SAMİM AKGÖNÜL
Türkiye'nin dünkü azınlıkları, bugünkü azınlıkları ve Türkiye'nin yarınki azınlığı
Derdimi anlatabilmek için bol “dır”lı “dir”li, didaktik bir yazı çıktı ortaya. Kusura bakmayın lütfen, amacım ders vermek değil. Geriye bakıp bugünü anlamak ve ileriye dair kendini gerçekleştiren bir kehanette bulunmak.
“Azınlık” ilişkisel bir kavram. Bir yerde bir azınlık olmasının temel kriteri, o yerde kendini çoğunluk yani meşru kabul eden bir insan grubunun varlığı. Sosyal gruplar kendilerini tanımlamak için her zaman birkaç karışık kriter kullanır, ancak bu kriterlerden biri, başat olan, diğerlerini gizler. Örneğin, bir grup kendisini tanımlamak için esas olarak ortak bir dil kullanıyorsa orada dilsel azınlıklar var demektir. Grup, etnik aidiyeti ana kriter olarak kullanıyorsa, azınlıklar etniktir. Grubu toprak tanımlıyorsa, dışarıdan geldiğine inanılan kişiler azınlık konumundadır.
Ve elbette, dinsel aidiyetin çoğunluğa ait olmanın ana kriter olduğu Osmanlı İmparatorluğu’nun Millet sisteminden çıkmış ulus devletlerde, azınlıklar doğal olarak dinsel aidiyete göre algılanır. İşte bu nedenle Türkiye'de “azınlıklar” gayrimüslimler olarak görülmektedir, çünkü genel anlayışta (Kamuoyu ve Devlet) Türk Müslümandır. Türkçe bilmeyen bir Müslüman Türkleşebilir, ama tersi olmaz. Aslında elbette Türkiye’deki azınlıklar Gayrimüslimlerden ibaret değil
ESKİ AZINLIKLAR
Sosyolojik olarak eski bir azınlık, çoğunluktan farklı, bu farkı (dil, din, kültür… ne olursa olsun) korumaya çalışan, bir şekilde çoğunluğun siyasi, ekonomik ve/veya da kültürel hâkimiyetinde olan gruptur. Söz konusu grup çoğunluğun Ulus inşasının öncesinden beri oradadır. Dolayısıyla, eski azınlık, çoğunluğun “mutlu değilsen geldiğin yere dön” diyemediği bir gruptur. Onlar zaten “evlerindedir”!
Dolayısıyla Türkiye'de en büyük etnik ve dilsel eski azınlık Kürtler, en büyük dinsel azınlık ise Alevilerdir. Elbette Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Süryaniler gibi yok edilen/olan topluluklardan geriye kalan tortular da azınlıktır ancak bu grupların sembolik varlıkları reel varlıklarını kat be kat aşar.
2022’de, Sünni İslam’ı ve Türklüğü iktidar aracı olarak kullanan bir siyasal akımın 20 yıllık yönetiminden sonra, üç ana azınlık olduğu gerçeğini görüyorum: 1960'lardan sonra şehirleşip azınlık haline gelen Aleviler, asimile edilememiş Kürtler ve kısmen de olsa seküler varoluş şeklini seçmiş olanlar.
YENİ BİR AZINLIK
Ama işler değişiyor. Türkiye, 20.yüzyılın başına benzer büyük bir kimliksel ve sosyolojik mutasyon geçirmekte. Bir yüzyıl sonra ülke tekrar kitlesel göç alıyor ve elbette 4-5 milyon Suriyelinin (ve aslında diğer doğulu görünenlerin) ortaya çıkardığı yeni bir azınlık var. Bu göçmenler her yerde olduğu gibi göçmenlerin sorunlarıyla (ırkçılık, ayrımcılık, şiddet vb.) karşılaşıyorlar, bu beklenen bir durum.
Ancak daha tehlikelisi, bu büyük grubun gelecek (ve gelmekte olan) nesillerini ekonomik, sosyal ve kültürel olarak entegre edecek genel bir politika olmadığı için azınlık olma sürecindeler. Çocukları Türkiye'de doğuyor, Türkiye'de büyüyüp sosyalleşiyor ve doğal olarak 1960'larda Batı Avrupa'ya göç edenlerin çocukları ve torunları gibi 20 yıl sonra haklarını arayacaklar. Bu haklar dilsel ve dinsel olduğu kadar sınıfsal da olacak. Kimse ama Almanya’daki Türkler işçiydi Suriyeliler mülteci demesin. Hak etme hakkını (H. Arendt) kendinde gören grup bu ayrıntıya önem vermez.
2042
Hemen hemen eminim, 2042'de Türkiye'nin başat sorunu Suriye kökenli olup Türkiye'de doğanların çocuklarını ırkçılık ve ayrımcılıktan korumak, Türk toplumuna entegre etmek ve kimlik taleplerine cevap vermek olacak. Bu zor bir iş. Vatandaşlık alsalar da, rejim daha da dinselleşse de haklı olarak bu yeni statü artık “Türkiyeli Araplar” diyebileceğimiz bu yeni azınlığı mutlu etmeye. Doğal olarak daha fazla hak talep edecekler ve haklı olacaklar. Buna “varoluş meşruiyeti” deniyor (G. Simmel)
Türkiye 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında Müslümanları asimile etme tecrübesine sahipti. Ancak o dönemde ülke boştu ve sosyal iletişim alanı gelişmemişti. Ayrıca söz konusu Müslümanlar kurucu elitin de ait olduğu Balkanlar ve Kafkasya kökenliydi. Türkiye'nin Suriyelileri, ötekilik algısının güçlü olduğu Arap etnik grubundanlar ve çocukları ve torunları internet çağında dillerini unutmayacaklar, Türk toplumunu sekülerlikten uzaklaştırmaya çalışan bir sistemde sekülerleşmeyecekler, kim olduklarını, nerede olduklarını unutmayacaklar. Dolayısıyla zorunlu bir asimilasyon politikası işlemeyecek.
Dolayısıyla ırkçı söylemlere kulakları tıkayıp Türkiye'nin geleceğin yeni azınlığının entegrasyon siyaseti bugün başlamalıdır. Suriyeliler gitmeyecekler. Hiç. Çünkü artık buralılar.