MARCELO BIELSA: DELİ Mİ, DAHİ Mİ?

Marcelo Bielsa bir gün bu dünyaya gözlerini yumduğunda, belki dünyanın en çok kupa kazanan teknik direktörü olamayacaktır ama o kazananlardan belki de daha fazla sevgi ve saygı ile anılacaktır.

 “El Loco (Deli)” lakaplı Marcelo Bielse kimdir?

21 Temmuz 1955 tarihinde Arjantin'in Santa Fe eyaletinin Rosario kentinde  babası Rafael Pedro ve annesi Lidia Caldera’nın oğlu olarak dünyaya gelmiştir.  Yengeç burcudur.  Bielsa, Çocukluk yıllarında okumaya çok düşkündü.  O dönemde bile sayısız spor dergisine aboneliği vardı.  Annesi öğretmen, babası avukat idi. Babası Bielsa’nın da çok kısa bir dönem futbol oynadığı ve teknik direktörlüğünü yaptığı Newell’s Old Boys takımının ezeli rakibi Rosario Central’in çok koyu bir taraftarı idi.  Ailesi varlıklı sayılırdı.  Annesinin Bielsa’nın yetişmesinde bir öğretmen olarak çok önemli bir katkıya sahiptir.

Arjantin'den Britanya'ya...

Futbolculuk kariyerinde defans bölgesinde görev yapmıştır. Çok başarılı olduğu söylenemez.  1980 yılında sakatlığı nedeniyle henüz 25 yaşındayken futbolculuk kariyerine nokta koymak zorunda kalmıştır. 

01 Temmuz 1980'de yıllar sonra stada isminin verileceği Newell's Old Boys'un 2. takımında antrenörlüğe başlamıştır.  1990 yılında Newell's Old Boys A takımının teknik direktörlüğüne getirilmiştir.  1990 - 1992 yıllarında Newell’s Old Boys, 1992-1994 yıllarında Atlas (Meksika Kulübü), 1995-1996 yıllarında Club America (Meksika Kulübü), 1997-1998 yıllarında Velez Sarsfield (Arjantin Kulübü) ve son olarak da kısa bir süre Espanyol’u çalıştırdıktan sonra 1998 yılında Arjantin Milli Takımının başına geçmiştir.Tam 6 yıl Arjantin Milli Takımını çalıştırmıştır.

Marcelo Bielsa, Arjantin Milli Takımı ile 2004 Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya kazanmıştır.  Bu başarı Bielsa’nın kariyerindeki dönüm noktası niteliğindedir.  Aynı yıl düzenlenen Copa America'da Arjantin final oynamış, Brezilya'ya 4-1 yenilerek turnuvayı ikinci olarak tamamlayabilmiştir.  Copa America'nın ardından görevinden ayrılan ünlü teknik adam, kariyerine 3 yıl ara vermiştir.  2007'de Şili Milli Takımı'nın başına getirilen Marcelo Bielsa, eleme grubunda Brezilya'nın ardından ikinci olarak Şili’ye 2010 Dünya Kupası vizesi aldırmayı başarmıştır.  Dünya Kupasında ise Şili ilk 16’ya kalmıştır. 2011 yılında Şili Milli Takımından ayrılan Bielsa 2011-13 yılları arasında Athletic Bilbao'nun başında İspanya La Liga'da boy göstermiştir.  Athletic Bilbao’ya  UEFA Avrupa Ligi ve Copa Del Rey’de final oynatmıştır. 2014-15 sezonunda Fransa Ligue 1 takımı Olympique Marseille'yı çalıştırmıştır.

16 Temmuz 2016 tarihinde İtalya Serie A ekibi Lazio ile anlaşmıştır fakat daha göreve başlamadan ertesi gün görevinden ayrılmıştır.  01 Temmuz 2017'de tekrar Fransa Ligue 1'e dönmüş ve Lille takımının başına geçmiştir. Art arda gelen mağlubiyetler sonrası 22 Kasım 2017 tarihinde kulüple yolları ayrılmıştır.

2018-19 sezonu başında Championship ekibi Leeds United ile el sıkışmıştır.  Bir sezon sonra, açık ara şampiyon olarak takımı Premier Lig'e taşımayı bilmiştir.  Bu Leeds United için çok büyük bir başarı sayılmıştır.  Neticede şampiyonluk 16 yıl sonra ancak gelebilmiştir..  Halen Leeds United’ın başındadır.

Kendi ülkesi Arjantin’de kazandığı üç lig şampiyonluğu ve Arjantin ile kazandığı 2004 Olimpiyat altın madalyası dışında bir başarısı yoktur.

Bielsa, Arjantin’e 2004’de Copa America’da, Athletic Bilbao’ya ise 2012’de UEFA Avrupa Ligi ve Copa del Rey’de final oynatmıştır.

10 numaranın ayrıcalığı

Bielsa’nın kulüpler düzeyinde kişisel zirvesi olan Bilbao’nun 2011-2012 sezonu aynı zamanda Avrupa futbolunun da Bielsa felsefesi ile tanıştığı yıllardır.  Ligi 10. sırada bitirmelerine rağmen, sezonu UEFA Kupası ve Copa del Rey finalisti olarak tamamlayan takım her ikisinde de kupaya uzanamamıştır ancak o Bilbao takımı ve oynadıkları futbol halen hafızalarda tazeliğini korumaktadır.

Bielsa denilince akla ilk olarak 3-3-1-3 dizilişi gelir. Bir anlamda bu taktik, hocanın imzasıdır ve özellikle Arjantin ve Şili Milli takımlarında onun oyununu ve felsefesini tanımlamasında ve tanıtmasında hep bu diziliş öne çıkmıştır.  Bielsa, rakip takımın santrforlarından sayıca bir fazla merkez savunmacı ile oynamayı her zaman tercih etmektedir.  Örneğin karşısında 2 santrfor varsa, gerideki 3 merkez savunmacının 2’si rakiplerle eşleşirken, Bielsa’nın elinde boşa çıkan bir savunmacı kalmaktadır, bu da ona hücum esnasında hem fazladan bir oyun kurucuya sahip olmasına, hem de rakibin karşı ataklarında savunmada güvenilir bir sigorta bulundurması anlamına gelmektedir.

Bielsa’nın 3-3-1-3’inin temelinde de üretken bir tempo ve topa hükmetme yer almaktadır. Ön taraftaki kanat forvetlerinin iki farklı şekilde yer değiştirmesi ile tetiklenen iki hücum varyasyonundan bahsedilebilir.  Her iki varyasyonda da diğer dizilişlerde olduğu gibi oyun kurulumu geriden başlar ve buradaki oyuncuların tamamının vasat üstü bir pas kalitesine sahip olması beklenir.  Bu strateji ne yazık ki Lille’de kadronun çok genç ve yetersizliği sebebi ile meyvelerini verememiştir.

Bielsa için yaratmak ve yetenek hepsinden önemlidir. Hücum konusunda saplantılı olduğunu söyleyen Arjantinli teknik adam, yüzlerce video izlemesinin sebebinin de savunma için değil, hücum aksiyonları için olduğunu ifade eder. Bu yüzden Bilbao’da ve çalıştırdığı takımların hemen hemen tamamında sahada pres yapmaktan muaf tek bir oyuncu vardır. O da oyun kurucu pozisyonundaki 10 numaradır. 

Bielsa’nın antrenmanlarının yoruculuğu dillere destandır. Çalıştırdığı takımlarda aile ortamına çok önem vermektedir. 

Bielsa’nın öğrencileri arasında Mauricio Pochetinno, Pep Guardiola ve Diego Simoene de yer almaktadır. 

Pep Guardiola, Bielsa için “Ona duyduğum hayranlık çok kocamandır.” derken, Pochettino ise Bielsa için “O benim futbol babamdır.  Bizler, onun öğrencileriyiz.  Futbola karşı duyduğumuz hissi, futbola karşı tutkumuzu ondan aldık.” der.

"Bir işçi maç bileti almak için kaç saat çalışmalı?"

Bielsa, Leeds United’ın başına geldiğinde bir işçinin maç bileti alması için kaç saat çalışması gerektiğini futbolcularına hesaplatmıştır.  Minimum 3 saat olduğu ortaya çıkınca, oyuncularına ilk antrenmanda 3 saat boyunca tesislerde çöp toplatıp, çevre temizliği yaptırmıştır.

Bu anekdotta, birçok açıdan klasik Bielsa figürünü görebilirsiniz. İşçiler için beslediği empatiyi, takım içindeki hava ve disiplini sağlama şeklini ve ona “El Loco (Deli)” lakabını sağlayan tahmin edilemezliğe önemli bir örnektir.  66 yaşındaki bu adam, aklını kaçırmış birisi değildir. Takıntılı ruhlu, gaddarlık derecesinde çalıştırmayı seven,  düzene ayak uydurmak yerine baş kaldırmayı tercih eden birisidir.

Nisan 2019’da oynanan ve Leeds’in kazanması halinde direkt Premier League’e yükselmeyi garantileyeceği Aston Villa maçında futbol tarihinin en unutulmaz anlarından biri yaşanmıştır.  Leeds’li oyuncular yerde yatan bir Villa’lı oyuncuya ve pozisyonu bırakan Villa savunmasına rağmen hücum edip öne geçmişlerdi.  Gol sonrası saha içinde kavga çıkmış ve Villa’lı El Ghazi kırmızı kart ile oyundan atılmıştı. Bielsa ise oyuncularına Aston Villa’nın gol atmasına izin vermelerini söylemiş ve karşılaşma 1-1 berabere bitmişti. Play-off’larda devam eden Bielsa’nın öğrencileri ise Derby County’e elenerek Premier Lig hayallerini bir sene daha ertelemek zorunda kalmışlardı. O sezon Premier lige yükselen takımsa kaderin bir cilvesi olsa gerek, finalde Derby’i yenen Aston Villa olmuştu.

Kazanmak zorunda oldukları bir maçta böylesine bir ‘Fair Play’ örneği gösteren Bielsa hala “deli” olarak anılan mütevazı bir teknik adamdan başkası değildir.

Yazımı Bielsa’nın bir sözü ile tamamlamak isterim.  “Leeds United’ı Premier Lig’e ben çıkarmadım.  Ben, Leeds United sayesinde Premier Lig’de çalışıyorum.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR