AKP seçim beyannameleri ve komik çelişkiler

AKP Genel Başkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha çok büyük bir organizasyon ile partisinin seçim beyannamesini açıkladı. Seçim beyannameleri artık kişisel. Tek kişi beyannamede ilan edilenleri yapacak cumhurbaşkanlığı sistemine göre. Bu seferki beyanname 486 sayfa. Çok uzun yani.

AKP’nin ve Erdoğan’ın seçim beyannameleri gerçekten çok ilginç. Hepsini tek tek okuyarak ve karşılaştırarak “Aldatıcı reklam: AKP seçim beyannameleri” başlığıyla analiz ederek yazmıştım. Bu yazıyı lütfen okuyun.

AKP’nin her seçim beyannamesinin bir sloganı var. 14 Mayıs 2023 için “Türkiye yüzyılı için doğru adımlar” tercih edilmiş. Bu sloganlar sizi yanıltmasın, çünkü bunlar sadece slogan. 24 Haziran 2018 seçimlerinde slogan “güçlü meclis, güçlü hükümet, güçlü Türkiye” idi. Sonuç ortada. Daha dramatik olanı 2011 seçimlerinin sloganı; “Türkiye hazır hedef 2023” işte mesele burada başlıyor. 2011 sloganına göre hedefe ulaşıldı, yıl 2023. Buna göre normalde vaadi bırakın yapacak bir şey kalmamalıydı, çünkü hedefe ulaşıldı. Öyle mi, tabi ki hayır. İşte somut bir örnek, 2011 beyannamesine göre 2023 hedeflerinde kişi başı gelir 25 bin, büyüklük 2 trilyon dolar olarak yer alıyor. Bu rakamların neresindeyiz şimdi? Erdoğan için seçim beyannameleri seçime gidilirken hazırlanması ve açıklanması gereken metinler. Anayasa dahil bütün yazılı metinler gibi bunların da bir anlamı yok.

Krizin sorumlusu dün kimdi bugün kim?

Dünü olmayan bir siyaseti var AKP ile Erdoğan’ın. Bugün söylenenlerle dün hemen bitiyor. Bugün söylenenlerin hükmü de yarına kadar. Mesafe gerçekten çok kısa. Bakın 8 imar affı ile seçimlerde avantaj sağlamaya çalışan Erdoğan bugün imar affının ne kadar kötü bir şey olduğunu hem de kendinden emin bir ses tonu ile kitlelere anlatıyor.

Dünü olmayan siyaseti 20 yıl önceye götüreceğim. AKP’nin ilk seçim beyannamesine. Bugün bakmayın 4-5 misline çıkmış fiyatlara. İktidara göre kriz yok. Sıkıntı varsa da ülkeye çekilen operasyonlar nedeniyle. Hükümetle ilgili değil yani ekonomide olup bitenler. Oysa 2002 yılı beyannamesinde ekonomik krizlerin net sorumlusu olarak ülkeyi yönetenler gösteriliyor:

“Krizin sorumlusu halkımız değildir. Krizin sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir. Milletimizin bu kötü gidişe dur demesi için 3 Kasım seçimi önemli bir fırsattır. Kronik hale gelen yüksek işsizlik ve enflasyonu, sürekli artan iç ve dış borçları, ekonomideki istikrarsızlık ve tehlikeli daralmayı, yüksek faiz oranlarını, tasarrufları kamu açıklarının finansmanına yönlendiren borç yönetimi anlayışını aşarak ülkeyi düze çıkaracak bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır”

Bu paragrafı alıp muhalefet partilerinin birisinin beyannamesine koyduğunuz zaman tam da bugünü anlatan bir ifade oluyor değil mi? Ama dünü, bugün unutan bir siyaset için 20 yıl öncesinin bir önemi olabilir mi?

Kadın meselesi gerçekten mesele

Şimdi siz sevgili okurlarımı biraz güldürmem lazım. Çünkü bunu fazlasıyla hakkettiniz. 22 Haziran 2022 tarihinde yazdığım “Aldatıcı reklam: AKP seçim beyannameleri” yazımda bir de aldatıcı reklam tanımı var:

“Reklamın hitap ettiği kitlede orta seviyedeki tüketiciyi aldatması veya aldatma ihtimalinin bulunması”

2002 yılından bugüne bu tanıma giren onlarca vaat ya da beyan bulabilirsiniz AKP seçim beyannamelerinde. 24 Haziran 2018 seçim beyannamesinden bir örnek vereceğim meseleyi iyice anlamanız için.

Yani 20 yıl değil 5 yıl öncesinden: “Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılıkla mücadelede daha etkin olabilmek için uluslararası sözleşmelere imza attık. Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni çekincesiz imzalayan ilk ülke olduk”

Beyannamede “çekincesiz ilk imzalayan” ülke olmakla övünülen uluslararası sözleşme bir kararname ile hukuksuzca hem de Danıştay’ın da onayıyla kaldırılan İstanbul Sözleşmesi. Bir önceki seçimlerde “övünülecek” icraat olarak anlatılan sözleşme bugün yok. Hani bazıları için “vaat ettik ama yapamadık” diyebilirler. Burada yapmakla övündüklerini ortadan kaldırıyorlar. Güldünüz ama komik bulmadınız değil mi?

Kadınlar için 14 Mayıs 2023 seçim beyannamesinde nelerin yer aldığına da bakmak lazım. Çok kalın bir biçimde kullanılan dil ile bu beyannamede muhafazakarlık hayli görünür hale getirilmiş. Okuduğunuz zaman hemen sadece “kadınla ilgili birkaç şey de bulunsun” hissi yaratan ifadeler var beyannamede:

“Tüm dünyada mücadelesi verilen kadına şiddet temel insan hakları sorunlarından biridir. Bugün olduğu gibi gelecekte de kadına yönelik şiddete asla müsamaha göstermeyecek, kadınların güvenle sosyal hayata katılımını desteklemeye devam edeceğiz”

İstanbul sözleşmesinin kaldırılması gerçekten önemli bir icraat ise neden beyannamede buna değinilmemiş? Bu konu başlığında beyannamede tehlikeli ifadeler de yer alıyor:

“Töre cinayetleri, aile içi şiddet ve istismar gibi konuların üstünün örtülmesine kesinlikle müsaade etmeyeceğiz ve bu konuların istismar edilmesi suretiyle ailenin itibarsızlaştırılmasına da göz yummayacağız.”

Kadın çalışmaları yapan arkadaşlar için uzun bir makale konusu bu ifadeler. Önlemden bahsedilmiyor, önleyici tedbirlerden bahsedilmiyor, hatta varlığı meşrulaştırılıyor, olması halinde de kurumsal olarak ailenin varlığının dikkate alınması vurgulanıyor. Öfkelendiniz değil mi?

Yerel yönetimler bir varmış bir yokmuş

Bu konu sizi güldürmedi doğal olarak, gülme garantili diğer konuya geçiyorum. Burada gülerken de yine AKP ve Erdoğan siyasetini biraz ögrenmiş olacaksınız. AKP hükümet olmasını yerel yönetimlere borçlu. Önce orada iktidar oldu. O nedenle yerel yönetimlere çok önem verdi. 14 Mayıs 2023 beyannamesine kadar yerel yönetimler, bu nedenle beyannamelerde sayfalarca yer aldı. “Şehircilik ve yerel yönetimler” başlıklı bölümler çok ama çok iddialı cümlelerle de başladı o beyannamelerde. Onlardan birisi, “Yerel Yönetimlerde büyük dönüşüm, 1994’te Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması ile başlamıştır” cümlesidir. Burada, bu tezi destekleyecek örneklere ihtiyaç yoktur doğal olarak. “Erdoğan ile başladı” ifadesi yeterlidir.

Yine hiçbirinin yapılmamış olmasının hatta tam tersinin yapılmış olmasının önem taşımadığı 24 Haziran 2018 seçim beyannamesinde, o dönem ellerinde bulunduğu ve bunun süreceğine inanılarak kaleme alınan, yerel yönetimlerle ilgili nelerin yer aldığına bakalım:

“Belediye çalışmalarının daha verimli ve etkin bir hale getirilebilmesi için ilk olarak, belediyelerin icrai gücü artırılacaktır. Bu amaçla yerel yönetimlere yeni yetki ve görevler verilecektir. Merkezin görev alanında olan bazı işler yerel yönetimlere devredilecektir. Belediyelerin mali kaynakları güçlendirilecektir.

Belediyelerimiz ile bu ilgili merkezi idare arasında güçlü koordinasyonlar kurulması yoluyla, sağlıktan eğitime, istihdamdan ekonomik hayatın gelişimine kadar şehri ve şehirliyi ilgilendiren her alanda belediyelerimizin daha etkin görev almaları sağlanacaktır.”

30 Mart 2019 yerel seçim yenilgisi travmasını 14 Mayıs 2023 seçim beyannamesinde net görüyorsunuz. Yerel yönetim kavramı sadece 2 yerde ve İller Bankası ile aynı cümle içinde geçiyor. Sayfa sayfa yerel yönetimlerden 2 cümle yerel yönetimlere gelinmiş. Seçim beyannamesinin omurgasını oluşturduğu anlaşılan deprem ve doğal afetlerin yer aldığı sayfalarca bölümde de yerel yönetimler sadece 1 yerde (yazı ile bir) geçiyor:

“İnşa sürecinde kullanılacak demir, çelik, çimento gibi tüm malzemelerin kalitesinden tedarik zinciri ve lojistiğe, inşa sürecini yönetecek kurum ve kuruluşların belirlenmesinden sosyal ve yeşil alanların belirlenmesine kadar her alanda sistemli bir çalışmayı tüm sektör temsilcileri, yerel yönetimler ve bilim insanlarımızla birlikte tamamladık”

Mesele gülünemeyecek kadar ciddi aslında. Uzun bir dönem Türkiye’de Kürt meselesini reddetmek için kullanılan çok yaygın bir söylemdi, “Kürt yok sorun da yok” Şimdi bunun yaygınlaştığına tanıklık yapıyoruz:

“Kadın yok sorun yok, yerel yönetim yok sorun yok.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR