CHP’ye soruşturmalar nereye varacak: Suç örgütü mü aranıyor?

İstanbul’da CHP’li belediye başkanlarının tutuklanması, CHP’nin kurultayına ve İstanbul kongresine açılan soruşturmalar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki şirketlere yönelik soruşturmalarda bulunan ortak isimler, daha büyük hazırlığa doğru gidiyor. İstanbul’da yargı kulislerinde dolaşan iddialar bir suç örgütü arayışına işaret ediyor.

31 Mart yerel seçimlerini birinci tamamlayan CHP, ‘normalleşme’ sürecinin ardından yargının ardı ardına açtığı soruşturma ve davalarla karşı karşıya kaldı. Soruşturma ve davalar, iki ayrı eksene ayrıldı; kent uzlaşısı üzerinden terör ve ihaleler üzerinden yolsuzluk iddiaları. Terör soruşturmasında atılan ilk adım Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve görevden alınması oldu. Özer hakkındaki iddianamede, kent uzlaşısı ‘terör suçu’ olarak tanımlanırken, araştırmaların devam ettiği de açık biçimde yer alıyor.

Tüm ihaleler inceleniyor

CHP’ye İstanbul merkezli açılan soruşturmaların bir diğer odağı ise ihalelerde usulsüzlük iddiaları üzerinden yürüyor. Burada atılan ilk adım Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın gözaltına alınması ve tutuklanması oldu. Akpolat ile birlikte gözaltına alınan bir diğer isim ise iş insanı Aziz İhsan Aktaş’tı. Aktaş’ın CHP’li belediyelerden aldığı tüm ihalelerin incelendiği de dosyanın niteliğinden anlaşılıyor.

Aktaş ve Akpolat’ın adı daha sonra açılan CHP kurultayı soruşturmasında da geçiyor. Kurultayda delegelerin Aktaş’tan gelen paralar ile etkilendiğine dair iddialar tanıklar tarafından ‘duydum’ sözleri ile dillendiriliyor. Benzer biçimde CHP’nin İstanbul İl Kongresi de soruşturma konusu oldu; başsavcılık seçim kanununa muhalefet iddiası ile soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Bakanlıklar ile savcılıklar arasında yapılan yazışmalar yapıldı

Tüm bu soruşturma evrakları, ifadeler, iddianameler ve yeni savcılık yazıları incelendiğinde ortaya çıkan ortak noktalar, bakanlıklar ile savcılıklar arasında yapılan yazışmalar yeni soruşturmadan öte birleşik bir soruşturma sürecinin işaretlerini veriyor. Ayrı ayrı açılan ve özellikle ihaleleri kapsamına alan, suç örgütü iddiası ile yürütülen soruşturmaların tek çatı altında toplanması ve kapsamlı bir ‘suç örgütü’ davasına dönüştürülmesi için hazırlık yapıldığı görülüyor.

Nasıl mı?

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın gözaltına alındığı, tutuklandığı ve görevden uzaklaştırıldığı soruşturmanın en kilit ismi Aziz İhsan Aktaş olarak öne çıkıyor. Aktaş’ın şirketlerine CHP’li belediyelerden ihaleler verildiği, ihaleler dışında taşınmaz satışları yapıldığı soruşturma evrakı içindeki bilgilerde yer alıyor. Örneğin, belediyenin sattığı taşınmazın Aktaş’a ‘hukuksuzca’ verildiği, buradan menfaat elde edildiği ve bu menfaat ile elde edilen yüksek bir gelir olduğu suçlaması Akpolat’a yönlendiriliyor. Akpolat ve Aktaş bu suçlamalar ile tutuklu bulunurken, soruşturmanın devam ettiği de sık sık dile getiriliyor.

Bu paralelde Akpolat’ın tutuklanmasının üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra CHP’nin kurultayına yönelik bir soruşturma başlatılıyor. Soruşturma kapsamında tanıklar ifadeye çağrılıyor ve bu tanıklar uzun süredir sosyal medyadan dile getirdikleri iddiaları savcılık soruşturmasına sokuyor. Verilen ifadelerde Akpolat ve Aktaş’a yer veriliyor. Önceki soruşturmada ihaleler üzerinden elde edildiği iddia edilen paraların, kurultayda delegeleri etkilemek üzere kullanıldığı iddiaları ifadelere giriyor.

Bir örnek olarak, İzmir kurultay delegesi Hatip Karaaslan’ın ifadesi:

“Benim duyduklarıma göre İstanbul’da büyük bir iş adamı olan Aziz İhsan Aktaş isimli kişi CHP Kurultayında Özgür Özel’in desteklenmesi için İBB Başkanı İmamoğlu vasıtası ile yüklü miktarda bu iş için para ayırıp dağıttıklarını duydum. Aziz İhsan Aktaş Türkiye’deki belediyelerin büyük bir bölümünün temizlik, araç ve yakıt tedarik işlerini yürütüp belediye ihalelerini aldığını duydum. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bu tür işlerini de bu şahıs yürütmektedir. Duyduğuma göre kurultayda dağıtılan paraların asıl kaynağı bu kişidir.”

Karaaslan, ifadesinde ‘gördüm’ demiyor, ‘duydum’ diyerek kendisine aktarılanı savcıya aktarıyor. Devamında aynı soruşturmada ifade veren bir başka tanık da yine sosyal medyada çok sık yazılan iddiaları savcının dosyasına sokuyor. Bu defa gazetecilere CHP kurultayı için para aktarıldığını, bunun üzerinden kamuoyu oluşturulduğunu iddia ediyor. Tabi bu da gördüklerinden ziyade, duyduklarından oluşuyor.

Medya A.Ş. soruşturması

İfadenin verilmesinden bir hafta sonra ise bir başka operasyonun sinyali veriliyor. 17 Şubat 2025’te İBB iştiraki Medya A.Ş’ye bir yazı gidiyor ve 20 şirketin ihale dosyaları isteniyor. Bir hafta sonra ise polisler şirkete giderek bir bilgisayara el koyuyor. Paralelinde ise sosyal medya yeniden devreye giriyor ve bu defa iş İmamoğlu’na bağlanıyor. Danışmanı Murat Ongun’un yönetim kurulu başkanı olduğu şirket üzerinden gazetecilere para dağıtıldığı, bunun üzerinden kurultay sürecinin etkilendiği ve İmamoğlu’nun lehine söylemler istendiği söyleniyor. Gazetecilerin, akademisyenlerin ve daha nice isimlerin gözaltına alınacağı iddiası hızla yayılıyor. Bu iddia telefon konuşmalarına, Whatsapp yazışmalarına kadar iniyor. Operasyon için tarihler bile veriliyor.

Tüm bu yazılanları yukarıdan aşağıya doğru bir kez daha okuyunca, ortaya bir gerçeklik çıkıyor. CHP’nin örgütü üzerinde etkili olan isimlerden Rıza Akpolat’ın alınması ve Aktaş’ın dosyasında yer alması ile süreç başlatıldı. Akpolat’ın etkisi bilindiğinden, Aktaş ile birlikte delegeye para dağıtıldığı iddiası bir sonraki kurultay soruşturmasına dahil edildi. Aynı soruşturmada ifade verenler İmamoğlu ve Akpolat’ın adını gazeteciler ile ilişkilendirip, İBB’yi de kurultay soruşturmasına dahil etti. Son aşamada ise İBB şirketine yönelik operasyon ile birlikte sondan bir önceki aşamaya geliş ilan edildi.

Tüm soruşturmalar birbirine bağlanmak isteniyor

Akpolat’ın çıkmayan iddianamesi, devam eden kurultay soruşturması ve yeni açılan İstanbul İl Kongresi soruşturması bizlere bir şeyin işaretini veriyor. Ek operasyonlar yapılarak, soruşturmalarda geçen ortak isimler üzerinden tüm soruşturmaların birbirine bağlanması ve büyük bir ‘çıkar amaçlı suç örgütü’ soruşturmasına doğru gidiliyor. Kaldı ki yargı kulislerinde bu konuda yazışmaların yapıldığı, bakanlıklara bazı bilgilerin verildiği, MASAK’ın sürece dahil olduğu biliniyor.

Türkiye bir sabah ‘İmamoğlu suç örgütü’ adı altında yapılmak istenen bir operasyonun fragmanını izliyor. Her ne kadar bu süreci CHP’nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bağlamak isteyenler olsa da bunun Kılıçdaroğlu’nun çok ötesinde ve dahli olmadığı bir süreç olduğu görülüyor. Aksine Kılıçdaroğlu’nun adı süreç için süreci hazırlayanlarca kullanılıyor. Karşımızda, CHP’nin iç meselelerinden daha büyük bir mesele duruyor. Henüz ne zaman kurulacağı belli olmayan sandıkta yarışacak ismin, yargı eliyle belirlenmesi hedefi için çalışma sürüyor. Bu süreç Kılıçdaroğlu’nun, İmamoğlu’nun veya Yavaş’ın çok ötesine geçiyor. Türkiye’nin eksiklikleri ile de olsa işleyen sandık süreçlerinin derinden etkileneceği bir dönemin kokusu dört bir yandan yükseliyor.

Puzzle operasyonlar

Yukarıda saydığım tüm bu operasyonlar, zincirin ayrı ayrı parçalarını oluşturuyor ve aslında tek bir merkezden yürüyor. İmamoğlu’nun diplomasına da CHP’nin kurultayına da aslında tek bir merkez bakıyor. Benzeri durumları bazen bulunan bir el bombası, bazen valiz içinde teslim edilen bir dizi dosya ile yaşamış olan Türkiye, parça parça yürüyen soruşturmaların tanıklar üzerinden birbirine bağlandığı günleri daha önce de yaşadı. Tüm soruşturmalar o zaman da tek merkezden yürütülürken, sadece zincirlerin halkaları zaman içinde birbirine bağlandı. Bugün de tanıklar üzerinden farklı soruşturmaların birbirine bağlanacağı yere doğru gidiyoruz.

İktidar çok açık biçimde İmamoğlu’nun aday olmasını istemiyor. Bu adaylık 2023’te de istenmiyordu bugün de istenmiyor. 2022 yılının aralık ayından beri bir köşeye konulan ve tüm benzerlerinin aksine istinafta bekleme süresi uzatılan ‘ahmak davası’ bunun için duruyor. İmamoğlu’na diploma soruşturmasının 2023’te aday gösterilmiş olsaydı yaşanacağı yine görülüyor. Türkiye’de sandıktan çıkanlara müdahale daima olmuştur; bu bazen darbeler, bazen yargı kararları ve bazen de kayyumlar üzerinden gerçekleşmiştir. Ancak sandıktaki yarışa katılmak isteyene bir müdahale neredeyse ilk defa karşımızı çıkıyor. İmamoğlu’nun bırakın sandıktan çıkması, o sandığa girmesi bile istenmiyor. Bunun burada kalmayacağı da açıkça görülüyor.

İktidar, İmamoğlu için istediğini elde ederse sıradaki hedefin Mansur Yavaş olacağını bilmek gerekiyor. Konser soruşturması adı altında Ankara’da Yavaş’a açılan ilk ateşin ardından başlayan sessizliğin, bir ateşkes olmayacağı görülüyor. İktidar, her ne kadar ‘Aday olmayacağım’ dese de adaylığın CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’in üzerine kalmasını hedefliyor. CHP yönetimi ise bu gerçeği görse de yeteri kadar aksiyon almayarak, bu gerçeği anlatmayarak büyük bir hataya sürükleniyor.

CHP soğuk suya atılan ve adım adım ısıtılan kurbağanın akıbetini yaşıyor. Esenyurt’a düzenlenen operasyon günü oradan yapılan bir yayında “CHP bir milim saparsa, ertesi ay bir başka belediye başkanının kapısına polis dayanacak” demiştim. CHP Beşiktaş, Beykoz, belediye başkan yardımcıları derken tepkisizleştiriliyor ve tüm yazı boyunca anlatmaya çalıştığım büyük hukuksuzluğa alıştırılıyor.

Türkiye’ye yazık ediliyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
ALTAN SANCAR Arşivi
SON YAZILAR