Orman yangınlarının psiko-politik vekaleti

Onur Gülbudak*

Orman yangınlarında bizi kederlendiren başka bir şeyin olduğunu ve içimizde bir yerlerde orman temasını aşan bir ruhsal ağırlaşma halini yakalayanlar olacaktır.

İnsan ruhunu sıkıştıran şeyden kaçınır. Yangın görüntülerinden kaçmıyor, kötü etkilendiğimiz halde onlarca görüntüyü art arda izliyor, dolaşıma sokuyoruz. Bu, ruhumuzu ağırlaştıran ve yangının vekalet aldığı başka dinamiklerin etkisiyle gerçekleşiyor olabilir.

Orman yangınlarını böylesi dijital imkanlarla takip etmek, kitlesel yok oluşlara pornografik ve uçuşkan bir formda maruz kalmak, doğrusu, bir ölüme tanıklık etmekle ilişkili olağan yas dinamiklerini de zorluyor. Çünkü ölüm yerine, döngüsel ölüm sahneleri gerçekleşiyor. Ölüm, bir sonraki görüntünün ekrana yansımasıyla dijital bir replik gibi ruhsal sahnemizde salınıp sönüyor.

Objektif olarak insan orman eko-sistemi içinde ve oradaki canlılığa yakın komşulukla yaşam süren bir tür. Bu sebeple, ormanla can ve canlılık bağlamında işteş bir birikimi ve buna bağlı duyguları var. Bu yüzden evrimsel psikoloji hasebiyle, orman yangınlarındaki canlılığın kaybı varoluşsal canlılığa yönelik özdeşim değişkenlerini de içeren duygulara neden oluyor. Ormandaki canlılara yönelik sempati ve üzüntü esas olarak eko-sistemin paydaşı olmaktan ve elbette kültürel evrimdeki vicdan gelişiminden/temsillerinden ileri geliyor.

Bununla birlikte, türcülük ideolojik düzeyde bu denli baskın ve kapatıcı olmasaydı, yani diğer türlerle insanın ideolojik hakimiyetinin etkisinin daha az olduğu bir ilişkilenme zeminimiz olsaydı diğer canlılarla bağlantılarımızdaki sempati, empati ve özdeşim imkanlarımızın ne olacağını tahmin etmek zor.

Bu yüzden, orman yangınlarına yönelik psikolojik tepkilerimiz, “can” ve canlılık ile bağlantı kurma boyutuyla akut ve zorlayıcı, zaman ölçeğinde ise doğrudan insanın kültürel alanını etkileyen felaketlere nazaran çok daha hızlı duyarsızlaşan iki karakterden oluşuyor.

Diğer yandan, ormanın yanması, “mevcudiyetin”, örgütlü-istikrarlı bir yapının, tarihsel bir izleğin ortadan kalkması demek. Ormanın yanmasında, travma/anksiyete izleğini kuran “mevcudiyetin ortadan tamamen kalkması”, öngörülebilir olanın yok olması ve var’ın yok’a hızlı dönüşebilmesi gibi çok güçlü bir karanlık referans var. Bu, kişinin kendi bireysel bütünlüğü başta olmak üzere, örgütlü olan tüm yaşam ve emek formlarının güvenliği ile ilgili bir tekinsizlik oluşturur. Belirsizlik evrimsel olarak da, insanın türünün kültürel narsizimi nedeniyle de çok zorlayıcıdır; insan bir şeyler kontrol edilemediğinde çok zorlanır.

Yani, orman yangınlarının “orman” bağlamında insan psikolojisi üstünde anlaşılır, yeri-koordinatı tahmin edilebilir etkileri, varoluşsal bir maliyeti var.

Ormandan fazlası

Bununla birlikte, sosyal yaşama ve terapi görüşmelerine yansıyanlara bakarak yangının yangından fazlasının yükünü üstüne aldığını söyleyebiliriz.

Sıkıştıran ama yası tutulamayan şeyler, başka sıkışmaların vekaletini alırlar. Ülkedeki olumsuz siyasal ortamın değişmezliğinin kitle ruhsallıklarında yarattığı etki, umutsuzluk ve çaresizlik ikliminde tematik yer değiştirmelere ihtiyaç duyuyor. Siyasal öfkenin birikimi ile biriken kara yangın dumanları arasında işlevsel bir analoji kurulduğunu söyleyebiliriz.

Orman yangınlarının sona ermeyişi, artan kültürel-politik baskının yarattığı boğuk dumanlı atmosferin vekaletini alarak bir yas sahnesine dönüşmüş görünüyor.

Adalet talebinin karşılanmaması, temel haklarla ilgili kaygılar, özgürlük gaspı gibi sıkışmalar kitleler aktif bir çatışmanın öznesi olmadığında salınım imkanı bulamayan politik bir yasa sebep oluyor.

Tanınmayan, iktidar sahiplerince kültürel hafızanın dışına itilen, unutturulmaya çalışılan ve yerine yenileri eklenen toplumsal acılar nedeniyle ve güvenlik alanımızın bu denli daralmasından ötürü öfkenin yer değiştirebileceği imgelere ihtiyaç duyuyoruz. Yangınların bazılarımız üstünde oluşturduğu yoğun, depresif ya da aşırı öfke duygularının ardında politik basıncın kendine yer değiştirecek bir tema arayışı yatıyor olabilir.

Ne var ki, neo-liberal iklim öfkenin konsolide olabileceği alanları da buharlaştıran bir akış hızı örgütlediği için toplumsal yas onarıcı ve dönüştürücü bir zeminle buluşmakta zorlanıyor. Mesela yangın gündemine bakarsak, politik yas, yer değiştirdiği orman imgesinde tepkinin dijitalize edilmesi ve görüntülerin dolaştırılması derekesinde sönümlendiğinde bir iyileşme imkanı ile buluşamıyor.

Öyle ki, orman yangınları sayesinde birikmiş diğer yaslarımıza bir sahne bulduğumuz halde, yangın tema olarak negatifliği tüketilebilir bir ötekiliği temsil etmeye başlıyor. Özellikle son dönem yangınlarında ki kitle iletişimi pratiği, orman yangınları ile ilgili bir enformasyon ihtiyacına değil de, kitlelerin bir negatifliği belki de art alandaki başka negatifliklerle birlikte pornografikleştirerek kendinden uzaklaştırdığına, fark etmeden onu bir seyir alanına çevirdiğine işaret ediyor.

Yangın sonrası

Yangın ve diğer toplumsal yıkımlarından sonra birbirine sarılma, dayanışma, birbirini omuz hizasından tanıma becerilerimizde derinleşmek; doğa, yaşam savunucularının birbirini bulması, ayrı düşmüş yoldaşların kucaklaşabilmesi, canlılık ve renkten yana olanların gözlerinin birleşmesi bir iyileşme önerisinden çok daha önce bir sorumluluk, kuşkusuz.

Yine doğanın diğer parçalarıyla adil ve sorumlu ilişkiler geliştirmek, bu yönde bir kültür ve politika kurmaya çalışmak da öyle. Bunları birbirini soluğundan tanıyan çoğu kişi zaten söyleyecektir. Ben yangının yönlendirilmiş temsiline dair bir şeyler söylemek isterim.

Bugün kendimizi hudutsuz bir iletişime teslim ediyoruz. Dijital iletişim pornografisi ile olay ve olguların içimizde dolandığı psişik katmanlarımızı kaybetmiş, sersemlemiş durumdayız. Ve iletişim pornografisi, bu görüntü gürültüsü hüsranımızı ve yalnızlığımızı azaltmıyor. Dahası, yakınlığı tehdit ediyor ve güçlenme imkanları kurabileceğimiz ilişkilerin yerini “göstermenin” ışık halelerine bırakıyor. Birikmiş siyasal tepkinin bedensizleşmesine neden oluyor. Bugün bedenler arasındaki iletişim giderek azalıyor. Bu insanın dışındaki diğer türlerle iletişimi için de geçerli. Gösteren’e dayalı iletişim eko-sistemin diğer unsuları ile adil, sorumlu ve barışçıl bir iletişim geliştirmemizi de zorlaştırıyor, farkında olmadan doğayı hem pozitif arzular hem de yıkıcı travmaları ile birlikte ötekine gösterdiğimiz bir gösterge değerine dönüştürüyor.

Negatifin değeri

“Negatifin itibarı” toplam içinde sayıları az ama diri olan terapistlerin bireysel terapi yaklaşımında da savunduğu temel bir kaide. Bu kaide elbette toplumsal sıkışma, kaygı ve yıkımlarda toplumdaki iyileşme dinamiğini nerede gördüğümüzle de ilgili.

Olumsuzluk canlandırıcıdır. Gücü ve arzuyu ancak olumsuzluğun ve parçalanmışlığın içindeki hakikatle buluşarak elde edebiliriz. Bu, negatif olanda konaklayabilmekle mümkün. Günümüzde negatiften hızlıca kaçıyoruz. Yangın görüntülerinin bu denli yoğun ve akışkan şekilde paylaşılması da olumsuzluktan kaçmanın bir biçimi gibi okunabilir. Ne var ki bu rotatif-hiper iletişim, olumsuzluğun aslında sürekli çevremizde olduğu, iletişim alışkanlarımızda ve günlük akışta negatifi unutup rekabetçi göstergeci bir pozitifliğe yönlendiğimiz, içsel dinamiklerimizde ise birikmiş öfkenin kendine yer bulamadığı ruhsal bir karmaşaya neden oluyor.

Neoliberal sistem ruhsal planda iki kaide üzerine kurulu:

  • Birincisi, istikrarlı/tarihsel yapıları kırmak ve ekonomik üretkenliği arttırmak için insanları birbirine bağlayan örgütsel, kültürel, psikolojik imkanları dağıtmak.
  • Diğeri ise güvensizlik, rekabet ve tehdit iklimi kurarak yaşamı bir kaygı atmosferi üzerinde tutmak. Bu boğuntuda kararan toplumsal psişeyi pozitif personalara ve negatifliğin etkisizleştirildiği akışkan hiper iletişime yönlendirmek.

Tini canlı tutan, içimizde biriken negatiftir. Kendine yer değiştirebileceği başka bir yas metaforu bulduğunda canlılığını ve üretken enerjisini kaybeder. Yangınların içimizdeki baskıyı üstüne alması anlaşılır. Uyanık olmak gereken şey, içerideki siyasal öfkeye sahip çıkmak. Negatifte kalabilmek, ondan can havliyle uzaklaşmamak, iletişimin/enformasyon gürültüsünün bedenin ve ilişkinin önüne geçmesine engel olmak.

Ormanla olabildiğince yalın bağlantı kurmanın yolu da ormanın kaybına kederlenen yarenlerimizin boynuna dolaysız ve ormanın yasıyla sarılabilmenin yolu da bu.

*Psikoterapist

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi