
MEHMET ÇETİNGÜLEÇ
CHP, muhalif gazeteler ve televizyonlar
Muhalefet cephesini izliyor musunuz?
İktidarın keyifle izlediğinden kuşku yok.
CHP'ye bakın:
İmamoğlu ve Özel ortak bir cephe kurmuş.
Yavaş ayrı telden çalıyor.
Kılıçdaroğlu ise kendi siyasetini yürüterek parti üzerindeki etkisini sürdürüyor.
Aslında eleştirilerinde haksız değil.
Diyor ki: Madem aday belirleyeceksiniz, bu kararı alma yetkisi Meclis grubunda. Önce onlara sormanız gerekmez mi?
CHP yönetimi ne yapıyor?
Yaklaşık 3 ay sürecek bir "oyalama" yöntemiyle aday belirlemek muhalefeti ne kadar ileri götürür, İmamoğlu'nu yargı kılıcı karşısında ne kadar korur?
Bu iyice sorgulanmış, düşünülmüş bir karar mı?
Belli ki, yargıdan önce harekete geçmek istiyorlardı.
Ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının açtığı son davalar CHP'nin hesabını bozdu.
Eğer...
Yargıdan önce harekete geçmek istiyorlarsa...
Bunu olağanüstü bir grup toplantısıyla 1 günde halledebilir, adaylarını ilan edebilirlerdi.
Yapmadılar.
Neden?
Çünkü içeride uzlaşma yok.
Mansur Yavaş, daha seçim tarihi bilinmeden, asgari ücretliler ve emekliler bu kadar ağır sıkıntı içerisindeyken Cumhurbaşkanı adayı belirlemenin öncelik olmadığını söylüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu da aynı görüşte.
Ama parti yönetiminde "yangından mal kaçırma" gibi bir anlayış hakim.
Ekrem İmamoğlu cephesinde de panik seziliyor.
Oysa...
İmamoğlu hiç ses çıkarmasa, parti hiç oylama yapmasa bile süreç doğal olarak onu öne çıkaracaktır.
İmamoğlu'nun mağdur edildiğini tüm Türkiye biliyor. Onun üzerine oynanan oyunların, herkes farkında.
Bu yüzden.
"Mağdur" İmamoğlu kamuoyunda zaten desteğini artırıyor.
Adayı 2 yıl önceden açıklamak onu kurtarır mı, yıpratır mı?
Vatandaş demez mi:
-"Yahu kardeşim bizim derdimiz ne, sizin derdiniz ne?"
XXX
Habercilik öldü, yaşasın yorum!
Korkudan veya refleksleri zayıfladığı için hiç kimse bağımsız habercilik yapamıyor. O nedenle herkes yoruma yöneliyor.
Yorumlar da "cezaevine girmeyecek" şekilde oto sansürlü.
Yazarlar "günü kurtarmak" derdinde.
Bir de muhalefet cephesindeki medyaya bakalım:
Aralarındaki dayanışma zayıf. Neredeyse birbirini yiyecekler.
Ecevit, bu durumu "profesör, doçentini kıskanır, general albayı. Bir trenin içerisinde gittiği istikametin tersine doğru koşan insanlar gibiyiz" diye anlatmıştı bir mektubunda.
Örnek:
Sözcü'nün Genel Yayın Müdürü Metin Yılmaz Nefes gazetesini çıkardı. Çok sayıda yazar ve yönetici maaşları katlayıp Nefes'e geçti. Ne yazık ki, Nefes'i çıkarırken hedefleri Sözcü'yü bitirmekti.
Ama...
Olmadı.
Sözcü hala 70 binin üzerinde, kardeşi Korkusuz 40 bin civarında bayi satışına sahip.
Nefes'in bayi satışı 29 bin. Tiraj 50 binin üzerinde gösteriliyor. Yaklaşık 20 bini toplu satış.
Peki Nefes neden az satıyor?
Çünkü haberciliği zayıf.
Haber kadrosu güçlü değil. Sadece yazarlarla da gemi yürümüyor.
Zaten insanların okuma alışkanlıkları X hesabındaki kısa mesajlarla sınırlı. Bunu aşacak, merak uyandıracak, ses getirecek haberler yapılmıyor, Klasik "öldük, bittik" temalı yorum haberler...
XXX
Bir de televizyonlara bakalım:
Halk TV'nin Genel Yayın Müdürü, Ankara'da uzun yıllar gazetecilik yapmış, geçimini sadece bu işten sağlayan Suat Toktaş hapiste.
Kendisini muhabirlik döneminden tanırım. İlkeli, titiz bir gazetecidir.
Halk TV'ye en büyük desteği Tele 1 verdi. Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ açıkça Halk TV'nin yanında olduklarını ilan etti. Sahibini yayına çıkardı.
Oysa...
Merdan Yanardağ tutuklandığında, Tele 1'e cezalar yağdığında Halk TV aynı dayanışmayı sergilememişti.
Zaten...
Halk TV'nin içinde birkaç yiğit gazetecinin yanı sıra, iktidara da muhalefete de aynı anda göz kırpma becerisini gösteren cambazlar var.
Eğer CHP yerelde iktidar olmasa Halk TV nasıl pozisyon alırdı merak konusu...
XXX
Flash TV iktidar cephesine geçti.
Haber Türk de öyle.
Geriye ne kaldı?
Haber siteleri.
İnsanlar orada nefes alıyor.
Ama...
"Haber siteleri" de maddi imkansızlık nedeniyle haberciliğe yatırım yapamıyor.
Yeterince muhabir çalıştıramadıkları için kendi özgün haberlerini üretemiyor, haberciliği zenginleştiremiyorlar.
Haber alma hakkı tehlikede, ama bunu gündeme getirecek ortam yok.
Çünkü...
Yoksullaşma devam ettiği için toz duman içerisinde "ekmek savaşından" gerisi görünmüyor.