Ramadani, Benyamin Xu ve Muhammed Sakiri, Topalca tarafından Yayladağı’ndan yasadışı yollarla Türkiye’ye sokulmuştu. Dahası, üç IŞiD’linin İstanbul’da bağlantıya geçecekleri kişileri de Topalca ayarlamıştı.
3 yılda 873 kez Türkiye’ye giriş çıkış yapmış
Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’nın IŞİD, El Kaide ve El Kaide Bağlantılı Cündüş Şam örgütlerine ilişkin raporunda Topalca’nın 2011 yılından 2014 yılı mayıs ayına kadar Türkiye’ye 873 kez giriş çıkış yaptığı belirtiliyordu.
Gazetecinin kaçırılması
Topalca, Milliyet foto muhabiri Bünyamin Aygün’ün Suriye’de kaçırılması olayında da başroldeydi. Aygün, MİT ve Emniyet tarafından aranan Heysem Topalca ile röportaj yapmak için gittiği Suriye’de Topalca ile birlikte kaçırıldı. Aygün’ün anlatımlarına göre,Topalca'nın kullandığı araçla ilerlerken önleri kesildi, kaçırıldılar.
Aygün ve Topalca, 17 gün boyunca aynı hücrede tutuldular. 17 günün sonunda Heysem Topalca serbest bırakıldı, Bünyamin Aygün'ün tutsaklığı devam etti.
6 Ocak 2014'te Topalca geri geldi ve Bünyamin Aygün'e “Abi merak etme kurtuldun sen, ben geri geleceğim, şimdi senin pazarlıkların devam ediyor’” dedi. Pazarlıklar sonucu Milliyet muhabiri Aygün serbest bırakılırken Topalca’nın Aygün’ün bırakılması sürecinde devlet yetkilileri ile irtibatta olduğu ve yakın bir çalışma içine girdiği anlaşıldı.
Sahte “yakalandı” haberi
Topalca’nın bir ara Suriye’de Esad güçleri tarafından yakalandığı ileri sürülse de Emniyet raporlarında THKP-C Acilciler örgütü tarafından yakalandığı bilgisi yer aldı. Ancak Topalca, ne Esad’ın ne de Acilciler’in elindeydi. Hakkındaki onca iddiaya rağmen elini kolunu sallayarak geziyordu.
“Susurlukvari” kaza
Nitekim, adı tam unutulmaya yüz tutmuştu ki Konya’da bir trafik kazasında öldüğü ortaya çıktı. DHA’nın haberine göre, Karapınar’dan Konya'ya giden otomobil, kavşakta dönmek için yavaşlayan Mustafa Usta yönetimindeki TIR’ın kasasına çarptı. Araçta bulunan üç kişi hayatını kaybetti, beş kişi de yaralandı. Hayatını kaybedenlerden birinin Heysem Topalca olduğu oğlunun, sosyal medyadan yaptığı paylaşımla doğrulandı.
Gazeteler bu kazayı “Susurlukvari” trafik kazası olarak niteledi.
Hakkındaki iddialarla birlikte okunduğunda Topalca’nın bir trafik kazasında öldüğüne inanmamak için yeterli malzeme olduğu görülüyor.
Tıpkı Susurluk gibi, olayın bir kaza olup olmadığı belki hiç açığa çıkmayacak. Açıkta olan tek şey, Topalca’nın “yeni Yeşil” adını hak edecek bir öykünün ardından öldüğü. Yargılanmadan, hesap sorulmadan ve arkasındaki güç sorgulanmadan…