KEMAL GÖKTAŞ
CHP, kayyım atamasına ilişkin KHK’yı AYM’ye götürmemişti
Kısa Dalga - Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in “terör suçu” iddiasıyla gözaltına alınmasının ardından yerine kayyım atanıp atanmayacağı tartışmaları başladı.
Operasyonun ardından AKP-MHP kanadından gelen açıklamalar, hedefte CHP’nin DEM Parti ile yerel seçimlerde yaptığı “kent uzlaşısı” ittifakının olduğunu gösteriyor.
Nitekim, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın yaptığı açıklama da bu tür soruşturmaların süreceğini gösteriyor. “Kent Uzlaşısı”nı hedefine alan Büyükataman “CHP-DEM ortaklığı ile kazanılan Akdeniz ve Toroslar Belediyeleri, İmamoğlu tarafından DEM Parti’ye kontenjan olarak verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyeleri incelemeye alınması” gerektiğini savunuyor.
Özer’in gözaltına alınması ve bu açıklama birlikte değerlendirildiğinde Kürt sorununda şimdiye kadar görülmemiş tekliflerle gelen MHP lideri Bahçeli’nin, aslında bir operasyonun parçası olarak hareket ettiği görüşünü güçlendiriyor.
Belediyelere kayyım atanması uygulamasının kısa bir tarihçesi ise başkasına yapılan zulme sessiz kalarak onaylayanların bir gün o zulmün mağduru olacağını gerçeğini bir kez daha gösteriyor.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra çıkarılan KHK ile keyfi şekilde belediyelere kayyım atamasının önü açılırken diğer düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi’ne götüren CHP, bu düzenleme için AYM’ye gitmemişti.
OHAL KHK’sı ile gelen kayyım düzeni
İçişleri Bakanlığı’nın daha önce HDP’li ve DEM Partili belediyelere kayyım atarken dayanağı Olağanüstü Hal döneminde çıkarılan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname idi. Bu KHK’dan önce belediye başkanlığı koltuğunun boşalması halinde yerine belediye meclisi bir yeni bir başkan veya başkanvekili seçiyordu.
Ancak KHK ile getirilen yeni düzenleme ile terör suçundan görevden uzaklaştırılan veya tutuklanan belediye başkanlarının yerine doğrudan kayyım atanabileceği hükme bağlandı.
Böylece belediye başkanlarına haklarında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadan, sadece açılacak bir soruşturmada tutuklama kararı verilerek veya İçişleri Bakanlığı tarafından görevlerinden alınarak yerlerine kayyım atanmasının öne açıldı.
15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından 15 Ağustos 2016 yılında çıkarılan ve 10 Ekim 2016’da Meclis’te aynen kabul edilen KHK’da “belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46 ncı maddedeki makamlarca belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilir” hükmü yer alıyor.
Anayasa’ya aykırı ama…
Hukukçular, KHK ile getirilen kayyım atama yetkisinin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtiyor. İdare hukukçusu Prof. Dr. Metin Günday, KHK ile yapılan düzenleme ile İçişleri Bakanlığına “terör” gerekçesiyle soruşturma açılan belediye başkanlarının yerine doğrudan kayyım atama yetkisi verilmesini şöyle eleştiriyor:
“OHAL önlemi olarak çıkartılmış bu kararname yasalaşmış ama OHAL önlemi olarak yasalaşmış. Dolayısıyla OHAL kalktıktan sonra böyle bir maddeye istinaden böyle bir işlem yapılamaz. ‘Efendim kanun yürürlükte’ derlerse de bu kanun Anayasa’ya aykırıdır. Çünkü OHAL işlemleri ve önlemleri ancak OHAL döneminde uygulanabilecek önlemlerdir. Bu iki açıdan baktığımızda bu kayyım uygulamasında hukuka ve Anayasa’ya aykırılık söz konusudur.”
CHP Anayasa Mahkemesi’ne götürmedi
Hukukçuların Anayasa’ya aykırı olduğunu belirttikleri düzenleme için CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne gitmemesi de tartışmaların önemli bir yönünü oluşturuyor. OHAL KHK’larını Meclis’te yasalaştıran kanunların AYM’ye götürülmesine rağmen kayyımla ilgili düzenlemelerin götürülmemesi nedeniyle AYM bu düzenlemeyi denetleyemedi. Böylece kayyım düzeni kalıcı hale geldi ve şimdi CHP’ye yöneldi.
Hedef İmamoğlu
Yerel seçimlerde Kent Uzlaşısı yönteminin de katkısıyla büyük başarı sağlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dünkü açıklamaları da göz önüne alındığında Ahmet Özer’e açılan soruşturmanın CHP ve DEM Parti’nin olasığı yeni işbirliklerinin engellenmesi ve böylece İmamoğlu’nun adaylığının zayıflatılmaya çalışıldığı açıkça anlaşılıyor.
(Haber Merkezi)