'Dayanıklı kent' ama nasıl?
Özgür Duygu Durgun
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, başkanı olduğu Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği'nin 10-11 Ekim 2025 tarihli toplantısında düzenlenen “Su Yönetimi ve Kuraklıkla Mücadele Stratejileri” panelinde çok yerinde bir tespit yapmış. Tugay şöyle diyor; ''Büyükşehirlerin sürdürülebilir bir biçimde yönetilebilmesi için su, enerji, gıda gibi kaynaklarını bir varlık olarak görerek plan yapma alışkanlıklarını değiştirmeleri gerek.. Çünkü su artık planlamanın değişkeni değil, eksilen bir değer, bu gerçeği kabullenmeliyiz. Var olan kaynak üzerine plan kurma dönemi bitti. Artık kentlerimizin geleceğini 'yeni sistemleri yerel düzeyde uygulama' yeteneği belirleyecek. Su politikaları yalnızca boru döşemek ya da baraj yapmak değildir. Bu, kentlerin dayanıklılığını yeniden tasarlama meselesidir”.
Su yönetiminin en önemli bileşenlerinden biri de atık su ve kanalizasyon meselesi. İzmir, son 30-40 yıldır ara sokaklarında patlayan su boruları, büyüyen nüfus ve yapılaşma karşısında yetersiz kalan alt yapısı, gecekondu bölgelerinde her yağmurda yaşanan taşkınlar, koku sorunları ve Körfez'in artık namı kendinden menkul kirliliği ile anılan bir mega şehir. Geçen yıl Temmuz ayında şehrin göbeği Alsancak'ta iki vatandaşın sokakta elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmiş olması, kentin altyapı sorunlarının ne boyuta ulaştığını ve 'Dayanıklı kent' kavramının gerçek boyutunu göstermesi bakımından trajik bir vaka olarak hep hatırlanacak.
Tugay doğru söylüyor. Kentlerin geleceğini çağdaş sistemleri yerel düzeyde uygulama becerisi belirleyecek. Bunu görebilecek kadar şanslı bir nesil miyiz bilemiyoruz, umarız bizden sonra bu kentte yaşayacaklar İzmir'in merkezi ve yereliyle toptan dirençli bir kent olduğu günleri görme şansına ve hakkına kavuşur. Zira, bu hak uzun zamandır mevcut kentlilerden esirgeniyor.
Yerel demişken İzmir'in en uzak ilçesi Dikili'yi ele alalım. Kent merkezine 120 km uzakta bir ilçeden bahsediyoruz. Özellikle yaz sezonunda büyük ilgi gören Dikili, Maldivleri aratmayan sahilleri, berrak denizi, zeytinlikleri, doğal koyları ile İzmir çevresinin tercih edilen sayfiye yerlerinden biri olarak bilinir. 80'li yıllarda, efsane belediye başkanı, namı diğer Komünist Başkan Osman Özgüven'in halkçı belediyecilik siyasetiyle tüm Türkiye'nin tanıdığı Dikili, bugün sokaklarında barış ve demokrasinin konuşulduğu, sol siyasetin kalesi olmaktan hayli uzak. Hatırlayacak olursak, 2024 yerel seçimlerinde Dikili'ye gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel anketlerle belirlediklerini söyledikleri başkan adayına destek istemiş, Osman Özgüven'in tepkisi ise ''Sadece Dikili’de değil, yurt genelinde anti-demokratik biçimde yanlış belediye başkan adayları belirlenerek halkla inatlaşılması en büyük hatalardan biri olmuştur'' diyerek CHP'den istifa etmek olmuştu.

Dikili'nin sorunları, CHP'nin istediği adayın seçilmesiyle keşke bitseydi ama bitmedi. Yerel siyasetin yapılış biçiminin çok ötesinde, çok daha yaşamsal boyutlarıyla öne çıkan bu sorunların başında yaklaşık 10 yıldır talep edilen arıtma ve kanalizasyon tesisi geliyor. Bu süre içinde İzmir'i yöneten tüm yöneticilerin bir şekilde sözler verdiği proje, bir türlü yapılamadığı için Dikili'nin tertemiz denizi gün geçtikçe kirleniyor, hoyratça kirletiliyor. İlçedeki plansız yapılaşma, artan yazlık siteler, çoğalan nüfus, yapılmayan altyapı yatırımları, denetlenmeyen site arıtmaları...
Tüm bunlar, bir zamanlar bakir koyları, pırıl pırıl suları ile gerçek bir tatil cenneti olan Dikili'yi dirençli kentler için elzem olan, Tugay'ın ifadesiyle, ''yeni sistemleri yerelde uygulama'' becerisinden gün geçtikçe uzaklaştırıyor.
Burada sorun halkçılığı popüler kültür figürleriyle etkinlik düzenlemek sanan vizyonsuz yönetimleri de aşıyor. Kurumlar arası iletişimsizlik, birlikte çalışma konusunda isteksizlik ve nihayetinde 'bizden' veya 'onlardan' siyaseti ülke genelinde de yerel yatırımların önünü tıkıyor. Dikili örneğinde olduğu gibi, bu itiş kakış siyaseti toplum için sadece sorun üretiyor.
Dikili'ye yapılamayan arıtma tesisi bunun en somut örneklerinden biri. Süreci hatırlatmak gerekirse; Hazine ve Maliye Bakanlığı geçen Temmuz ayında CİMER üzerinden sorulan bir vatandaşın sorusuna yazılı bir yanıt vermiş ve İZSU tarafından Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan 2024'te sağlanan 66 milyon Euro tutarındaki krediyle hayata geçmesi planlanan Dikili Arıtma Tesisi projesinin garantörü olan İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Bakanlıkça istenen belgeleri sunmaması sebebiyle ''dış finansman izin talebinin yapılmamış sayıldığı''nı söylemişti. Oysa proje tüm detaylarıyla, bir yılı aşkın süredir Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda ilgili birimin masasındaydı.
Ancak bu süreçte bir gelişme daha olmuş; Hazine 12 Mayıs tarihinde yapılan yönetmelik değişikliğiyle vadesi geçmiş borcu, vadesi geçmiş vergi borcu ve süresinde ödenmemiş SGK prim borcu olan kamu kurum ve kuruluşlarının dış kaynak kullanmasının önünü kesmişti. Bugüne gelindiğinde merkezi siyaset ile yerel yönetim arasında tenis topu gibi gidip gelen projenin akıbeti hala belirsiz. Bu belirsizliğin ne kadar devam edeceğini, varsa konuya dair yeni planlarını duymak üzere birkaç defa aradığımız İZSU yönetiminden bilgi almak ise imkansız. İzmir gibi bir kenti yöneten kurumların böyle önemli altyapı meselelerine daha fazla sahip çıkması, yıllardır bir cevap bekleyen toplumu bilgilendirmesi gerekmez mi? Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile 19 Kasım 2024'te imzalanmış olan kredi anlaşmasının geçerlilik tarihi 31 Aralık 2025'te sona ererken, Dikili halkının daha temiz, daha yaşanılır bir Dikili'de yaşama umudu artık tükenmiş durumda.
Evet, ''Dayanıklı kent'lerden bahis açmak çok 'şık', çok çağdaş. Ancak dayanıklılığı yaşamsal sorunlara rağmen 'dayanmak', katlanmak anlamında vatandaşa yükleyerek ülkenin herhangi bir yerinde dört başı mağmur bir 'dayanıklı kent' yaratmak ne kadar mümkün?
Özel sektör öğretmenlerinin taban maaş mücadelesi
21 Eylül 2025 Pazar 00:15Hasan Aydın yazdı: 12 Eylül Darbesi ve Türk - İslam Sentezi
12 Eylül 2025 Cuma 11:01Yeni açılan kız ortaokulları ve karma eğitim karşıtlığı
02 Eylül 2025 Salı 00:30Endonezyalı motokurye Affan, adalet talebinin simgesine nasıl dönüştü?
01 Eylül 2025 Pazartesi 00:30Grev hakkı olmadan toplu sözleşme olmaz
26 Ağustos 2025 Salı 01:09İspanya yanıyor çünkü
20 Ağustos 2025 Çarşamba 00:20Post-it
31 Temmuz 2025 Perşembe 00:15Orman yangınlarının psiko-politik vekaleti
26 Temmuz 2025 Cumartesi 00:30'Süper izin' değil, 'süper tehdit': Doğaya ve Anayasa’ya aykırı düzenleme
19 Temmuz 2025 Cumartesi 00:10Sınır'ın ötesine cesaretle bakmak
20 Haziran 2025 Cuma 00:20