ÖZGE MUMCU AYBARS
SADAT Reklamı, TV 100 ve seçimler
Marshall McLuhan, "Medium is the message" yani "ortam mesajın kendisidir" dediği zaman, bu teorinin ne kadar yaygınlaşacağını tahmin edemezdi. Yani söylenenin önemi yoktur, önemli olan nasıl iletildiğidir... Bu teorisi, iktidar eliyle kutuplaştırılan medyada aklıma düşüyor. Kanaat önderlerinin bezediği kanallardaki yorumculara şöyle bir bakıp hızlıca geçerken, özellikle hangi kanalı ciddiye alıp hangisini almayacağıma karar verirken. McLuhan'ın, bir de "Reklam 20. yüzyılın en önemli sanatıdır" sözü aklımda yer eden alıntılarından. Reklam bir sanat şekli mi tartışılırsa da, reklam hayatımızın en değişmez gerçeklerinden biri. Medyanın finansman akışının bu yönden sağlandığı düşünülürse ve neredeyse tüm medya sisteminin 'reklam pastasıyla' döndüğünü düşünürsek, reklam sistemin bir vazgeçilmezidir, diyebiliriz.
Geçtiğimiz Cumartesi akşamı, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu TV100'de yayınlanan Uğur Dündar ile Haftanın Panoraması Programı'na katıldı. Program bant kaydıydı. Bant kaydında bir anda, SADAT reklamı belirdi. SADAT ne zamandan beri televizyon programlarına reklam verir olmuştu acaba? Alttan geçen reklam bandında, "Türk Savunma Sanayi Hizmet Sektörünün Yüzakı" yazıyordu...
Bant 8 saniye durmuş olsa da, 'mesaj' yerini bulmuştu. Hedef, muhalefet partisi ve seçim zamanı gergin olan toplumdu. SADAT'ın Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi, "etkili ortam için Halk TV veya Tele 1'i planlıyorduk. Hafta ortası CHP'den bir hanım kardeşimiz Kılıçdaroğlu'nun Dündar'la yapacağı programın Cumartesi yayınlanacağı bilgisini verince kanal planlamamızı değiştirmek durumunda kaldık" diyordu.
SADAT'ın en iyi reklamını Kılıçdaroğlu'nun yaptığını iddia eden Tanrıverdi, kendine 8 saniyelik bir alan açmıştı. Pazar gününün de gündemini belirledi... CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir twit attı: "O az kalmış aklınızı alırım sizin, paramiliter artıkları, siz kimi tehdit ediyorsunuz!"
Madem öyle, şimdi yakın bir geçmişe bakalım...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun 13 Mayıs 2022 tarihinde SADAT'ın önüne gitmiş, paramiliter bir yapılanma olduğu bilinen SADAT'a ilişkin şu sözleri söylemişti: "Şunu herkesin bilmesini isterim, CHP demokratik yollarla bu ülkede seçimin yapılması için her türlü çabayı gösterecektir. SADAT gibi kuruluşlar kim olursa olsun, seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliği sarsacak herhangi bir şey olursa burasıdır ve Saray'dır. Bunu bütün Türkiye'ye ve halkımıza açıkça ifade ediyoruz. Biz CHP'yiz, Kuvayı Milliyeciyiz, biz öyle SADAT'çılardan, tedhişçilerden korkacak değiliz. Korkaklar, kapılarını açmayanlardır."
Aynı gün SADAT'ın Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi, "İnternet köşelerinde çapulsuz ve okyanus ötesinden talimat alarak yayınlanan mesnetsiz ve provakatif iddialara, Ana muhalefet partisi liderinin de sahiplenmesini manidar bulmaktayız" dedi. Hukuk birimi ise Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuş ve tazminat davası açıklayacağını duyurmuştu. SADAT'ın kurucusu Adnan Tanrıverdi Cumhurbaşkanı'nın da eski başdanışmanıydı.
SADAT'ın davası ne durumda bilinmez ama işler iyi gitmediğine göre, yeniden kendini hatırlatma ihtiyacı olduğu kesin.
Bugüne geri dönelim...
TV100 bir açıklama yayınladı. Reklam biriminde çalışan biri müdür, diğeri çalışan iki kişiyi "siyasi sorumsuzluk" nedeniyle işten çıkardığını bildirdi ve TV100'e karşı bir kampanya sürdürüldüğünü beyan etti.
TV100, 3N Medya Grubu'nun bir kanalı. Balıkesir'de dönemin Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur'un oğlu İsmail Uğur kuruyor, yerel yayın hakkını 15 Temmuz 2014'te alıyor, ulusal yayın hakkını ise 6 Mayıs 2019 tarihinde. Önce Alican Değer'e satılıyor ardından Necat Gülseven'e. Diyarbakır Bismil doğumlu iş insanı Gülseven, önce "Elvira Mobilya İnşaat Tekstil San. ve Tic. Limited Şti" sonra ise "Gülseven Turizm ve Otelcilik İnşaat A.Ş." ni kuruyor. Şirket 2015 yılında 100 bin TL sermaye ile Büyükçekmece'de kuruluyor. Şirketin ne iş yaptığına dair detaya henüz ulaşamadım.
TV100'de siyasi konumunu ise "merkez medya" olarak belirlemiş durumda.
Peki, burada dikkat çekici olan haber nedir?
Kasım 2020'de, yani Alaattin Çakıcı hapisten yeni çıkmışken, Necat Gülseven'in Çakıcı ile Four Seasons Otel'de yedikleri yemek. Bu yemek Çakıcı'nın hesabından şu not ile paylaşılmış: "Alaattin Çakıcı Four Seasons otelde dostlarıyla akşam yemeğinde birlikteler. Necat Gülseren, Cihan Çakıcı, Tevfik Karaaslan, Veysi Nazlıcan."
Bu arada, bir değişik bilgi daha, Alattin Çakıcı'ya Yunanistan Schengen Vizesi vermedi. Çakıcı karara itiraz etti. Ardından eli silahlı bir grup Yunanistan'ı tehdit etti.
Kritik bir seçim öncesi, SADAT ile restleşen, Çakıcı ile bir yemekte buluşan bunca farklı ismin yan yana gelmesi tesadüfi mi?
Sözüme McLuhan ile başladım, McLuhan ile devam edeyim. Adeta bizi, yani toplumu anlatıyor: "Kıyıya vurmadıkları sürece balıklar suyun farkında değildirler."