PORTEKİZLİ TEKNİK DİREKTÖRLERİN BAŞARILARININ SIRLARI…

Jose Mourinho birden fazla UEFA Şampiyonlar Ligi kazandı, Jorge Jesus Flamengo ile Copa Libertadores'i kazandı, Andre Villas-Boas ve Leonardo Jardim farklı ülkelerde birden fazla lig şampiyonlukları kazandı, Fernando Santos EURO 2016’yı kazandı. Hepsi 10 milyon nüfuslu Portekiz'den çıkmış teknik direktörler. Bu kadar küçük bir ülkenin, söz konusu teknik direktörler olduğunda başarılarının sırları neler olabilir?

Jose Mourinho, Jorge Jesus ve Andre Villas-Boas'ın kıtalar arası şampiyonlukları kazanmasına, Nuno Espirito Santo'nun Wolves’daki başarılarından sonra Tottenham’ın başına geçmesine, Fernando Santos'un Yunanistan ve Portekiz'de mucizeler gerçekleştirmesine neden olan faktörler neler olabilir?

Kolektivist Kültür:

Bir toplumda kültürün bireyci ya da kolektivist olma, o halkın davranış ve düşüncelerini açıklamada bize ışık tutar.

Bunun farklı kültürlerin futbola bakış açısı üzerinde de etkisi olduğunu düşünüyorum.  Daha bireyci bir kültür, bireysel gelişime, dolayısıyla oyuncularının zihinsel, teknik, fiziksel yönlerine odaklanması anlamına gelir.

Ancak futbol sadece bireysel yeteneklere sahip 11 oyuncunun oynadığı bir oyun değildir. Beyzbol veya kriketten farklı olarak futbol, her hareketin sahadaki herkesin hareketini her an etkilediği bir oyundur. Başka bir deyişle, birbirine bağlı hareketlerden oluşan bir spordur.

Kolektivist kültürler, grup dinamiklerine güçlü bir şekilde odaklanmaları nedeniyle, sporu anlama, analiz etme ve gerçekleştirme konusunda avantajlara sahiptir.

Futbol sosyal anlayış gerektirir, çünkü amaç, ortak bir hedefe ulaşmak için bireysel değil, bağlantılı bir grup olarak çalışmak gerektirir. Dolayısıyla, bu anlayışı içeren stratejiler tasarlamak, futbol başarısına ulaşmanın anahtarıdır.

Elbette bu bir genellemedir ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki herkesin bireyci ve Portekiz'deki herkesin kolektivist olduğunu söyleyemeyiz, ancak toplumların dünyayı nasıl gördüğü ve nasıl davranması gerektiği üzerinde önemli etkileri vardır.

Bu nedenle Portekizli teknik direktörler bu kolektivist zihniyetten büyük ölçüde etkilenir  çünkü bu Portekiz toplumunun baskın kültürel bir özelliğidir.

Detaycılık:

Portekizliler karmaşıklığı, çelişkiyi, akıl yürütmeyi ve tüm farklı olasılıkları göz önünde bulundurmayı severler.

Portekizli teknik direktörlerin ilk öncülerinden biri olan Jose Maria Pedroto, “Bir maçınızı izleyeyim, sizin takıma nasıl antrenman yaptırdığınızı söylerim; bir antrenmanınızı izleyeyim, sizin maçta nasıl oynayacağınızı söylerim der.

Ayrıntılara odaklanma yetenekleri, Portekizlilerin antrenmanları formüle etmede çok iyi olduğu anlamına gelir.  Çoğu Portekizli teknik direktörün kendilerine özgü oyun tarzları ve stratejileri olsa da, Mourinho gibi düşüncelerini farklı senaryolara ve koşullara göre ayarlarlar.

Dolayısıyla Portekizli bir teknik direktör, kazanmaları için sadece bir veya iki yol olduğunu asla kabul etmez.  Kendilerine sunulan her şeyle çalışabileceklerine ve mümkün olan en iyi sonucu elde etmek için ellerindeki kaynakları kullanabileceklerine inanırlar.

Deneyimsel Öğrenme:

Bir kere yaparsınız ya da daha önce yapmış birine sorarsınız, o zaman bilirsiniz. Yani deneyimsel olarak öğrenmiş olursunuz.

Vitor Frade 73 yaşında eski bir öğretim üyesidir.  30 yılı aşkın bir süre Porto Üniversitesi'nde hocalık yapan Frade'nin hiçbir teknik direktörlük deneyimi bulunmamaktadır.  Ancak buna rağmen kendisi bugün futbol dünyasındaki hemen hemen her Portekizli teknik adamın ilham kaynağı durumundadır.

Carlos Carvalhal, Sky Sports'a vermiş olduğu bir röportajda "Vitor Frade tüm Portekizli teknik direktörlerin beynidir.  Ona bir tür bilim insanı diyebilirsiniz ama çok pratik bir bilim insanıdır çünkü Porto'da Sir Bobby Robson'ın altında çalışmıştır. Hem çok akademik ve hem de çok pratiktir. Büyüleyici bir adamdır" der.

Frade ve çağdaşlarının 1980'lerden beri Portekizli teknik direktörler üzerinde büyük bir etkisi olduğu ve takipçileri arasında Jose Mourinho, Carlos Carvalhal, Nuno Espirito Santo ve hemen hemen her başarılı Portekizli teknik direktörün olduğu söylenir.

Deneyimsel öğrenme başarısında Jorge Jesus mükemmel bir örnektir.  Çok az kişi onu bir entelektüel olarak tanımlayabilir ancak diğerleri gibi o da gözlem ve eylem yoluyla öğrenmiştir.

Sadece birkaç ay içinde Jesus Brezilya ve Güney Amerika'nın tamamını feth etmeyi başarmıştır ve birçok deneyimli oyuncu Flamengo'da geçirdikleri süre boyunca futbol hakkında hiç bilmedikleri şeyleri öğrendiklerini itiraf etmişlerdir.

Pragmatik Düşünme:

Deneyim yoluyla öğrenmek aynı zamanda pragmatik (faydacı, yararcı) düşünmeye yol açar.  Öğrendiklerimiz pratiğe dayanıyorsa, bilgimiz pratik olacaktır.

Bu, Portekiz futbol teknik direktörlüğünü komşusu İspanya'dan ayıran önemli bir özelliktir..

İspanyollar, her zaman daha teorik yaklaşımların peşinden koşarlar.  Guardiola bunun en bariz örneğidir. Quique Setien de.

İdeolojik yaklaşımın pragmatikten daha iyi olduğu söylenemez, her ikisinin de olumlu ve olumsuz yönleri vardır.

Yine de pragmatik yaklaşımın önemli bir yönü, her stratejik kararın olumlu ve olumsuz yönlerini görmenin daha kolay olmasıdır, çünkü bu karar pratik, ampirik kanıtlara dayanmaktadır.

Tüm bu faktörler Portekizli teknik direktörlerin uluslararası futbolda başarılı olmalarına sebep olmuştur.  Yine de, uluslararası düzeyde iyi performans gösteren sadece Portekizliler değildir.  Hollandalılar, İtalyanlar, Almanlar, Fransızlar, İspanyollar ve hatta Sırp, Hırvat, Boşnak ve Rumen teknik direktörler,…  Her birinin kendi başarı öyküleri ve bu öykülere yol açan kendilerine ait benzersiz sebepleri vardır.

Portekizlilerin veya diğerlerinin yaptıklarını kopyalamak ve bunu kendi futbol kültürümüze yapıştırmak, bundan en iyisini ummak ve sonra işler yolunda gitmediği zaman hayal kırıklığı yaşamak doğru değildir.

Anahtar, önce kendi kültürümüzü, dünyayı nasıl gördüğümüzü ve anladığımızı keşfetmektir.

Bireyci miyiz yoksa kolektivist miyiz? Yoksa her ikisinin de öğelerine sahip miyiz? Detaylara gerçekten önem veriyor muyuz? Detaylar ile yatıp kalkıyor muyuz? Ne kadar öğrenmeye açığız? Akademik öğrenme hayatımızın ne kadar içerisinde? Deneyimsel öğrenmenin sırlarına hakim miyiz? Pragmatik düşünce yapısı Türk toplumu için de geçerli mi?

Bu sorular futbola bakışımızı ve teknik direktörlere yaklaşımımızı etkileyecektir.

Ancak bu soruların samimi cevaplarına hakim olduktan sonra başkalarından öğreneceklerimizi kendi futbol kültürümüze başarı ile uygulamaya başlayabiliriz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR