MÜHDAN SAĞLAM

MÜHDAN SAĞLAM

Keskin sirke küpüne zarar: Kuzey Akım gaz krizi

Rusya ile Almanya arasındaki Kuzey Akım I Hattı krizi, AB’nin araya girmesiyle kışa gaz kesintisi olmayacak şekilde atlatıldı. Ancak bu süreçte gözlerin döndüğü ülke Almanya’dan ziyade Kanada’ydı. Kanada’nın ikna edilmesi neden gerekti? Almanya ile Rusya arasındaki gaz savaşı Almanya ve Avrupa’nın gaz hesaplarına dönük ne söylüyor? Gazprom Ukrayna yaptırımlarını deldi mi? Yaptırımlar konusunda neden dikkatli olmak gerekiyor? Bu analizde bu sorulara yanıt arayacağız.

ALMANYA’NIN AÇMAZI: WINTER IS COMING

Avrupa Birliği ve dünyanın en önemli ekonomilerinden olan Almanya’nın en önemli açmazı, nükleerin devreden çıkmasıyla beraber, enerjiye olan dış bağımlılığı. Almanya, tam da bu nedenle Gazprom’un en kıymetli müşterilerinden biri. Adını sık sık duyduğumuz Kuzey Akım I ve Kuzey Akım II hatlarının da doğrudan adresi bu nedenle Almanya.

Verilerle duruma bakacak olursak, Almanya’nın tükettiği gazda Rusya’nın payı yüzde 55. Ukrayna işgalinin başlamasının ardından Almanya alternatif arayışına yönelmiş olsa da bu bağımlılık en fazla yüzde 35’e kadar çekilebiliyor. Doğalgaz gibi petrolde de benzer bir resim mevcut. Almanya’nın tükettiği petrolün 2021’de yüzde 35’i Rusya’dan geliyordu, hali hazırda bu oran yüzde 12’lere geriletildi. Benzer biçimde kömürde yüzde 25’i bulan bağımlılığın sonbaharda sonlanması bekleniyor. Peki Almanya ile Rusya arasında son dönemde yaşanan gerilimin nedeni ne?

Öncelikle aslında gerilimde Almanya bir anlamda ortada kalan ülke. Aslında sorunun muhatapları Kanada ile Rusya. Gazprom’un Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine gaz taşıdığı Kuzey Akım I’in bakım ve onarım zamanı geldi. Gayet sıradan olan bu durum normal koşullar altında 10 gün gibi bir süreye yayılıyordu. Ancak bu yıl bu uzadı. Sarkmanın nedeni hattın işlemesinde gerekli olan türbinlerin parçalarının Kanada’dan geliyor olması. Gazprom aslında Siemens üstünden bu ilişkiyi yürütüyordu. Sık sık Siemens’in adını duyma nedenimiz de bu.

Öte yandan Kanada Ukrayna işgaliyle beraber, Rusya’nın enerji projelerinde kullanılacak makine ve teçhizata ambargo uyguluyor. Yani hattın bakımı için gerekli olan parça yaptırıma takıldı. Kanada’nın bu kararı almasında Rusya ile enerji ilişkilerinin sınırlı olması etkiliydi ancak Almanya ve Avrupa için denklem bu şekilde kurulamıyor. Kanada’nın önce gerekli teçhizatı vermeyeceğini söylemesi, ardından belki demesi ancak bir adım atmaması, yaklaşık bir ay önce gaz akışını yüzde 60 düşürdü. Bu durum Almanya ve İtalya için alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

Nihayetinde beklenen ekipmanın gelmesi umudunun azaldığı noktada Gazprom, 13 Temmuz’da Kuzey Akım I’den sürdürülebilir bir gaz akışı yapamayacağını tonu sert bir açıklamayla duyurdu. Bu Almanya açısından aşırı can sıkıcı bir ihtimali gündeme getirdi: Gaz yetersizliği.

Veriler incelendiğinde Almanya’nın depoladığı gaz düzeyi sadece yüzde 57’ye çıkabilmişti. Üstelik akışın azalmasıyla sanayide ve gündelik hayatta kesintisi olmaması için depolardan gaz kullanıldı. Oysa bu depolar, kış aylarında kullanılmak için dolduruluyordu. AB de sık sık üyelerinden depolarını doldurmalarını talep ediyor.

Almanya’nın depolara yönelmesinin en önemli nedenlerinden biri, spot piyasada doğal gaz fiyatlarının 1000 metreküpünün 1800 doların üstünde seyretmesi. Nitekim Almanya’nın yüzde 7.6 olan yıllık enflasyonunda enerji giderlerindeki artış ciddi bir paya sahip, pahalıya alınacak gaz daha yüksek enflasyon demek.

Kuzey Akım’ın kapasitesi yıllık 55 milyar metreküp (bcm), basit bir anlatımla Türkiye’nin yaklaşık yıllık tüketimi kadar, ay olarak bu ortalama 4.6 bcm yapıyor, bu da kolaylıkla bulunabilecek bir miktar değil. İşte bu durum Almaya açısından Kanada ile yeniden konuşma ve iknaya giden süreci kapısını açtı. Ancak açılan bu kapı daha büyük bir sorgulamayı da gerektiriyor: Yaptırımların geleceği.

AMBARGOLAR, YAPTIRIMLAR VE SATRANÇ

Yaptırım politikaları bir ülkeyi, daha doğrusu siyasi iktidarın bir eylem ya da politikasını yolundan çevirmek, geri adım attırmak için uygulanan bir strateji. Maliyeti savaşa göre daha az olduğu için özellikle ABD tarafından tercih ediliyor. Ancak yaptırımın şöyle bir açmazı var, başarı şansı düşük. Bu anlamda akla İran örneği, Kuzey Kore ve Irak geliyor. Dahası o ülkenin halkı cezalandırılıyor ancak iktidar değişimi genelde istenildiği yönde olmuyor.

Bu nedenle bu stratejinin bir anlamda zarar vermeyi içeren bir tepki/prestij hamlesi olduğunu söylemek gerekiyor. Burada dikkat edilmesi gereken, yaptırımların özenle seçilmesi ve etkilerinin doğru ölçülmesi. Eğer bu etki yanlış hesaplanırsa yaptırımdan geri adım atmak/yaptırımı delme durumu oluşur. Buysa aslında güç ve karar almada yaptırıma uğrayan devletin psikolojik üstünlük elde etmesine, karşı tarafın güçsüz görünmesine neden olur.

Rusya örneğinde, bir kez daha söylemek gerekirse Rusya’nın Ukrayna işgali hiçbir şekilde kabul edilemez, durum biraz aceleye geldi. 24 Şubat’ta başlayan işgalin ardından “yaptırım silsilesi adeta kumarda el artırmaya döndü, oysa bu bir satranç oyunu. Örneğin AB hızla Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma senaryolarına giriştiğinden ABD’ye LNG üzerinden verdiği 20 yıllık garantinin Katar tarafından da istenebileceğini yeterli düzeyde öngörmedi. Nitekim Katar da "ABD’ye garanti verip bana vermezseniz, ben de size talep ettiğiniz ölçüde gaz yollamam" dedi.

Dahası enerji şirketleri ve enerji ekipmanları üreten firmalar hızla Rusya’dan ve projelerden çekilirken, bunun Avrupalı tüketiciye maliyetini yeteri kadar hesapladı mı, belli değil. Örneğin bir anda sonu gelmez bir listeye dönen yaptırımlar, Rusya ekonomisinde çalkantı yaratsa da beklenen sarsıntıyı yaratmamış görünüyor. Kaldı ki Rusya’nın enerji kaynakları ve ekonomi politikasında kendisini koruyacak önlemler almaya başladığı görüldü. Nitekim ilk fire gazın euro/ruble ödemesinde görüldü. Petrolü Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelere 30 dolara varan indirimle satması Rusya’yı rahatlattı. Petrol fiyatlarındaki artışla durum birleştiğinde Rusya kazasını yeniden doldurmaya başladı.

Gaz konusundaysa Gazprom’un el yükselteceği aslında Polonya’ya gaz akışını kestiğinde görüldü. Nihayetinde Kanada Rusya’yı cezalandırmak için ekipman ambargosu koydu ancak görüldü ki cezalandırılan Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri oldu. İşte burada geri adım atılması gerekti. Şimdi Rusya’nın enerji şirketlerinin benzer stratejileri uygulama istekliliği arttı. Dahası Rusya, bir yerde "Yaptırımı delebiliyorum" diyor artık.

Toparlamak gerekirse, Almanya’nın gaz krizi, küresel olarak sıkışan ekonomik koşullarla bir alev topuna dönebilirdi. Ancak Kanada’nın geri adım atmasıyla bu alev topu şimdilik söndürüldü. Bu örneğin gösterdiği aslında enerji bağımlılığından kurtulmanın sanıldığı kadar kolay olmadığı ve doğru, soğukkanlı hesaplamalara dayanması gerektiği. Yaptırım politikalarının sorunlu yanları konusunda da tarihe bir emsal olarak geçti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
MÜHDAN SAĞLAM Arşivi
SON YAZILAR