İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

Birçok veri gizleniyor, çarpıtılıyor, “net hata noksan” sığınmacı girişine döndü

Gerekli oldu, bakmak istedim. Karayolları’nın internet sayfasında köprü ve otoyol gelirleri tablosu görünmüyor. En son 2020 yılı mart ayı sonrası veri yok. İlginç zamanlardan geçiyoruz. Hiç böyle olmamıştı. Hiç bir zaman eski istatistik kurumunun (DİE) açıkladığı bir rakam, çarpıtılıyor kuşkusuyla karşılanmamıştı. Ben hatırlamıyorum. Resmi istatistik takviminde yer alan bir verinin resmen, alenen yayınlanmadığı olmamıştı. Güven kayboldu. Doğru olanlara bile kuşkuyla bakılıyor artık. Tabloyu genel olarak gözden geçirince durumun vahim olduğunu düşünüyorum. Bu aslında AKP’nin “algı yönetimine” dayanan siyaset tarzının, liderliğinin hesap sorma “hadsizliğine” muhatap olması düşünülemeyecek sultanlık hissiyatına taşınmış olmasının, yaygın yasaya aykırılıkların yarattığı sorumlulukların örtülmesi ihtiyacının sonucu. Cevap vermiyorlar, hesap vermiyorlar. Sadece işlerine geleni söylüyorlar. Hata Kabul etme, özeleştiri kültürleri yok. O yüzden de yoğun eleştirilere karşın düzeltilemiyor, artarak devam ediyor aksine.

Ekonomi tarafında çarpıtma kuşkusu olan çok sayıda veri var. İktisatçılar da çaresiz. Alternatif ölçümler kolay değil. Enflasyonda bir ölçüde. Büyümeyi, işsizliği, dış ticareti nasıl ölçersiniz? O verilere sadece kamu erişebiliyor. Sahada on binlerce araştırmacı çalıştırma gücü kimsede yok. Ne yapabiliyor iktisatçılar? Çarpraz kontrollerle çelişkilere işaret edebiliyorlar en fazla. Derler ya hayatın olağan akışına uygunsuzlukları söylüyorlar. Ama yine de kaçarınız yok. O veriler üzerinden değerlendirmeler, çıkarsamalar yapılıyor. Bunlar da haliyle havada kalıyor. Bir politika önerisi geliştirmenin imkanı yok.

Son günlerde Türkiye’nin sefalet endeksinde Arjantin’i de geçerek şampiyon olduğunu söylüyoruz. 156 ülkenin yer aldığı listede şampiyon olmaktan utanmaları gerekenlerin hiç utanmadan başarı hikayeleri anlatmaları ayrı… Ama bu şampiyonluğu gösteren iki rakam (enflasyon + işsizlik oranı) doğru mu? Türkiye belki yeni değil, çoktan şampiyondu! Bilemiyoruz. Benzeri kıyaslama “negatif faiz” düzeyi konusunda yapılıyor. “Türkiye negatif faizde dünyada şu sırada” deniliyor. Negatif faizi veren enflasyon rakamı doğru değilse negatif faiz seviyesi de doğru olamaz ki! Aklıma gelenleri sıraladım. Tartışmalı göstergelere şöyle bir bakalım:

Enflasyon: İTO enflasyonu ile TÜİK – TÜFE arasındaki korelasyon neden bozuldu? Neden iki endeks arasındaki fark, 24 puanla görülmemiş düzeye çıktı? TÜİK, “Eurostat’a uyumu” neden enflasyon tartışmalarının ayyuka çıktığı bir zamanda hatırladı da madde sepeti yayımını durdurdu? Nasıl olur da ÜFE ile TÜFE arasındaki fark 70 puana çıkar? Neredeyse bir yıldır sürekli açılan, büyüyen bu farkın izahı nedir? Hiç bir şirket, bu kadar uzun bir süre maliyet artışlarının ancak yarısını satış fiyatlarına yansıtarak ayakta kalamaz! Hayatın olağan akışına aykırı! Gerçekte TÜFE rakamı ÜFE rakamına yakın bir yerde olabilir mi? TÜFE şu anda 140, 150, hatta 160 olabilir. Düşünsenize, milyonlarca iş %85.5 enflasyona göre yapılıyor şu anda. “Vatandaşı enflasyona ezdirmedik” diyenler, nasıl bir tırpan çalıştırıyor aslında!

Net hata noksan: Cari açığın finansmanın çoğu, bir süredir Net Hata Noksan’dan… Turizm hesaplarındaki düzeltmeler -ki onu da doğru yaptılar mı bilemiyoruz- sonrası hala çok büyük rakamlarda. Merkez Bankası (MB), aylar geçiyor, araştırıp, bulup, netleştirmiyor. Memleketin Hazine ve Maliye Bakanı, açıklama yerine sizin benim gibi tahminini söylüyor. Döviz girişi, sınırlardan kafile kafile sığınmacı girişini andırıyor. Nerden, kaç kişi kimse bilmiyor. Nasıl bir manzaradır bu? Açıklayamamak -eğer kasıtlı ve gizleme amaçlı değilse – başlı başına acziyet görüntüsü değil mi!

Büyüme: Büyüme rakamları acaba doğru ölçümleniyor mu? Acaba kasıtlı yüksek gösteriliyor mu? “Açıklanan büyüme rakamları ve kompozisyonu sürekli şüphe barındırmaktadır. Bunu özellikle 2020 yılındaki ‘muamma büyüme’de de gördük. (…) Çoğu insanın reel gelirindeki düşmeye rağmen tüketimdeki artışın benzer şekilde şüphemizi zorlayan bir tarafı var. (…) Enflasyonun düşük gösterilmesi büyümeyi daha yüksek gösterir. Baz yılı metodu kullanılsaydı zincirleme hacim kuralı ile doğan şüphe oluşmazdı.” (Prof. Dr. Ensar Yılmaz)

ENAG yöneticisi Prof. Dr. Veysel Ulusoy, grubun çalışmaları ile buldukları enflasyon rakamlarına dayanarak, Türkiye’de son yıllarda açıklanan GSYH’larda büyüme değil, küçülme olduğunu savunuyor. Prof. Dr. Orhan Karaca, nominal GSYH’yı reele dönüştürmek için kullanılan deflatör rakamının TÜFE rakamıyla ilişkisinin son yıllarda tersine döndüğünü söylüyor: “Eğer TÜFE doğru ölçülüyorsa GSYH deflatörü ondan daha düşük bir enflasyona işaret etmeliydi. (…) Yok eğer GSYH deflatörü doğru ölçülüyorsa o zaman TÜFE ondan daha yüksek bir enflasyona işaret etmeliydi. Elbette bunların ikisinin de yanlış ölçülüyor olması olasılığı da var.”

Büyümenin hesaplama biçimini değiştirdiler. Muhasebe kayıtlarından hesaplamaya geçtiler. DİE hesaplamalarını geliştirmiş, çalışmış eski kuşak 6 büyük profesör itiraz etti. Dinlemediler. Şimdi doğru hesaplanıyor mu, bilmiyoruz. Bir kere bu kişi başına gelir rakamının da yanlış olabileceğini düşündürüyor. Dahası var, sığınmacılar, mülteciler hesapta yok.

Tüketim rakamları: Enflasyon tarihimizde görülmemiş bir hızla yükseldi. Büyük gelir kayıpları yaşadık. 35 liraya domates satılıyor. Hayatın olağan akışı, tüketimin düşmesi ama TÜİK rakamlarında çok yüksek artışlar görülüyor. Prof. Yılmaz, “Reel ücretlerdeki azalma ve emeğin payındaki sert düşüşler bu şüphenin temel nedenleri gibi durmaktadır. Çevremdeki genel gözlemim de insanların gelir düzeylerine bağlı olarak tüketimlerini düşürdükleri ve satın alırken daha fazla düşündükleri şeklindedir. Tüm bunlara rağmen nasıl oluyor da yaklaşık bir yıldır tüketim yüksek denebilecek düzeyde artış göstermektedir?” diyor. Buna bulunan açıklama “talebin öne çekilmesi.” Olabilir ama bir yere kadar.

Garantiler: Garanti ödemeli YİD sözleşmelerini gizliyorlar, bilmiyoruz. Hangi müteahhide ne kadar, kaç yıl para ödeyeceğiz, tam bilmiyoruz. Ben de üzerinde aylarca çalıştım. Başta Prof. Uğur Emek olmak üzere bu konuda çok değerli çalışmalar yapan hocalarımız var. O sayede genel fotoğrafı biraz görebiliyoruz. Basit bir sorun değil ki. Bugünkü kurla 3 trilyon liralık bir garanti yükü var. Açıkça halkı yanıltıyorlar. “Cebimizden kuruş çıkmıyor” dedikleri bu projeler için 2023 bütçesine 102 milyar lira gider koydular!

Otoyol ve köprü gelirleri: Otoyol köprü gelirleri tablosunu kaldırmalarının gizemi de muhtemelen bu tabloda. Çünkü o gelirlerin düzeyi, “bu kaynakla siz rahatlıkla yenilerini yapabilirdiniz. Neden memleketi bu büyük garanti yükünün altına soktunuz?” dedirtiyor. Tablosu aşağıda.

tablo.jpg

2020 üç aylık geliri net 540.7 milyon liraymış. Yıllık tahmin etsek, 2.2 milyar lira! Bugünkü rakamlarla (geçiş ücretleri, trafik sayısı arttı) muhtemelen 1.5 – 2 katı. Demek ki, elimizdeki 2 köprü ve otoyolların geliri ile -derler ya, namerde muhtaç olmadan yeni köprüler ve otoyollar yapabilir, borçlanarak yapsak bile kredilerini ödeyebilirmişiz. Yurttaşlarımız da kamu hizmeti altyapıları çok çok daha ekonomik fiyatlara kullanabilirmiş. Tablolar bunu gösteriyordu. Buradan eleştiri kuruluyor, hükümet projelerinin rantçı karakteri buradan ortaya çıkıyordu. Bu projelerin, özel sektöre, cebimizden “kuruş” harcayacak halimiz olmadığı için değil, rant aşkıyla yaptırıldığı buradan da anlaşılıyordu. Tablosunu kaldırmışlar. Gelirleri kurumun genel gelirlerinin içine gömmüşler.

KKM yükü: MB’nin KKM’den dolayı ne kadar ödeme üstlendiğini bilmiyoruz. Resmen “şimdi açıklayamayız” diyorlar. MB’den bir memur, Meclis’e bilgi vermiyor.

Rezervler: MB’nin net rezerv durumunu iğneyle kuyu kazarak bulmaya çalışıyoruz. Swaplar hariç net rezerv durumunu kendisi açıklamıyor. İktisatçılar, bilanço okumasını bilenler, yine iğneyle kuyu kazıp rezervlerin -55 -60 milyar dolarda olduğunu buluyorlar. 2019'da Merkez Bankası'nın döviz pozisyonu izlenemesin diye rutin olarak yayımlanan swap verileri örtüldü.

Döviz satışı: 128 milyar dolar rezerv satışını iktisatçılar buldu. Döviz satışlarını “arka kapı” yöntemiyle (kamu bankaları üzerinden) gizliyorlar. 200 milyar doları geçti, hala da satış yaptıklarını kabul etmiyorlar. Tam olarak ne kadar sattıklarını bilmiyoruz.

İşsizlik: İşsizlik rakamları doğru mu, bilmiyoruz. İş-Kur rakamları ile çelişkileri, ekonomik gidişatla uyumsuzlukları kuşku yaratıyor. Ekonomi yavaşlarken işsizlik nasıl düşüyor, bilmiyoruz. Elektrik tüketimi düşerken, ihracat yavaşlarken, İSO - PMI endeksi aylardır düşerken (açıklamasında “sektörün performansında sert yavaşlamaya işaret ediyor” deniliyor) bazı aylardaki düşüş açıklamaya muhtaç. İŞ – Kur’un işsiz sayısı arttı dediği dönem TÜİK’te azalmış gözükebiliyor. TÜİK’in istihdam rakamlarıyla İş – Kur’unkiler arasında büyük farklar olabiliyor.

Salgın sayıları: Rakamlara güvensizlik salgın döneminde zirve yapmıştı. Hatırlayalım. Hasta sayısını uzun süre gizlediler. “Türkiye çok başarılı” diye anlatıyorlar. Yalan patlayınca gördük ki söylenenin 10 katı seviyesinde hasta var. İzleyen uzmanlar, günlük yayımlanan verilerde sınıflamanın birkaç defa değiştirilerek zaman serisinde izlenebilirliğin zorlaştırıldığını söylüyor.

Ölüm istatistikleri: Ölüm istatistiklerini açıklamıyorlar. TÜİK’in takviminde, görevi. Açıklamıyorlar. Salgında nedeniyle kaç kişi kaybettik, bilmiyoruz. Bağımsız istatistik çalışmalarına göre tüm salgın döneminde fazladan ölümler 309 bin kişi. Resmi rakamlar salgın vefatları 101 bin diyor!

Sayıştay raporları: Raporlarla ilgili kısıtlamalar artıyor. Tamamı, Kesin Hesap Komisyonu’na sunulamıyor. Yeni başkan atamasından sonra kurumda sansürün arttığı, raporların makasladığı anlatılıyor. Yeni kurala göre kamu idarelerinden istenecek belgeler grup başkanları üzerinden geçecek. Yani uzmanların belgelere doğrudan ulaşma imkanı olmayacak.

Siyasi krediler: Kamu bankaları müşteri sırrı diye Demirören gibi siyasi kredilerin gelişmelerini açıklamıyor. Kamu kaynağının nasıl kullanıldığını denetleyemiyoruz. Yüzlerce soruya, soru önergesine cevap verilmiyor.

Gaz stoku verileri: En son doğalgaz krizi patlak verdiğinde tartışmalar artınca EPİAŞ'ın 'şeffaflık platformunda' yayımlanan doğal gaz stok verilerinin yayımlanması durduruldu.

Sığınmacılar: Türkiye’de ne kadar sığınmacı, göçmen, mülteci var, sayısı tartışmalı. Vatandaşlık alanların sayısı konusundaki açıklamalar kimseyi ikna etmiyor. Sınırdan kafile kafile kayıtsız giriş görüntüleri izleniyor…. 8 milyon mu? En son 12 milyon rakamı duydum. Yani orada da 4 milyon kişilik net hata noksan var. Bu girişler konusundaki lakayt tavrın seçimle bağlantısından kuşku duyuluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR