
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
'Başkasının kölesi olacağına kendinin efendisi ol'
Kapitalizmin arz ve talep dengesini kontrol ederek, paranın dolaşımını sağlayarak ve insanları borçlu yaşamlara hapsederek sürekliliğini sağladığı bir dönemde hepimiz borçlu doğuyoruz ve borçlu yaşıyoruz. Ev kredisi borcu, telefon kredisi borcu, kredi kartı borcu, tatil yapmak için çekilen tüketici kredisi borcu, eğitim giderleri için çekilen kredi borcu, kira borcu, geçinememe, barınamama, sosyalleşememe ve taksitle yaşama mahkûm edilme hali ile iktidarın otoriter bir yaklaşımla göz açtırmama hali birbirlerinden beslenen sistemin kendisi.
Otoriter ve hukuk tanımayan bir yaklaşımla Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ekip arkadaşları ile birlikte tutuklanması, sokağa taşan isyan ve 301 öğrencinin tutuklanması, 2 Nisan’da öğrencilerin çağrısıyla bir üst seviyeye çıkarak hiçbir şey satın almama gününe ekonomik boykota dönüştü. Boykotun verilerinin ne olduğu henüz açıklanmasa da, bu boyutta benzeri olmayan boykota yönelik, iktidarın açıklamaları ve tavırları başarıya ulaştığının göstergesi olan güçlü bir veriyi oluşturuyor.
Boykot kavramı 1880 yılında İrlanda da İngiliz toprak sahibi, Charles Boycott’a karşı köylülerin pasif direnişe geçmesi ile literatüre girdi. Tarihsel süreç içerisinde yaygınlaşarak otoriter rejimlere karşı kolektif belleğin yaratılmasında önemli rol oynadı. Özgürleşme ve bağımsızlık sürecinin bir parçası haline gelen boykot kavramı bireyin özgürleşerek toplumla buluşmasının argümanı ve direniş biçimi haline gelerek özgürleşme hareketine ivme kattı.
Gandhi İngilizlere karşı Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesini yasaklanmış kumaş üzerinden “Kendi kumaşını dokuyan özgürlüğünü dokur” sözleriyle İngiliz tekstil ürünlerine karşı başlatılan boykotla, ekonomi ve siyaseti bir araya getirerek toplumsal mücadelesini şekillendirdi. Modernizmin öncülerinden olan mimar Ludwig Mies Van de Rohe "Az çoktur" yaklaşımı ile mimarlığın sade ve yalınlığına dikkat çekerken, kavram mimarlığı da aştı ve minimal yaşam tarzını ivmelendirdi. Sasaki tüketimden arınarak özgürleşmeyi “Az şeyle yaşamak kendinle buluşmaktır” diyerek ifadelendirdi. “Satın alma düşün” “hiçbir şey satın almama günü” kapitalizmin yarattığı tüketim çılgınlığına karşı bir alternatif arayışı olarak doğdu. Kapitalizmin sermaye birikiminin bir parçası haline gelen konut üretimine karşı “Büyük ev büyük borç demektir” sözü küçük metrekarelerde yaşanabileceğinin somut ifadesi haline geldi. Kapitalizmin “daha çok çeşit ve sahip oldukça mutlusun” yaklaşımına cevap minimal yaşam ile “ihtiyacından fazlasını tüketme” ile geldi.
Yerel yönetimlere yeni bir sorumluluk
Tarihselliği içerisinde boykot, yaşama dair birey olarak tavır koymanın, kendi geleceğini belirlemede topluca söz söylemenin ve bireyin özgürleşerek toplumsallaşmasının bir direniş biçimini ve yeni yaşam kültürünü oluşturuyor.
Tüketimden gelen gücün kullanımı ile organize şekilde talebin geri çekilmesi kapitalist sistemi ve onun iktidarlarını kalbinden hedef alıyor.
Ekonomik krizin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin satın alma gücünü düşürdüğü bir dönemde ihtiyacından fazlasını satın almama durumu herkes için doğal bir duruma işaret ediyor. Bugünlerde ilan edilen ekonomik boykot ile organize talebin geri çekilmesi ise otoriter rejime karşı, demokrasi arayışını ve yeni bir alternatif yaratma sürecine işaret ediyor.
Zorun gücüyle daha fazla tüket ve satın al çağrısı da karşılığını bulamayacağı gibi, bireyin doğrudan yaşamına, zihnine, olmayan bütçesine müdahale eden yeni otoriterliği tetikliyor.
Ekonomik boykotlar, minimal yaşam, ihtiyacından fazla almama tavrı, aynı zamanda alternatiflerinin yaygın bir şekilde oluşturması ve mekansallığını da beraberinde getirecektir. Takas ve değişim pazarlarının kurulması, dayanışma ağları, yeni üretim ilişkileri ve mekansallığın üretilmesi ise yerel yönetimlere yeni bir sorumluluk yüklüyor.
Tüketim gücünün ekonomik boykotla politik bir enstrüman haline gelerek demokrasi ve hukuk talep etmesi yeni değil, tarihte başarılı örnekleri olan ve yeniyi yaratma gücünün kendisidir. “Başkasının kölesi olacağına kendinin efendisi ol.”