SARPHAN UZUNOĞLU
Trump’ın yemini, Bezos’un geri vitesi ve devlerin itaat pozu
Donald Trump, geçen sefer de olduğu üzere, karşısındaki zayıf ve her konuşmasından kusur ve kriz fışkıran rakiplerini yenerek dünyadaki en önemli koltuğa oturdu. Daha yemin etmeden TikTok’u “kurtaran” ve yemin etmesinin hemen ardından attığı imzalarla 1500 “politik mahkumu” affetme kararının dışında yaptığı konuşmayla bölgesel ve küresel siyaset ve ulusötesi kurumların dengelerini sarsan Trump’ın yeni döneminin dünya tarihinde kırılmalar yaratması sürpriz olmayacak.
Bense her aklı havada iletişim akademisyeni gibi, törenin tekrarını izlerken Trump’a ya da Melania’nın isteksiz bakışlarına değil teknoloji devlerinin yaratıcı ve CEO’larının törendeki fotoğraflarına takıldım. Şu bir gerçek ki 2025 yılında kapitalizmi ve dünya siyasetini bundan yıllar sonra birine anlatmamız gerekse acaba hangi fotoğrafı kullanırdık diye düşüneceksek, tören bize harika kareler sundu.
Her ne kadar bu fotoğrafta törende elbette hazır bulunan TikTok ve Apple CEO’ları olmasa da bana kalırsa törenin “gerçek yıldızları” bu fotoğraftaydı. Meta CEO’su Mark Zuckerberg, Amazon’un sahibi Jeff Bezos, Google CEO’su Sundar Pichai ve dünyanın en zengin insanı Elon Musk’ın bu fotoğrafı Amerikan siyasal sisteminin yeni döneminin işaretlerini veriyordu.
Bir “itaat gösterisi” olarak yemin töreni
Törende çekilen bu fotoğraf bana göre bir itaat gösterisinin parçası. ABD, Varoufakis’in tekno feodalizm olarak tanımladığı yeni ekonomik sistemin merkezi ve bu merkez yeni bir “lidere” kavuşmuşken tekno feodal lordların orada olması tabii ki tesadüf değil. Trump’ın daha imza atmadan ilk icraatinin TikTok’u ABD sınırlarında ölümden döndürmek olduğu göz önüne alındığında bu itaat gösterisinin uzun vadede kârlı iş anlaşmaları olarak bu hâlihazırda sistem tarafından beslenen kurumlara döneceğini beklemek akıl dışı değil.
Kısa Dalga’daki ilk yazımda Meta’nın üçüncü parti doğrulama anlaşmalarından geri adım atmasını zaten anlatmıştım. Bunun Trump’ın zaferi ve Musk’ın “komünite doğrulaması” standartlarının Meta’ca zorunlu kabulü anlamına geldiğini sanırım herkes kabul ediyor artık. Bu, hakikat savaşında atılan bir geri adımdı.
Jeff Bezos’un zorunlu boyun eğişi
Bu fotoğrafın parçalarından biri olan Jeff Bezos’un törenden çok önce başlayan “uzun geri adımı,” ise teknoloji devlerinin siyasete uyum gösterme çabasını anlamamıza yönelik önemli ipuçları taşıyor. Zirâ Trump ve Bezos’un aslında iyi bir “ortak geçmişleri” yok. Aralarındaki gerilim, Bezos’un hem Amazon’un sahibi hem de Washington Post’un sahibi olarak Trump’ın eleştirilerinin hedefi haline gelmesiyle ilk olarak ayan beyan ortaya çıkmıştı.
Trump, ilk dönemdeki başkanlığı sırasında Amazon’u sık sık vergi kaçırmak ve ABD Posta Servisi’ni ucuz teslimat anlaşmalarıyla sömürmekle suçlamıştı. Ayrıca, Amazon’un 10 milyar dolarlık JEDI bulut bilişim sözleşmesini kaybetmesi sürecine Trump’ın doğrudan müdahale ettiği iddiaları, aralarındaki tansiyonu daha da artırmıştı. Öte yandan, Washington Post’un Trump yönetimine dair eleştirel haberler yapması, Trump’ın Bezos’u sık sık “yalan haber medyası” yaratmakla suçlamasına yol açmıştı. Trump, Bezos’a yönelik kişisel saldırılarında onu “Jeff Bozo” gibi alaycı ifadelerle hedef aldı ve bu eleştiriler, Bezos’un medya ve iş dünyasındaki etkisini zayıflatmaya yönelik bir çaba olarak yorumlandı. Bu gerilimler, Trump’ın, Bezos’un sahip olduğu medya ve ticari gücü bir tehdit olarak algıladığını ve buna karşılık politik ve ekonomik gücünü kullanarak misillemede bulunduğunu ortaya koyuyordu. Ağustos ayında Trump’ın başkanlık kampanyası için bağış talebini reddeden Bezos’un muhtemelen anketlerin sonuçlarına dayanarak seçimlerden önceki süreçte artık gelenekleşmiş olan Washington Post’taki presidential endorsement (Başkan adayı önerme) sürecinde 30 yıl sonra ilk kez geri adım atması ve gazetenin herkesin beklediği üzere Harris’e destek açıklamaması ise ikilinin “çalkantılı” ilişkilerinde barışmanın ilk adımı olarak y orumlandı. Hatta 30 Ekim’de CJR’da yayınlanan yazısında Steve Waldman, Bezos’un atabileceği en önemli adımın Washington Post’u tarafsız bir vakfa devretmek olacağını bile yazdı.
Bezos’un diğer teknoloji devlerinin CEO’larıyla birlikte orada olması elbette tesadüf değil. Bu, yeni ve “güçlendirilmiş” olmasına gerek kalmayan Trump döneminde Bezos’un da kartlarını “oyunun yeni kurallarına göre” oynayacağının bir göstergesi o kadar.
Peki şimdi ne olacak?
Trump’ın göreve başlangıç töreni konuşmasında dünyaya verdiği barışla savaş arası karışık mesajlar, ilk döneminde “kontrol edilen” bazı düşünce ve hislerin bu dönemde öyle kolay kolay kontrol edilemeyeceğini herkese gösterdi. Kanalların adını değiştirmekten radikal kanun değişikliklerine, ABD’deki “sokaktaki adamın sesi” olma adı altında sert bir sağa çekme hamlesinin ilk 24 saati bile büyük bir bilinmezlik dönemine girdiğimizi kanıtlıyor.
Her ne kadar günümüzde “kurumsallaşma” öven eserler Nobel’e layık bulunup, ABD tarzı sistemlerin “gücü” öne çıkarılsa da modern demokrasi tarihinin en ilginç ve belki de en sarsıcı deneyimlerinden birinin başındayız. Hepimizi küçük ekranları üzerinden kendine bağlayan global bir enformasyon sisteminin ve pazarın tamamına hükmeden kişilerin ön sıralarda yer aldığı bu tören, sözüm ona kurumsallaşmış ve evrenselleşmiş demokratik değerlerin geleceği bağlamında güven telkin etmiyor bu kesin. Dahası, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler fark etmeksizin büyük imtiyazlarla onca yıldır kontrolsüzce şişmanlamış teknolojik devlerin daha da kontrolsüz veya yeni dönemin nepotizm rejimiyle iyice artabilecek ve kullanışlı yeni adımlarının ne olacağını kestirmek güç.
Her ne kadar bu fotoğraf, bu yemin töreni nedeniyle karşımıza çıktıysa da, Varoufakis’in de altını çizdiği üzere merkez bankaları başta olmak üzere bu teknolojik lordların kontrolsüz büyümelerinde de, aralarından birinin (Elon Musk) gerçek bir king maker hâline gelmesinde de merkeziyetçi siyaset (centrist politics) akımlarının ve kapitalizme olan “sorgusuz imânın” sorumluluğu çok yüksek.