Ülkücüler, MHP ve Erdoğan

Muhafazakâr siyasetçilerin, doğal olarak hepsi değil bir kısmı özellikle iktidar ile tanışmış olanları gerçekten çok sıkıntılı. Bu sıkıntı siyasetlerini anlamlı kılabilmek saptırdıkları tarihsel gerçeklerde çok fazla gösterir kendisini. Muazzam bir kurtuluş mücadelesi vermiş ve bunu başarmış bir ülkede, bu mücadeleye önderlik yapan Mustafa Kemal’in Samsun’a gittiği gemiyi bile "eski değildi sağlam bayağı bir gemiydi” diyerek o dönemi bir biçimde eleştirmek için malzeme yaparlar. Bu sağlıklı bir hal değildir.

19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun’a çıkar, 22 Haziran’da Amasya genelgesi Mustafa Kemal imzasıyla yayınlanır. Burada önüne ulusal egemenliği inşa etmeyi koyan ve Osmanlı’nın yönetimini de karşısına alarak başlatılan kurtuluş mücadelesinin yol haritası vardır. Önemli detaylardan birisi Sivas’ta kongre toplanacağının da açıklanmasıdır. Ardından bölgesel niteliği olan Erzurum kongresi toplanmıştır. Burada çevre illerden gelen temsilciler yer almış ve bağımsızlık mücadelesinin hatları, katılanlarla birlikte belirlenmiştir. Ardından geniş katılım ile 4 Eylül’de Sivas kongresi toplandı. İlk 3 gün öznesi İttihat ve Terakki olan reel siyasette karışmama meselesi tartışıldı ve bu kabul edildi. Amasya genelgesinden sonra izlenilen yol haritasına dikkat çekmek amacım. Mustafa Kemal, “Ben Mustafa Kemal düşün peşime” demiyor, önce Erzurum’da daha sonra Sivas’ta kongreler topluyor, ortak karar alınıp uygulanmasını istiyor. (Bu arada Nazilli ve Balıkesir’de de toplanan 2 ayrı bölgesel nitelikli kongre var. Ayrıca, Sivas kongresinin bildirisinin içeriği çok ama çok uzun ve uzman tartışması gerektirir. Bu ayrı konu) Bu belirlenen hattın sonunda da Türkiye Büyük Millet Meclisi oluşturuluyor ve mücadeleyi bu katılımcı sürecin sonunda oluşturulan, tüm ülkenin temsilcilerini, eksikleri olsa da içinde barındıran bu meclis yönetiyor. Tam 100 yıl öncesinden söz ediyoruz.

SİVAS KONGRESİ VE MHP

Bu ülkenin 100 yıl önce atılan temelindeki katılımcılık gerçekten muhteşem. Hele hele bugün tek adamlık ısrarını görünce aradaki fark hemen ortaya çıkıyor. Sadece bu tek adamlık meselesinde bile Sivas çok önemli. Çünkü sonrasında 16 kişilik bir yönetim oluşturuluyor Mustafa Kemal başkanlığında. Ve Sivas kongresinde o dönem Osmanlı adına görevde olan çok önemli isimler de var çiftçi, esnaf da. Sivas kongresinde siyaset konuşulmadı, 3 gün süren tartışmaların sonunda alınan karar ile ama önüne koyduğu hedefleri daha sonra parti programına yazdığı için CHP hep Sivas kongresini ilk parti büyük kurultayı olarak kabul etti. Yani Sivas kongresi CHP’nin bir nevi temelinin atıldığı yer bu görüşe göre.

Bu özet tarihsel hatırlatmanın bir amacı var. MHP uzun bir aradan sonra mitinglerine başlıyor ve ilk başlangıç noktası Sivas. MHP, içinde belki de en çok tarih bilinci ve bilgisi bulunan isim bulunduran siyasi yapıdır. Normal olarak bu satırların yazarından daha fazla bilgiye sahip olduklarını düşünüyorum. Bu nedenle ne demek istediğimi anlamakta zorlanmayacaklardır.

Uzun zamandır AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’a mutlak tam destek veren MHP, “Sivas kongresi ruhuyla Sivas’ta” diyerek 4 Eylül’de başlatıyor, sloganı “karar belli, aday net” miting serisini. İşte özetin nedeni tam da burada başlıyor; bu mitingin anlamı ve niyeti Sivas kongresi ile zıt kutuplarda. Sivas, o dönemin koşullarında geniş katılımlı bir kongre, tek adam rejimini bu tarihsel katılımcılık örneği olan bir “ruh” ile anlatmak, politik olarak da tarihsel olarak da mümkün değildir. Bir taraftan CHP’yi ağır eleştirerek onun parti programına taşıdığı anlamın, metin halinde yazıldığı yerde Erdoğan için oy istemek gerçekten çok kafa karıştırıcı. Sivas kongresinde ayrıca ABD manda yönetimi de tartışıldı ve bir daha gündeme gelmeyecek şekilde reddedildi. Bu kesin kararın alındığı kentte, ABD başkanı ile özel çevirmeniyle görüşen ve görüşmenin hiçbir cümlesinin devlet arşivlerinde yer almadığı, ABD karşısında hayli sıkıntılı pozisyonda bulunan ve görev döneminde muhtelif zaman aralıklarında, önüne sadece ABD başkanları ile görüşebilmeyi koyan bir tek adam rejimini savunan siyasetçi için oy istemek gerçekten sıkıntılı bir durum.

"ÜLKÜCÜ TAVIR” HAREKETİ

MHP katı bir ideolojik hattı olan bir parti. Günlük reel siyasete ilişkin politik bir söylem veya vaatte bulunmasa da o politik kimliği üzerinden seçmenini, tabanını muhafaza edebilir. Ediyor da. Ama sıkıntı bulunmadığını söylemek mümkün değil. Bugün sıkı ülkücü geçmişi olanların en temel eleştirisi de buradan kaynaklanıyor. Bu keskin ideolojinin “geçerlilik süresi bitmiş siyasal İslam’ın” peşine takılıyor görüntüsü, onların en büyük eleştiri nedeni.

1997 yılında hareketin kurucusu Alparslan Türkeş vefat edince toplanan kongre çıkan olaylar nedeniyle sonuçlanamamıştı. Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş ile Devlet Bahçeli’nin de aralarında bulunduğu 6 aday yarıştı o kongrede. Bahçeli ile Türkeş ilk iki sırada yer aldı ama seçilecek orana ulaşamadılar. Diğer 4 aday Bahçeli lehine adaylıktan çekildi. Türk siyasetine o kongrede bir de yeni bir yöntem eklendi; dönemin Tuğrul Türkeş’i destekleyen Ülkü Ocakları başkanı Azmi Karamahmutoğlu “illegaliteyi başlatıyorum” diyerek sahnedeki kürsüyü devirdi ve kongre yapılamadı. Sonraki kongrede Bahçeli, bugün MHP’den ayrılan veya ihraç edilen Ülkü Ocakları genel başkanlarının katkısıyla genel başkan seçildi.

İhraç edilen ya da istifa eden eski Ülkü Ocakları başkanları cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu sürecinde de MHP’den ayrılarak "hayır” için Türkiye’yi dolaşmışlardı. Aynı şekilde 24 Haziran seçimlerinde de MHP’ye oy isterken Erdoğan’a oy verilmemesi için de çalışmışlardı. Bunun sonuçları da Erdoğan’ın aldığı oy ile cumhur ittifakının aldığı oy oranındaki yaklaşık 2 puanlık fark olarak da ortaya çıkmıştı. Bu oranın MHP’li seçmenden geldiği konusunda herkes hem fikir.

“Ülkücü Tavır” olarak 2017 referandumunda “hayır” oyu için bir araya gelen eski ülkü ocakları başkanları geçtiğimiz ay tekrar toplandılar. Bu toplantıya Müsavat Dervişoğlu, Hakan Ünser ve Servet Avcı bir parti üyesi ve yöneticisi oldukları için davet edilmediler. İrfan Özcan ise rahatsız olduğu için katılamadı ama alınan kararlara katılacağını bildirdi. Toplantıda Ülkü Ocakları eski Genel Başkanları Atilla Kaya, Alişan Satılmış, Suat Başaran, Harun Öztürk, Ulvi Batu ve Azmi Karamahmutoğlu yer aldı. 150’nin üzerinde akademisyenin katılımı ile genişleyecek olan “Ülkücü tavır” hareketi önüne hedef olarak hiçbir zaman MHP’yi koymayacak, doğrudan kısa vadede Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmemesini hedefleyecek. Aradıkları ülkücü bir aday. O olmaz ise uygun başka adayı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destekleyecek. Ülkücü tavır hareketinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığının da ciddi bir biçimde değerlendirildiğini de not düşelim. Henüz karar altına alınmasa da çok ciddi ve sert bir karşı tavır bulunmadığının da altını çizelim, destek verip vermemekten bağımsız olarak izlediği siyaset açısından Kılıçdaroğlu’na bakışları olumlu. Sayıları az da olsa MHP’li milletvekillerinin de bu hareketi yakından izledikleri ve onlarla zaman zaman temas kurduklarını da aktaralım. Bu hareketin MHP’ye oy verecek olmasına karşın Erdoğan’a oy vermeyi düşünmeyen MHP’li seçmen üzerinde etkili olması mümkün gözüküyor. Bunun en önemli işareti ise 24 Haziran seçimlerindeki yüzde 2’lik fire.

ÇAKICI İLE NİYE GÖRÜŞTÜ?

Bahçeli son zamanda kendi tabanın da kafasını karıştıracak işler yapmaya devam ediyor. Genel Başkan seçildiği zaman ilk hedefi mafya tipi bağlantıları olanları partiden uzaklaştırmaktı. “Bunları partiden silip atmalıyız” diyerek bu operasyonu başlattı ve daha sonra partiden atılan veya ayrılan Ülkü Ocakları genel başkanları ile bunu yaptı. Şimdi durum tersine döndü, Çakıcı’lar partiye dönerken Ülkü Ocakları Genel Başkanları partinin dışında.

Son olarak Çakıcı ile makamında görüştü Bahçeli. Yanlarında MHP’den ayrılmış olan eski Milletvekili Vahit Kayırıcı da vardı. Bu ilginç geldi çünkü “derin” MHP için önemli isimdir Kayırıcı ve Bahçeli onu da listesinden sileli çok zaman olmuştu. Kamuoyuna “af görüştüler” bilgisi sızmış olsa da görüştükleri af değildi Çakıcı ile Bahçeli’nin. Sedat Peker’di. Seçimlerden 2 ay önce paylaşacağını açıkladığı bilgi ve belgeler cumhur ittifakının kaderini çok olumsuz etkileyebilirdi. AKP ve Erdoğan Peker’e ulaşabilecek her yolu denemişti ama olmamıştı. Belki de “Çakıcı bu anlamda devreye sokulabilir mi?” sorusunun yanıtının arandığı bir görüşme de olabilir bu. Çünkü çok fazla tanık olmadığımız bir biçimde Bahçeli Çakıcı’nın koluna girerek onu yolcu ediyor ve bunun fotoğraf olarak yayınlanmasını istiyor. Bunlar önemli detaylar.

Emniyet’in kayıtlarına göre Çakıcı bir suç örgütü lideri ve en çok üyeye sahip. Emniyetin resmi raporunda bu sayı 428 kişi. Sedat Peker de Emniyet’e göre suç örgütü lideri ve onun üye sayısı 253. Çakıcı ile Peker ilişkisinin geçmişinde çok sorun var. Ama artık aralarında "centilmenlik” anlaşması var ve bu kolay kolay bozulamaz gözüküyor.

Devlet Bahçeli 10 kez MHP genel başkanı seçildi. ANAP, DSP ve MHP Koalisyon hükümetinde çok fazla istememesine hata Rahşan Ecevit’in açıklamalarıyla yaşanan gerginliği bile göz ardı ederek başbakan yardımcısı olarak görev aldı. Bu koalisyon hükümetinde yaptığı erken seçim çağrısı ile siyasetin yeniden dizayn edilmesinin zeminini oluşturdu. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında seçim gecesi erken seçim çağrısı yaptı. Başbakanlık dahil pek çok teklifi geri çevirdi. Yani makam beklentisi ya da hırsı yok. Partisi bölündü. Çok sert eleştirdiği AKP ve Erdoğan’ın şimdi en ciddi destekçisi. Bütün olumsuzluklara karşın partisinin oy oranda düşüşler yaşansa bile belli bir oranda tutabiliyor.

Önümüzdeki seçimler gerçekten çok fazla anlam ve önem içeriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR