İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

Uğur Hoca’nın 56,7 milyar dolarlık sorusuna cevap suç duyurusu oldu

Uğur Emek Hoca hakkında suç duyurusunda bulunmuş EPDK. İşlerinin sual edilmesinden hiç hoşlaşmıyorlar. Seçimden hemen önce kurulu gücün %20’sinden fazla kapasite öngören büyük lisans dağıtım “seferberliğinin” izahı nedir? Bir sonraki lisanslarda 3.375 dolar sent iken, bunda niye 6 dolar sent? Rüzgâr ve güneş ithal olmadığına göre neden dolar cinsi garanti? Sorulmasın mı? Kimler aldı? Her yurttaşın sormaya hakkı var.

***

EPDK, Prof. Dr. Uğur Emek hakkında suç duyurusunda bulunmuş. İncinmişler. Gerekçe, gazeteci Fatih Altaylı’nın programındaki açıklamaları… Altaylı hakkında da suç duyurusunda bulunulmuş. Altaylı, EPDK’nın seçimlerden hemen önce açtığı 30 bin megavatlık enerji lisanslarının, AKP devrinde kolay kazandıran bir iş kolu olarak gelişen “çantacılık sektörü”nde devir konusu edilirse, çantacıların, 6 milyar dolarlık bir gelir elde edebileceğini yazmıştı. ([1]) Elbette lisans alanların bir kısmı çantacı olmayabilir, üretim yatırımı yapabilir. Fakat varsayım olarak lisansların hepsi (içerden bilgi alan, bu bilgiyi ticari kazanca dönüştüren -ki suçtur- iktidar yanaşması çevrelere, yani) çantacılara geçtiyse, aşağı yukarı bu rakamda bir kazanç mümkün.

Fakat iş burada bitmiyor. Çantacılığın ötesi var. Lisansı yatırıma dönüştürenler ürettikleri elektriği devlete satacaklar. YEKDEM denilen bir uygulama var. Peki kaç dolar sentten satacaklar? EPDK’nın lisans dağıtımındaki bedel ortalama 6 dolar sent! Uğur Hoca, 30 yıl alım süresini de dikkate alarak 129,7 milyar dolarlık bir ödeme hesaplamış.

Fakat 18 ay sonra verilen başka lisanslar da var. Onlarda bedel 3,375 dolar sent.

İlkindeki 6 dolar sent, ikinci lisans tahsisinde 3,375 dolar sente inmiş!

Bu ikisi arasındaki kamu yükü farkı 56.7 milyar dolar!

Hoca’nın Karar’daki yazısında ilgili bölüm şöyle:

“Bir gecede yapılan vurgunda yaratılan kazancı hesaplarken elektriğin fiyatını ortalama 6 sent üzerinden dikkate aldım. Çünkü o dönem tarife böyleydi.

Son çıkılan ihalede taban fiyat rüzgârda 3,50 sent ve güneşte 3,25 senttir.

Sektörün duayenleri haklı olarak şu soruyu soruyorlar: Madem piyasada bu fiyatlarla rüzgâr ve güneş santrallerinde elektrik üretimi yapmak mümkündü, 2022 operasyonunda neden 6 sentten satın alma garantisi verildi?

Neden?

Merak ettim ve son ihaledeki taban fiyatlardan 2022 gece operasyonunda yapılan vurgunun boyutunu hesapladım.

10 yıllık alım garantili sürede yaratılan vurgun 18,9 milyar dolardır.

Bu durumda 30 yıl içerisinde 56,7 milyar dolarlık bir vurgunla karşı karşıyayız.”

Alelacele Uğur Hoca hakkında suç duyurusunda bulunan kamu idaresi bunu izaha mecbur değil midir? Madem bu vatandaşın vergisiyle ödenmektedir, vatandaşa bir açıklama şart değil midir?

Siz, 2024’te 3,375 sent değerden ihale yaparken, 18 ay önce neden 6 sent’ten alım garantisiyle lisans dağıttınız?

Uğur Hoca bunu soruyor? Sormasın mı?

“Madem rüzgâr ve güneş enerjisinde ortalama tarife Kasım 2024 döneminde 3,375 dolar sent olabiliyorsa, 18 ay önce neden olmadı?”

56,6 milyar dolarlık bir soru bu!

Çünkü elektriği 6 sent yerine 3,37 sent alma arasındaki fark bu kadar.

Bu memleketin parası, hakkı, hukuku üzerinde konuşuyoruz.

Hesap bu. Yanlış mı? Yanlışsa çıkın siz doğrusunu söyleyin. Herkes yanlış bilgiyi düzeltsin… Doğrusunu bilelim.

Bu lisansları kimler aldı? Tek tek açıklayın, kamuoyu bilsin. Alanlar yatırımcı mı değil mi? Niye almışlar? Çantacıların bedavadan milyar dolar kazanma uyanıklığını önleyecek mekanizmalar var mı?

Güneşi, rüzgarı ithal mı ediyoruz, garantisi neden dolardan?

2011 yılında kurulan “Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması”nın (YEKDEM) amacı yenilenebilir enerjiyi desteklemekti. Bu kapsamdaki santrallerde 10 yıl (yerli malzemeyle kurulursa, artı 5 yıl) alım garantisi vardı. Şimdi 30 yıl verilebiliyor. Güneş, rüzgâr enerjisinin teşvik edilmesi makul ancak devletin, yerli kaynaktan üretilen ve içerde satılan elektriğin üretimine neden döviz cinsi garanti verdiğinin cevabı yok. Türkiye’de yaşıyoruz. Bugün 10 TL olan dolar kuru yarın 15 lira olabiliyor. Bir kamu yönetimi kur riskini niye göze alır? Bu tesisler bir kere kurulduktan sonra bakım – onarım dışında dolar gideri olan tesisler değil. Güneşi ve rüzgârı ithal etmiyoruz. Neden dolar bazlı alım garantisi? Kur yukarı gittikçe devletin faturası da yukarı gidiyor.

Haliyle şirketler de bu alana yatırımda yarış içinde. 2011’de mekanizma kurulduğunda yararlanabilir santral sayısı 21’di. 9 yılda bine yaklaştı. Son sayıyı bilmiyorum. Neden bu kadar büyük yatırım hücumu oldu dersiniz? Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Özdağ’ın açıklamalarını hatırlıyorum. 2020 yılı için yaptığı açıklamada bu santrallere ödemeleri o dönem kurundan 6,6 milyar dolar olarak hesaplamıştı. Çünkü fena halde karlı! 2023 Ocak – Eylül ödemesi 123 milyar, 2024 Ocak – Eylül 184 milyar lira. 6 milyar dolar ediyor!

Enerji piyasasında YEKDEM dışında bir de nükleer santral elektriğine verilen yüksek fiyatlı alımdan kaynaklanan garanti yükü var. Benim hesabıma göre 20 milyar dolar civarında garanti yükü yaratıyor. Uğur Hoca daha yüksek bir rakam tahmin etmiş. Ne yana dönseniz, “cebimizden kuruş çıkmayacak” denilen işlerde kamunun kaynaklarından oluk oluk garanti verildiğini görüyorsunuz.

Enerji alımları dahil garanti yükü 300 milyar doları geçti

Zafer Havalimanı ihalesini yapanlara, imzalayanlara, onaylayanlara dava açıldı mı?

Yıllardır garantinin onda birini tutturamıyor. Soruldu mu bunun fizibilitesini hangi akıllı kamu memuru yaptı, kim ihalesine imza attı, onayladı?

Memleketin bakanı çıktı dedi ki, “Eğer müdahale etmeseydik, şehir hastanelerinin yükü 322 milyar euro olacaktı. Müdahale ettik de 27 milyar euro’ya indirdik.”

Bu sözler Fahettin Koca’nın…

Soruldu mu, bu ihaleleri verenler, kamuyu bu kadar büyük bir yük altına sokanlar kimdi, neden bunu yaptılar?

Uğur Hoca’ya dava açıyorsunuz… Çağırıp o lisansların kimlere ne zaman ne koşulla dağıttığınızı gösterebilirdiniz. Kamuoyuna belge belge açıklayabilirdiniz. Kimler almış o lisansları?

Hoca yıllardır uğraşıyor. Bizler de kendisinden çok şey öğrendik. Muhtemel kamu yükünü, yaratılan büyük hortumun boyutunu tahmin etmeye çalışıyoruz.

Bu işlerin belgeleri, sözleşmeleri, ihale sonrası revizyonlar saklanıyor.

Daha kısa süre önce ihalesiz olarak liman işletme sürelerini uzatmaya kalktılar. İhalesiz! Yavuz SS köprüsünde süreyi ihalesiz uzattılar. İHL ödemelerini 2040 sonrasına ertelediler.

Bizler bu gibi işlerin kamu zararı yarattığını ileri sürüyoruz.

Neden kurumlar çağırıp, toplanıp belge belge, sözleşme sözleşme açıklamaz?

Bunu yapın da hepimiz yanıldığımızı görelim mutlulukla…

whatsapp-image-2024-12-13-at-00-17-38.jpeg

Sayfadaki tablo Uğur Hoca’nın hesaplamalarından oluşturuldu. KÖİ işlerinde toplamda 300 milyar doları geçen bir ödeme yükü oluşuyor. Şehir hastaneleri rakamının değişmesi gibi faktörleri dikkate alarak denilebilir ki 200 milyar dolardır. Olabilir ama açın şu sözleşmeleri, ihaleleri de vatandaş işin aslının ne olduğu görsün. Ben de dahil birçok kişi rakam kırıntılarından, bazı açıklamalardan, önergelere yansıyan cevaplardan çıkarsamalar yapıyoruz. Kendi hesaplarım için söylüyorum, belki az kalıyor, belki fazla hesaplıyorum. Ama bunu önlemenin yolu belli. Açın sözleşmeleri. Kamu kaynağını kullanan hiç kimsenin, ben hesap vermem deme hakkı yok.


[1] Piyasası öyle. 1 MW lisans devri 200 bin dolar çünkü. 30 bin MW X 200.000= 6 milyar dolar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR