Kadın liderler ve İran sınırı

“O istediğimiz sıradan hayata varmak için…”
“Kız kardeşim, kız kardeşin, hepimizin kız kardeşleri için…”
“Kadın, özgürlük ve vatan için…”

Coldplay’in Buenos Aires konserinde, İranlı oyuncu Golshifteh Farahani söyledi bu şarkıyı.

Ama sözleri ona değil, sıradan İranlılara aitti.

Zira başörtüsü her saç telini kapatmadığı için mollaların ahlak polisi tarafından 22 yaşında öldürülen Mahsa Amini’nin ardından İranlı kadınlar başörtülerini yakmış, ilkokul çocukları başlarını açmış, sokaklar dolmuştu.

O kadınların ağzından çıkan cümleleri Shervin Hajipour besteledi ve bir özgürlük marşı çıktı ortaya. Kadın, özgürlük ve vatan için bir marş. Hajipour’u gözaltına almaları, marşın sesini kesmeye yetmedi.

Coldplay ve Farahani de işte o özgürlük şarkısını söyledi.

İran’da çağdışı molla rejimine karşı protestolar haftalardır devam ediyor; yakın zamanda da kimse zorla başörtüsü giymeyi kabul edip, sessizliğe razı olacakmış gibi durmuyor.

Mollaların kıt, işkenceye dayalı teokrasi denemesi 40 yılın ardından ilk defa çatırdıyor. Zira protestolar, 2009’da olduğu gibi orta-üst sınıftan ya da 2019’da olduğu gibi işçi sınıfından gelmiyor. Ülkenin her yanında, ‘normal bir hayat’ ve onun ilk şartı olan en temel özgürlükleri için İranlılar sokakları dolduruyor.

Türkiye’nin bölgedeki ilişkilerini tartışırken, İran’daki bu değişim rüzgarını umursamamak mümkün değil. Zira molla rejimini kazanmak, İranlıları kaybetmeye eş değer.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet ilan edilmeden önce yaptığı son Meclis konuşmasında söylediği gibi, ‘bedenleri Doğu’da olsa da fikirleri Batı’ya dönük’ bir Cumhuriyet’in, İran’da özgürlük mücadelesinin yanında durmak; kimliğinden, tarihinden, dünya tasavvurundan gelen bir refleks aynı zamanda.

Üstelik, Mollaların Türkiye’nin ya da bölgenin çıkarları için bir değerleri de yok. Irak, Suriye ve Yemen’de savaş çığırtkanlığı yapıyor; nükleer bomba inşa etmeye çalışarak uluslararası barışın temellerini zedeliyor. Hem de bunları, ülkede ekmek fiyatları kontrolden çıkmışken yapıyorlar.

Mollalar, İranlılara rağmen İran’ı yönetiyor – İranlılar için değil. Zira çocukları Amerika’da kokain partileri düzenlerken, kendileri onuruyla yaşayan İranlılara ahlak öğretmeye kalkıyorlar.

Elbette Mollalar Rejimi’nin ardından İran’ın hızlıca demokratikleşeceğinin bir garantisi yok. Tersine, Mollaların arkasında duran askeri rejim, toplumun isteklerini yansıtan bir yönetim yerine kendi radikal ve saldırgan güvenlik politikalarını sahiplenecek yeni bir kukla da bulabilir.

Fakat her şeye rağmen, inceldiği yerden kopma ihtimali gösteren bu gerici rejime karşı; İranlıların hak talebi, sınırın ötesinden duyulmuyor değil.

Üstelik İran ile Türkiye’yi birbirinden ayıran o çizginin sadece bir sınır değil; derin bir tarih olduğu da besbelli ortada: İki ayrı Cumhuriyet anlayışının doğurduğu, iki ayrı ülke var karşımızda.

Bu şartlar altında İranlıların özgürlük talebinin en güçlü savunucuları, hip şüphesiz, Türkiye’nin özgür kadınları olmalı.

O ‘sıradan hayat’ı savunanlarla yan yana durmak hem kendi tarihimize hem de ülkemizin bölgedeki tarihsel rolüne en çok yakışan tavırdır.

Selvi Kılıçdaroğlu, Dilek İmamoğlu, Başak Demirtaş, Meral Akşener ve diğer bütün kadın liderlerin, Türkiye’nin en güçlü sivil örgütlenmesini ısrarla sürdüren kadın hareketinin bir araya gelip, o özgürlük şarkısını İran sınırında düzenlenecek bir dayanışma konserinde seslendirmelerinin önünde bir engel olmamalı.

Sınırın karşısına dikilmiş, özgür ve güçlü kadınlar olarak hem de…

İçerde kıt bir başörtüsü tartışmasını sürdürmek yerine, bütün kadınların hakları için dimdik duran kadınlar olarak…

“Kız kardeşim, kız kardeşin, hepimizin kız kardeşleri için…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
DERİN KOÇER Arşivi
SON YAZILAR