SEDAT BOZKURT | AKP’nin parti programı ve devlet pratiği

Siyasi partilerin politik kimlikleri ile politik yol hattını parti programları belirler. Muhalefette ya da iktidarda, meselelere yaklaşımları bu yazılı metinlerde yer alır. Bu metin, aynı zamanda seçmeni ikna etmek için iktidar olma halinde yapacaklarını ilan ettikleri seçim vaatlerinin de temelini oluşturur.

Programda yazan politik görüş ve vaatleri nasıl yapacaklarını, partiyi nasıl yöneteceklerini ise siyasi partiler tüzükleriyle ortaya koyar. Tüzükler siyasi partilerin bir nevi anayasasıdır. Genel başkan dahil yöneticilerin yetki ve sorumlulukları parti tüzüğünde yer alır. Bu yetki ve sorumluluklardan parti genel başkanları hiç hoşlanmazlar ve bu nedenle siyasi partilerde en çok tüzük değişiklikleri yapılır.

CHP, 1992 yılında yeniden açılması ve 1993 yılında SHP ile birleşmesinden bu yana önceki günkü değişiklerle birlikte tam 13 kez tüzük değişikliğine gitmiştir. (Önder Sav’ın 2008 yılındaki kurultayda hazırladığı tüzük değişikliği nedeniyle CHP, Yargıtay ile Siyasi Partiler Yasası’nın bile gerisine düştüğü için tartışma yaşamış ve yapılan değişiklikleri tekrar değiştirmek için olağanüstü bir tüzük kurultayı toplamak zorunda kalmıştı.) CHP’nin parti programı ise bu süre içerisinde önceki günkü ile birlikte sadece 3 kez değişmiştir.

AKP kurulduğu günden bu yana yani 24 yılda parti tüzüğünü 7 kez değiştirdi. Kurulduğu zaman tüzüğünü “muhalefet” pozisyonuna göre kurgulayan AKP, iktidar olur olmaz ilk olarak parti tüzüğünü “iktidar” pozisyona göre değiştirdi. (2016’da AKP’de yaşanan “genel başkanın yetkileri” tartışmaları nedeniyle 2017’de toplanan olağanüstü kurultayda tüzük değişikliğine gidilmiştir. Bu değişiklikler CHP’nin “uyarı” aldıklarının da gerisinde olmasına karşın yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı AKP’ye uyarıda bulunulmamıştır.)Kurulduktan bir yıl sonra tek başına iktidar olan AKP, izlediği siyasette büyük değişiklikler yapmış olsa da parti programını hiç değiştirmemiştir. Programda hala “başbakan” kavramı geçmektedir. AKP’nin parti programını hazırlayan kadrodan sadece Hüseyin Çelik, mevcut ülke yönetimine ağır eleştiriler getirse de üye olarak partide kalan tek isimdir Çelik’in bu eleştirileri aynı zamanda yazımında bulunduğu AKP’nin parti programına sahip çıkmasıdır.

Kendisine muhalif bir parti programı

Bugün AKP’nin en güçlü muhalefeti kendi parti programıdır. Bu konuyu çok yazdığım için sadece programda yer alan birkaç ifade ile hatırlatma yapalım:

“Kamusal yaşamın her alanında tam şeffaflık ve hesap verme anlayışı hâkim kılınacaktır.

Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bütün unsurlarıyla gerçekleştirilecektir. Tüm bireylerin hak arama yolları kolaylaştırılacaktır.

Partimiz bütün vatandaşlarımızın özgür haber alma ve düşüncelerini yansıtma hakkını esas kabul eder.

Başta anayasa olmak üzere medyaya ilişkin tüm yasal çerçeve ele alınarak, medyanın ifade özgürlüğüne getirilen ve demokratik toplum düzeninin gerekleri ile bağdaşmayan yasak ve cezalar kaldırılacaktır. Yazılı ve görsel medyanın özgürlükleri, titizlikle korunacak ve tekelleşmeye fırsat tanınmayacaktır.”

Devlet Bahçeli MHP Genel Başkanı olduktan bu yana yani 28 yılda parti tüzüğünde hemen hemen her kurultayda küçük değişikliklere gidildi. 2016 yılında İyi Parti’nin doğuş sürecinin ilk hamlesi olan ve olağanüstü toplanan MHP kurultayında da genel merkezin yetkilerini kısıtlayan tüzük değişiklikleri gerçekleştirildi. Ama bunlar uygulanamadı. (Uygulanacağı olağanüstü kurultay, bugün çokça şikâyet edilen “araçsallaştırılmış yargı” eliyle toplanamadı ve parti bölündü.) Daha sonra MHP parti tüzüğü, tekrar parti yönetimine “uygun” hale getirildi.

MHP en sık program değiştiren parti. 2024 yılında, 2019 yılında oluşturduğu parti programının tamamını değiştirdi. 17 Mart 2024 parti programında yapılan değişiklikler, sanki bugün Öcalan ile başlayan sürecin de ilk habercisi gibiydi:

“Ülkemizdeki yöresel ve geleneksel farklılıkları, millî hayatımızın zenginliği olarak telâkki eden bir inanç ve şuurla, tarih boyunca olduğu gibi tüm toplumsal renklerin hoşgörülü bir tutumla, adalet ve özgürlük ile karşılıklı anlayış ve iş birliği içerisinde ortak hedeflere seferber edilmesini, millî birlik ve bütünlüğümüzün teminatı sayıyoruz.”

MHP’nin değişen programında güncel tartışmalara ilişkin hükümler de yer alıyor. Kuvvetler ayrılığına ve yargı tarafsızlığı ile bağımsızlığına da özel vurgular var. Parti programı MHP çizgisine göre hayli demokratik.

Partilerin programlarının varlığı siyasi pratikte çok anlam ifade etmiyor. Bunu net görüyoruz.

CHP parti programını değiştirerek iktidara hazırlandığını anlattığı bir kurultay düzenliyor. Tüzükte de değişiklik yaparak farklı yapılarla iktidara hazırlanacak siyaseti üretmeyi deneyecek. Parti genel merkezindeki “gölge kabine” ile ilerleme sağlanamamıştı, şimdi bu “cumhurbaşkanlığı aday” ofisine taşınarak denenecek. 2023 yılında milletvekili aday listeleri oluşturulurken, milletvekillerinin bakan olmaması koşulu nedeniyle “bakan mı olmak istersin milletvekili mi?” sorusu çok kişiye sorulmuştu. (Bakanlık isteyenlerin sayısının azlığının nedeni şimdi daha iyi anlaşılıyor) Getirilen bu sistem ile o soru en azından atlanmış olacak. Bu “genel merkez yönetiminden ayrı” modelle CHP’nin de yürütme organını politik olmaktan daha çok teknokrat/bürokrat nitelikte gördüğünün de işareti gibi. Bu konu önümüzdeki günlerde çok tartışılacaktır muhakkak.

Araçsallaştırılan tek yargı mı?

Son dönemlerde yargının hep iktidar tarafından politik niyetler ve hedefler için araçsallaştırıldığı tartışılıyor. Bu durum aslında Türkiye’de cumhuriyet tarihi kadar uzun bir tartışmadır. AKP döneminde de çok tartışıldı. AKP’nin kapatma davası ve TBMM’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeterli çoğunluk olarak 367 oyun aranması nedeniyle Anayasa Mahkemesi de çok tartışıldı, Ergenekon yargılamaları ve 17/25 Aralık süreçlerinde de yargının tamamı bu tartışmaya dahil edildi. Bu tartışmaların hiçbir işe yaramadığının en net fotoğrafı da bugün önümüzde duruyor. Hem de AKP’nin halen parti programında yer alan ifadelere karşın. Aynı cümleyi, pratikte iktidar paydaşı olan MHP için de söyleyebiliriz.

Mesele sadece yargı ile bitmiyor. Örneğin Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplanıyor. Başkanı Cumhurbaşkanı ya da onun yerine yardımcısı ile temel ekonomi ile ilgili bakanlar ve görüşülecek konularla ilgili kurumların başkanları kurula katılacaklar arasında sayılıyor. Ama tüm toplantılara AKP TBMM Grup Başkanı ile AKP Genel Başkan Yardımcısı da katılıyor.

Devletin güvenlik zirvesi toplanıyor. Cumhurbaşkanı, Milli Savunma Bakanı, İç ve Dış İşleri Bakanları ile MİT Başkanı ve Genelkurmay başkanı da doğal olarak orada. Ama orada olmaması gereken bir isim, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve sözcüsü Ömer Çelik de toplantıda.

AKP Gençlik Kolları Başkanı BM toplantısına Cumhurbaşkanlığı heyetine dahil edilerek ABD’ye götürülüyor, resmi heyet ile görüşmelere katılıyor. AKP’nin yapacağı bir organizasyonda hemen valiler devreye giriyor. Bu “devletle iç içe girme” haline ilişkin pek çok örnek daha vermek mümkün.

Parti programlarının varlık nedenine dönersek, yine AKP’nin “23 yılda eyleme dönüştürülememiş” programından bir paragraf alıntı ile fazla söze gerek kalmadan yazıyı da bitirelim:

“Bu programın en önemli tarafı, eyleme dönüştürülemeyecek söylemlere yer vermemiş olmasıdır. Doğru, gerçekçi ve uygulanabilir olması, parti politikalarımızın tanımlayıcı özelliğidir. Sözümüzle özümüzün bir olduğunu en iyi halkımız bilmektedir. AK Parti, gücünü halktan alan kadro hareketidir. Burada katı yargılar değil, ilkeler; tekelci akıl değil, kolektif akıl hakimdir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi