İstanbul’a kayyım niye atanmadı?

İnsanların mutlu olma çıtası hayli düşüktür. Bahar gelir seviniriz, bayram gelir seviniriz, yılbaşı gelir seviniriz. Ya da zamana bağlı olarak sevinecek bir şeyler çok kolay buluruz. Oysa gelenler, ömrümüzden gidenlerdir. “Ömrümüzün kaçıncı baharındayız ve bu ömür kaç bahar daha görecek?” soruları mutlu anında insanın aklına gelmez. Bugün de gelmesin, çünkü bugün Şeker Bayramı. Bu bayramı da yaratılan kapkaranlık memleket manzarasına karşın keyifle kutlayacağız.

Kutlamamızı gerekli kılan olaylara da tanıklık yaptık. Gencecik üniversite öğrencileri, umutlarını ellerinden alanlara karşı yine her zamanki yaratıcılıklarıyla sokaklardaydılar. Gençlerin çok sevmesine karşın iktidar sokakları sevmiyor. Oysa sokak bireysel özgürlüklerin hem kullanıldığı hem de talep edildiği, hem meşru hem de keyifli bir mekandır.

Sokak üniversite kürsüsü gibidir, öğreticidir, hocadır. Öğrenciler, 2 ile 2’nin 4 ettiğini okulda öğrenirler ama nasıl 4 ettiğini öğrendikleri adres sokaktır.

Sokak birleştirir, ayrıştırmaz. Her köşe başında sokakların birleşme anına tanıklık yaparsınız, çıkmaz sokaklar çok istisnadır ve o da sizi bir yere götürür yarı yolda bırakmaz. Kantinlerde birbirine uzaktan bakan gençlerin kucaklaştıkları yerdir sokak, yaş farkının ortadan kalktığı yerdir aynı zamanda. Dayanışmayı tek derste herkese anlatma yeteneği olan bir öğretmendir sokak. İyi bir yerdir sokak, sokaklarda gençlerin öğreneceği ve hala bize de öğretecekleri çok şey var.

Sokaklarda, geleceklerine sahip çıkarken aynı zamanda da geleceklerini riske atan bu gençlerin çabalarına ve ödediği bedellere saygı göstermek en başta siyasi partilerin görevidir. Sokaktaki bu gençlerin siyaseten ortaya koydukları tavrı, selden kütük kapma mantığı ile kendi hanelerine yazmaları doğru olmaz. Burada herkesin anlaşması gerekir.

Toplumsal muhalefet, CHP başta olmak üzere muhalefetteki tüm partileri önüne katarak yol almıştır. Mesele hukuksuzluğa muhatap olmuş Ekrem İmamoğlu’nu da CHP’yi de aşmıştır. Toplumsal muhalefetin tamamını kapsayan bir muhalefet zemini oluşmuştur. Bunun iktidar tarafından kontrol altına alınarak yok edilmesine izin vermemek gerekiyor.

Siyasette başarı meselesi

Siyasetçinin başarılı olup olmadığının göstergesi ne olabilir? Girdiği bütün seçimleri kazanmış olması mı, yoksa bu seçim başarıları üzerine inşa ettiği somut ve toplumda olumlu etki yaratan kararları, uygulamaları mı? Zor bir soru. Siyasetçinin başarılı olup olmadığının en önemli göstergelerinden birisi de zamanında bırakıp gidebilmesi midir?

Bu soruların yanıtlarının bileşkesinde bir portre olarak akla ilk eski Almanya Başbakanı Merkel geliyor. Yakın dönemin en parlak siyasetçisiydi, pek çok insana göre ve bana göre de... Bu nedenle de hayat öyküsü hemen belgesel haline getirilerek en çok izlenenler listesinde yerini aldı. Pandemi dönemini ve onun ürünü ekonomik krizi en az zaiyatla yöneterek tekrar seçilme ihtimalinin çok yüksek olmasına karşın 2 oda bir salondan oluşan evine ve başbakanken de vazgeçmediği mütevazi hayatına geri döndü. (Merkel’i ve dönemini Türkiye ile kıyaslamaya inanın ciğerim el vermiyor.)

Bülent Ecevit’in 1980 öncesinde kazandığı bir iki seçim dışında politik olarak hiçbir başarısı yoktur. (Bir de 1999 seçimleri vardır başarı denilebilecek) Başarısı inşa ettiği insani özelliklerinin ve niteliklerinin ön planda olduğu kimliğindedir. Girdiği bütün seçimleri kaybetmiş olan Ecevit’in bir oğlu olduğunu varsayalım. Ve Ecevit’in oğlu Rüştü Saraçoğlu stadyumuna maç seyretmek için gitsin. Stada anons da edilsin, “merhum başbakanlarımızdan Bülent Ecevit’in oğlu…” diye. Ne olacağını hemen tahmin ettiniz değil mi, tüm stadyum onu ayakta dakikalarca alkışlar. Bu tabloyu Türkiye’nin her kentinde görmeniz mümkündür. Bir de diğerini düşünelim bakalım. Girdiği bütün seçimleri kazanan politikacının oğlunun adı geldiği stadyumda anons edilsin. Bunu da tahmin ettiniz değil mi?

İşte siyasetteki başarı meselesi bugün gördüğünüz tabloyla oluşmuyor, yarın hakkınızdaki değerlendirme ile oluşuyor. Bunu hiçbir siyasetçinin unutmaması ve çocuklarına taşıyamayacağı bir yükü miras olarak bırakmaması gerekir.

Kayyım meselesi

Ekrem İmamoğlu hakkında terör kapsamında soruşturma açılınca hemen hemen herkes hem fikir oldu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanacaktı.

İmamoğlu ekibi ile ağustos ayında sıra dışı bir toplantı yaparak gelmekte olana karşı pozisyon alınması kararı aldı. Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi bu pozisyonun omurgasıydı. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için 6 yıldır kendi açıklamalarına göre bir kampanya da yürütüyordu. Onu somut bir sonuçla bitirmek niyetindeydi. Ve süreç İmamoğlu cephesinde böyle başladı. Bu sürecin erken başlatılması iktidar tarafını da erken harekete geçirdi. Bunu tespit edebiliyoruz.

Erdoğan siyasetinde “tesadüfe” yer yoktur. Her şey planın bir parçasıdır. Diplomanın iptalinin ardından hemen gözaltı ve tutuklamanın gelmesi biraz kafa karışıcı olsa da vardır bir nedeni. Ankara’da konuşulanlara göre, İmamoğlu gözaltına alındıktan sonra Erdoğan’ın kapısı hayli çok çalındı. Kabinedeki iki Bakan, Mehmet Şimşek ile Hakan Fidan olayın sonuçlarını kestirebildikleri için hemen pozisyon aldılar. Niyetleri hiç olmazsa kayyımın atanmaması içindi. Daha fazlasına güçleri yeter miydi bilinmez.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Müsteşarı iken Osman Kavala’nın da tutuklanmasına karşı çıkmıştı. Mehmet Şimşek olayın maliyetini düşünürken Fidan’ın derdi karşı karşıya sürekli geldiği batılı muhataplarına yapacağı ikna edici açıklamalardı. Bu iki bakana ilginç bir biçimde damat Selçuk Bayraktar ile AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala da katıldı. Kayyımın atanmaması halinde dış tepkilerin de “karşılanabilir” olacağına ilişkin belki de oralardan gelen mesajlarla görüş iletilince tutuklama biraz da itibara yönelik bir hamle ile yolsuzluktan geldi. Ve batıdan tahmin edildiği gibi “yolsuzluk” tutuklaması nedeniyle zayıf bir tepki geldi, özellikle ABD’den.

Bu bayramın, sadece o koca yürekli annelere evlatlarına sıkı sıkıya sarılacakları bir bayram olmasını diliyorum, gerisi zaten kendiliğinden bayram olur…

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR