TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Ankara Garı ve kentin gözyaşları
Kent bir üniversite gibidir. Öğretir, bilgiyi tazeler, bellek oluşturur, geleceğe taşır. Toplumda derin izler bırakan olayların mekânsallığının sağlanması gelecek kuşaklara aktarılması kentsel belleğin oluşumunun vazgeçilmezlerindendir.
O belleğin mekânsal izdüşümlerinden birisi de anıtsallıktır. Anın geleceğe aktarılmasının temel taşları olan anıtsallık, toplumsal olarak yaşanılanda ortak ifadesini bulur. Mekâna atfedilen ortak değer, kolektif belleğin kendisidir. Zamanın geçirgenliğinde ve değişiminde üst üste eklenenler mekânın anıtsallığını güçlendirerek süreklilik sağlar. Ankara Garı yerleşkesi ve çevresi bu sürekliliğin güçlü bir temsilidir.
1891 yılında yapılan ilk Ankara Gar yapısı, Cumhuriyet’in ve Ankara’nın başkent ilanı ile artan yolcu trafiğini karşılayamayınca, 1935 yılında Mimar Şekip Akalın tarafından tasarlanan yeni gar binası yapılır. Kurtuluş Savaşı kararlarının alındığı küçük gar binası, böylece yerini 30 Ekim 1937 yılında açılışı yapılan yeni gar binasına bırakır. Cumhuriyet’in başkentine yaraşır şekilde planlanan, yüksek sütunlu, anıtsal ölçekli modern gar binası, gar gazinosu, lojmanları ve idari birimleri ile Cumhuriyet’in başkente açılan kent kapısı, çevresiyle birlikte modernizme açılan kültür ortamı olarak belleklerde yerini alır.
Rejimle hesaplaşan iktidar ve dönemin yerel yönetiminin mekân hıncı ile karşı karşıya bırakıldığı bir dönemde, gar yerleşkesinin önüne yapılan alt geçit sürekliliği bozup parçaladı. Araç ile geçerken alt geçitle birlikte garı görememenin yarattığı boşluğa, garın anıtsallığını ezen yüksek hızlı tren istasyonu binası eklendi. İçerisinden tren geçen alışveriş merkezi olarak ifade edilen yüksek hızlı tren yapısı, neoliberalizmin tüketim kültürü ile siyasal İslam'ın rejimle hesaplaşmasının mekâna yansımasıydı. YHT binası mekânı ezen, hiçleştiren, manipüle eden devasalığıyla, otoriter rejimin üstenci yaklaşımının göstergesi olarak Ankara Garı’nı baskı altına aldı, dekor haline getirdi. Cumhuriyet modernitesinin mekânsallığı içerisinde meydanla anıtsallaşan Ankara Garı, kim bilir o günlerde, belki de yıkılacaktı.
Tanık Mekan
10 Ekim Ankara Garı’nın anıtsallığına yeni bir anlam yükledi. 2015 yılında DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'nin çağrısı ile "Emek, Barış, Demokrasi" mitinginde bir araya gelenler, Ankara Garı tanıklığında demokrasi ve barış taleplerini haykıracaklardı. Haykırışlar, halaylar 10 Ekim 2015 Cumartesi günü saat 10.04’de ülke tarihinin en büyük kitle katliamı ile susturuldu. Başkent’in orta yerinde, ‘tüm güvenlik zincirlerini aşarak İŞİD’in gerçekleştirdiği katliamla 103 kişi yaşamını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Ankara Garı o gün başka bir karanlığa ve acıya tanıklık etti. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırma mücadelesinin barış talebi, bir kez daha derin ayrılıklarla ve acılarla ezildi. Ankara Garı demokrasi ve barış talebinin kitle katliamı ile susturulmasına tanıklık ederek hak mücadelesinde bir kez daha anıtsallaştı.
Ayrılıkların ve kavuşmaların mekânı Ankara Garı’nda yaşanan katliamı, nedenlerini, siyasal atmosferi bir daha yaşanmasın diye unutturmamak, yaşamlarını kaybedenleri anmak anlamak için anıtsallığın bir önceki ile bütünleşmesi sürekliliğin ifadesidir. Bu süreklilik ifadesinde kente bırakılan mekânsal iz, geride kalanların, toplumun yaralarının ilacıdır. Kentin belleğinin geleceğe taşınmasının adım taşıdır. Her ayın 10’unda Ankara Garı önüne karanfil bırakmak, unutmamak adım taşlarından biridir. Katliamda yaşamlarını kaybedenlerin aileleri ve yaralananların kurduğu 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin hukuk mücadelesi adalet arayışının kararlı adımlarıdır.
"Sonsuzluk”
DİSK, TMMOB, KESK ve TTB’nin 2020 yılında “Emek, Barış ve Demokrasi Anıt Meydanı Yarışması" düzenleyerek mekâna iz bırakma kararlılığı, mekân, anıt ve bellek üçlemesi ile bir daha yaşanmasın diye anıtsallaştırılmasıdır.
Emek, Barış ve Demokrasi Anıt Meydanı ve Anma Yeri Uluslararası Fikir ve Tasarım Projesi Yarışması’nda, Mimar Pınar Kesim Aktaş’ın ekip başı olduğu kolektif çalışma, birincilik ödülüne değer görüldü. Jüri’nin “Proje alana minimalist müdahaleler ile saygılı biçimde yaklaşmıştır. Küçük ölçekli müdahaleler ile düzenlenen alan, 10 Ekim’in anısının farkındalığının yaratılması için güçlü imgeler sunmaktadır...” değerlendirmesi ile hayata geçirilmesi beklenen düzenleme henüz gerçekleşemedi.
Kentin Gözyaşları
Acı hissettiğinizde ya da bir yakınınızı kaybettiğinizde dökülen gözyaşının rahatlatıcılığı insanlığın geleceğine bırakılan izdir. O gözyaşı dökülmeden normal bir yaşama dönmek zordur. Anıtsal mekânlar o kentin gözyaşlarıdır. O gözyaşı dökülmezse kentin üzerine çöken ağırlık her yeri kaplar ve çürütür. O mekânsal gözyaşı dökülmeden, yaralar sarılmaz, yaşam biraz eksik kalır. 10 Ekim Anıtı'nın yaşamla buluşması için Kültür Bakanlığı’nın koruma kültürüne bir de bu açıdan bakması gereklidir.
Birçoğumuzun dakika farkıyla hayatta kaldığı 10 Ekim katliamının üzerinden yedi yıl geçti. Cumhuriyet’in başkente açılan kapısı Ankara Garı’nın anıtsallığı, 10 Ekim’de yaşananlara tanıklığı ile bir kez daha anıtsallaştı. Bu iki anıtsallığı buluşturmak kentin ve toplumun yaralarının sarılmasının ilacıdır. Anıt mekânın düzenlenmesi, kentin gözyaşlarının dökülmesi, çöken ağırlığın kaldırılmasıdır. Ankara Garı’nı 10 Ekim'de yaşananlarla anıtsallaştırarak buluşturmak, kente ve gelecek kuşaklara bellek borcumuzdur.