
ALTAN SANCAR
Ahmet Özer iddianamesindeki detay: İmamoğlu’na gidilmek isteniyor
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkında hazırlanan iddianamede yer alan ifadeler, siyaset açısından büyük tehlikeler barındırıyor. Kent uzlaşısının örgüt faaliyeti sayıldığı iddianamede, DEM Parti pasifize ediliyor ve sürecin illegal alanlarda ilerlediği söyleniyor. Kürtler açısından “Batıda oy ver, ama yönetime katılma” sonucuna gidilirken, savcılık açık ki Ekrem İmamoğlu’na ulaşmak istiyor.
2024 yerel seçimlerine gidilirken, AKP’nin umudu, Kürt siyasetinin en önemli aktörü Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ın DEM Parti’nin İstanbul adayı olmasıydı. Zira bu adaylık CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’na gidecek yüz binlerce oyun adresini değiştirecekti. Fakat beklenen olmadı, ama DEM Parti yine güçlü bir aday olan Meral Danış Beştaş’ı tercih etti. Tabi bu sırada DEM Parti ile CHP arasında kent uzlaşısı veya İstanbul İttifakı adı verilen görüşmeler yapılarak, bazı yerlerde ortak başkan adaylarında anlaşıldı. Tablo böyle olunca İmamoğlu açısından zafer ve hatta fark atmak kaçınılmaz oldu. Ardından da İmamoğlu için cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları zirveye ulaştı.
Tüm bunlar yaşanırken, seçimlerin üzerinden geçen birkaç ay ardından Esenyurt’taki ortak aday Ahmet Özer tutuklandı ve yerine kayyım atandı. Neredeyse 4 ay sonra çıkan iddianame ise siyasette yargının elinin uzun bir süre daha hissedileceğini gösterdi.
Kent uzlaşısı: DEM Parti oyun dışı
İddianamenin kuşkusuz en önemli bölümü, kent uzlaşısının savcılık tarafından terör suçu faaliyeti olarak tanımlanması. Zira savcılık burada KCK yöneticilerinden Bese Hozat, Mustafa Karasu ve Cemil Bayık gibi isimlerin açıklamalarına atıf yapıyor ve kent uzlaşısını bu açıklamalarla "terör faaliyeti" olarak tanımlıyor.
İlerleyen paragraflarda ise uzlaşının amacını “terör örgütünün metropol illerde etkinliğini artırması” olarak nitelendiriyor. Dahası 2019’da İstanbul seçimleri için Abdullah Öcalan’dan mektup getirilmesine yol verildiği görmezden gelinerek, hedefin “Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde etmesi” olduğu belirtiliyor. Yani İstanbul’da yaşayan Kürt seçmenin oyuna Öcalan’dan gelen mektup ile talip olunması normal karşılanırken, Kürtlerin yaşadıkları kentlerde belediye yönetimlerinde söz sahibi olmaya çalışması ve CHP’nin buna siyaseten alan açması "terör faaliyeti" oluyor.
Savcılık burada da durmuyor ve kent uzlaşısı formülünün DEM Parti’yi aşan bir çalışma olduğunu da belirtiyor. HDP’nin doğduğu HDK’yi "terör yapılanması" olarak ilan eden savcılık, kararın burada KCK talimatı ile alındığını iddia ediyor. DEM Parti için ise "süreç içerisinde inisiyatifinin bulunmadığı" söyleniyor ve "terör örgütünün ve çatı yapılanması olan HDK'nın inisiyatifiyle sürecin ilerlediği" iddia ediliyor.
Burada uzun bir süredir devam eden, “KCK ayrı, İmralı ayrı” söylemine ek olarak “KCK ve HDK ayrı, İmralı ve DEM ayrı” söyleminden yol alındığı açık biçimde görülüyor. DEM Parti'nin süreç dışına itilmesiyle, CHP ve CHP’liler açısından da bir başka tehlikenin kapıları savcılık eliyle aralanıyor. Zira kent uzlaşısı için DEM Parti ile görüştüğü bilinen CHP’liler için bir biçimde “Terör örgütü ile görüşüldü ve anlaşıldı” iddialarına gidecek yolun taşları döşeniyor.
İşin özü, özellikle İstanbul’da DEM Parti ile görüşen, onların oyunu alan, Kürtlerin yönetimde veya belediye meclisinde yer almasının önünü açan her belediye başkanı yargının hedefine oturuyor. Savcılık da iddianamenin bir bölümünde “Kent uzlaşısı faaliyetinin tüm unsur ve mensuplarıyla deşifre edilmesi için soruşturmalarımız derinleştirilerek devam etmektedir” ifadesine yer veriyor. Çok açık ki Ekrem İmamoğlu için Esenyurt’tan Saraçhane’ye ve oradan da Çağlayan’a ulaşacak yeni bir yol açılıyor.