AKP, öz AKP, hakiki AKP

Firmayı beraber kurmuşlar ama daha sonra anlaşmazlık nedeniyle ayrılmışlardır.

Beraber kurulan firmanın adı ne ise ayrılanların kurduğu firmanın adı da aynıdır ama önüne, 'öz' ya da 'hakiki' getirilerek kıyasıya rekabet başlamıştır.

Bu öykü yıllar öncesinin aynı kentte kurulmuş ve aynı istikamete giden otobüs firmalarının gerçek öyküsüdür. Anadolu’nun her kentinde böyle bir otobüs firmasının öyküsü vardır. Hakiki Koç, Öz Emniyet belki en çok akılda kalan firma adları. Beraber yapılamayan iş ayrı ayrı hiç yapılmaz. Doğal olarak ayrılarak birbirleri ile rekabete giren bu firmaların hiçbiri yaşamadı, hepsi battı. Bunların tamamının yerini kurumsallaşmış büyük firmalar aldı.

TBMM eski başkanı Bülent Arınç, Türk Demokrasi Vakfı toplantısına katılarak konuştu. Eleştirileri doğrudan partisine yönelikti ve her zamankinden ağırdı. Geçmişte olumlu ya da olumsuz yaşadıkları örneklerin tamamı bugün ile bağlantılıydı ve bugünün olumsuzluklarını işaret ediyordu. İlk kez kullandığı “majesteleri” gazetecileri eleştirisinin ise adresi artık açıktı. Doğal olarak Arınç’a tepki gelmekte gecikmedi. Tepki gösterenlerin tamamına yakını sonradan AKP’ye katılmış isimlerdi.

Oysa Arınç partinin kuruluşuna liderlik eden 4 isimden birisiydi. Diğer 3’ünün 2’si şu anda partide yok, Arınç da gitmemek için mücadele ediyor, hatta duygusal olarak "gitti” bile denilebilir. Şimdi kurucu 4 ismin 3’ünün gittiği AKP’ye 4 kişinin önderliğinde kurulan AKP denilebilir mi? Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı görevi bittikten sonra partiye üye yapılmadı. Abdüllatif Şener, Başbakan Yardımcılığı koltuğunu bırakarak partiden ayrıldı. Arınç, partide yalnız kaldı, iktidar medyası tarafından hep itildi kakıldı.

2 KURUCULAR KURULU

AKP kurulurken, "kapatılan bir partinin devamı” olarak nitelendirilip kapatılmaması için 2 ayrı kurucu kadro oluşturuldu. Kurucular kurulu 68 kişiden oluşuyordu ve bunlardan 4’ü vefat etti, 6 kişi istifa, 4 kişi de ihraç edildi. Listeye bakınca geri kalanların durumu hakkında bilgi sahibi olamıyorsunuz. Aradan geçen 20 yıla rağmen halen kuruculardan Ersin Nazif Gündoğan ile Ceyhan Yasemin Şimşek’in partinin internet sitesindeki listede resimleri bile yok. Kurucular Kurulu’nun yanı sıra bir de Kurucu Milletvekilleri kurulu var. Abdullah Gül üzerinden "o partinin kurucusu bile değil” eleştirisi yapıldığı zaman, teknik olarak doğru olduğu için gündeme gelen liste de bu. Bu listedeki firenin ise yarıya yakın olduğunu ilk bakışta tespit edebiliyorsunuz.

Meseleyi kavramak için küçük bir tespit daha yapalım, 20 yıllık iktidarında AKP’nin 4 Dışişleri Bakanı oldu. Feridun Sinirlioğlu geçiş dönemi bakanı olduğu için saymadım. Bu 4 Bakanın birisi ihraç edildi Yaşar Yakış, diğeri partiye tekrar üye yapılmadı Abdullah Gül diğeri de istifa edip ayrıldı Ali Babacan. Bu normal değil, partinin bir dönem genel başkanlığını yapan Ahmet Davutoğlu ihraç ediliyordu, istifa etti. Bu da hiç normal değil. Partisinden ihraç edilen eski tek genel başkan Süleyman Soylu. Bu da ilginç.

YOLA ÇIKARKEN DEMOKRASİ

Bunlar kurucu isimler bir de kurucu metinler var ki onların içeriği bugün Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere parti yöneticilerinin hiç duymak istemediği içerikler barındırıyor. Erdoğan’ın 14 Ağustos 2001 tarihinde AKP kurulurken yaptığı konuşma ile başlayalım:

"Değerli dostlar, bugün önemli bir gün. Bugün, Türk siyaset hayatına lider oligarşisinin çöktüğü gün olarak, tekelci bir anlayışa dayanan liderlik anlayışının yerine, kolektif aklın temsilcisi olan bir anlayışın yerleştiği gün olarak geçecek. Bugün, Türk siyaset tarihine parti içi demokrasi geleneğinin yalnızca bir kuru temenni olarak değil, aynı zamanda da bir zihniyet değişikliği ve zorlayıcı tüzük kuralları biçiminde egemen olduğu gün olarak geçecek…”

HEP DEĞİŞEN ŞEY TÜZÜK

Konuşmada tüzük adı geçtiği için tüzük ile başlayalım. Parti programları partilerin kimliğini ve ne yapacaklarını anlatır, parti tüzükleri de bunu nasıl yapacaklarını ve partinin nasıl yönetileceğini. AKP tüzüğünün hikayesi hayli uzun. İlk tüzük değişikliği parti kurulduktan 5 ay sonra gerçekleştirildi, 2’nci değişiklik ise bu değişiklikten 4 ay sonra oldu. Seçimlere girilmeden 2002 yılında 2 tüzük değişikliği yapıldı. Seçimlerden hemen sonra da 2003 yılında 2 değişiklik daha yapıldı.

İlk değişiklik milletvekili ve belediye başkanlığı adaylarının, üyelerin tamamının katılımıyla belirleneceğine ilişkin tüzük maddesi içindi. Seçim tarihi belli olunca tüzükteki bu madde dikkat çekmişti. Tüzük değişikliği oylamasında 120 kurucunun 117’si evet oyu kullandı. Sonraki yıllarda da toplanan her kongrede parti tüzüğünde değişiklik yapıldı. Yapılan değişikliklerden bazıları o kadar anti-demokratikti ki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, anti-demokratik olduğu için çok eleştirilen Siyasi Partiler Yasası'nın bile gerisine düştüğü için düzeltilmesini istedi. AKP yönetimi de anti-demokratik tüzük değişikliğini düzeltmek yerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile kavga etti ve konu Anayasa Mahkemesi'ne kadar gitti. Sonuçta tüzük değişikliğinde AKP geri adım atmak zorunda kaldı. En son yapılan tüzük değişikliğinde Binali Yıldırım için genel başkanvekilliği sayısı arttırıldı ve son dönemki siyasi rotasına ve ortaklarına uygun olarak ‘Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet’ ilkesi tüzüğe eklendi.

AKP’nin internet sitesini dolaştığınız zaman her okuduğunuz metin sizi şaşırtıyor. Şaşırmakla kalmıyorsunuz “gerçekten bunları yapan bir parti kurulsa da oy versek” diye bile düşünüyorsunuz. İşte küçük bir örnek partinin ilkeleri kısmındaki 4. Madde;

"Lider: Partimiz demokrat ve interaktif bir liderlik anlayışını esas alır, partimiz katılım ve kolektif düşünmeyi temel kabul eden ve bu tür düşüncenin sonucuna uyan liderlik anlayışını benimser. Partimiz ilkeli olmayı esas kabul eden, gelişme ve değişime açık bir liderlik anlayışını savunur. Partimiz söylemlerinde açıklığı öngören liderlik anlayışını kabul eder. Partimiz güvenilir, inanılır, tutarlı ve şeffaf olmayı benimseyen bir liderlik anlayışından yanadır”

Şimdi bu ilkenin içeriğini, önüne eleştirmek için Erdoğan’ı hedef koymadan bir AKP’li dile getirse muhtemelen partiden ihraç edilir. Arınç’ın söylediklerinden daha hafif değil AKP’nin ilkeler metni. Ama Arınç’ı eleştirenler partiye gelirken okumadıkları için bu metinleri bilemezler. Zaten iktidar partisine katılan hiç kimse bu yazılı metinlerle ilgilenmez, ilgi alanları hep başkadır.

PARTİ PROGRAMI AKP’YE MUHALEFETE DEVAM EDİYOR

AKP’nin kendisi açısından en sıkıntılı metni bana göre parti programıdır. Yazıldığı günden bu yana hiç değiştirilmemiştir. Değiştirmek isteseler de parti programını yazan kadroyu bir araya getirmeleri mümkün değil. Çünkü parti programını yazan 11 kişilik kadrodan sadece Ömer Çelik bugün AKP içinde. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İyi Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, CHP Konya Milletvekili Abdullatif Şener, AKP’den ayrılan Hüseyin Çelik gibi isimlerin tamamı partinin dışında.

Güncel meselelerle ilgili olması nedeniyle AKP’nin en sıkı muhalifi parti programından bugün yaşanan çelişkileri daha iyi anlamak için birkaç alıntı yapalım.

- Demokrasilerin temel niteliklerinden biri olan toplantı ve gösteri özgürlüğünün etkili kullanılması için gerekli hukuki düzenlemeleri gerçekleştirecektir. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bütün unsurlarıyla gerçekleştirilecektir. Tüm bireylerin hak arama yolları kolaylaştırılacaktır

- Partimiz bütün vatandaşlarımızın özgür haber alma ve düşüncelerini yansıtma hakkını esas kabul eder. Çağımız demokrasilerinin vazgeçilmez koşullarından biri özgür medyanın varlığıdır. Başta anayasa olmak üzere medyaya ilişkin tüm yasal çerçeve ele alınarak, medyanın ifade özgürlüğüne getirilen ve demokratik toplum düzeninin gerekleri ile bağdaşmayan yasak ve cezalar kaldırılacaktır. Yazılı ve görsel medyanın özgürlükleri, titizlikle korunacak ve tekelleşmeye fırsat tanınmayacaktır.

- Parti içi demokratik yarış, serbest rekabet ortamında yapılacaktır. Partili üyelerin tüzük ve program dahilinde düşüncelerini özgürce ifade etmeleri sağlanacaktır.

- Partimizin iktidarında, başta bakanlar olmak üzere tüm atamalarda, ehliyet ve liyakat esas alınacaktır.

- Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkiler açık, net ve anlaşılabilir bir biçimde belirtilecektir.

- Kuvvetler ayrımı ilkesi hassasiyetle uygulanacaktır. Yasama, yürütme ve yargı güçleri arasında ve denge denetim sağlanacaktır.

- Anayasanın ve kanunların herkesi bağlayıcılığına dair ilke titizlikle uygulanacaktır

- Kadınla ilgili dernek, vakıf ve sivil toplum örgütlerine destek sağlanacak; kadınları ilgilendiren yasal düzenlemeler yapılırken bu örgütlerle işbirliği yapılacaktır.

- Kadına yönelik şiddetin ayrıca cinsel ve ekonomik istismarın önlenmesi, partimizin öncelikli politikaları arasında yer alacaktır.

Geçtiğimiz günlerde AKP geleneksel Kızılcahaman kampını 2 yıl aradan sonra yaptı. Açık büfe yemek görüntülerinin verilmemesi bu kampın en önemli haberiydi. Milletvekilleri moralsizdi, bakanların sunumunda da bu nedenle bazı gerginlikler yaşandı. Bakanlarla seçim bölgelerini içeren bire bir görüşmeler bile çok az yapıldı. Bakanlara, birkaçı hariç bürokrat muamelesi yapıldı, bu sınırların dışına söylemleriyle çıkmaya çalışanlar uyarıldı, tepki gördü. Erdoğan da heyetler halinde milletvekilleri ile görüştü. Bazı milletvekilleri bu görüşmeye bile katılmadı, katılanların büyük kısmı da susmayı tercih etti. Daha önce “muhalefet ağzıyla konuşuyorsunuz” diye susturduğu ülkenin ekonomik sıkıntılı hallerini anlatanları, bu sefer dinledikten sonra, “sizin gibi düşünmüyorum” diye karşılamakla yetindi. Milletvekilleri kamptan moralli ayrılmadı.

Başlığa dönersek, AKP bugün kurulduğu günkü firma değil, önce öz sonra hakiki AKP olarak yoluna devam ediyor. Burada da sıkıntı var. Brüksel için yola çıkan otobüs uzun zamandır aynı şoför ile Almaata yoluna sapmış gözüküyor hem de Doha, Riyad üzerinden. Bu otobüsün içinde sadece birkaç kişi var “yanlış yola saptık” diyen. Diğerleri de zaten yoldan toplananlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR