CENGİZ ERDİNÇ

CENGİZ ERDİNÇ

Paranın izi buzdağının altını gösterecek mi?

Kamuoyu dört gündür “Yenidoğan Çetesini” konuşuyor. Bir başka çetenin, bu çete adına kendisine “derin devlet” görünümü veren Mustafa Kemal Zengin’in savcı Yavuz Doğan’a göz dağı vermek için videoya kaydedilen tehdidi, Nisan ayında basına yansıyan soruşturmanın alev almasını sağladı.

Yoksa tıpkı kanserli hastaların ilaçlarını satıp yurt dışına satan çete soruşturmasının kapatılması gibi, unutulup gidecekti. Pek çok kişi yenidoğan cinayetlerinin buz dağının üzeri olduğunu söylüyor.

Buzdağının altında ne var?

Suç örgütünün amacı

Yenidoğan cinayetleri soruşturmasında, makamında tehdit edilen Savcı Yavuz Doğan’ın 8 Ekim’de yazdığı fezleke, 16 Ekim’de Bakırköy Savcısı Serkan Türkmen tarafından iddianame olarak mahkemeye sunuldu. İddia; bir çetenin örgütlü olarak hastaların mevcut durumlarını farklı yansıtarak, uygun sağlık hizmeti almalarını engelleyerek, kullanılması gereken ilaçları dışarıda satarak, hastalara pasif ötenazi uygulayarak, kasıtlı olarak çok sayıda bebeğin ölümlerine sebep oldukları...

Özel hastanelerden oluşan 19 tüzel kişi ve 47 gerçek şüpheli ”kazanç elde etmek” için bir araya gelip bu suçları işledi. Savcı 200’e yakın eylemi tek tek belgeleyerek bu çete üyelerinin kasten adam öldürme, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık gibi farklı suçlardan cezalandırılmalarını istedi.

Suç geliri ne olacak?

Bu kadarı bile kan dondurucu, ama asıl mesele ne? Bu kişiler neden bu suçları işliyor?

İddianame bu soruya da net bir cevap veriyor; “SGK’dan üst sınırdan ödeme almak”, hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi eylemlerle ve elbette örgütlü olarak ”maddi çıkar elde etmek ve SGK’yı dolandırmak”.

Yani gelir elde etmek. Kasten öldürmek de dahil bu suçları gelir elde etmek için işlemişler.

Savcı gerçek kişiler için TCK’nın 54. Maddesiyle suçta kullanılan eşyaların müsaderesini istiyor. İddianamenin 1398. sayfasında da tüzel kişilikler için ruhsat iptali, eşya ve kazanç müsaderesini öngören 60. Maddenin uygulanmasını istiyor.

Fakat fezlekede de, iddianamede de işin gelir yanı eksik. Ceza Kanunu’nun pek çok maddesi var, ancak suçtan elde edilen gelirin aklanmasına ilişkin TCK 282 ve suç kazançlarının müsaderesini öngören TCK 55 unutulmuş.

Ne diyor 55. madde; "Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir."

Oysa iddianamede suç gelirlerinin belirlenmesi için TCK 282 çevresinde MASAK incelemesi yapılması ve bu çerçevede tedbir olarak malvarlıklarına el konulması, en önemlisi her sanık için 55. Madde ile suç kazançlarının da müsaderesinin istenmesi gerekiyordu. Mahkeme de gelir amacını merkeze koyan iddianamede bu eksikliklerin giderilmesini istemedi.

Bağ ortadayken

Uyuşturucu kaçakçılığı ya da organize suç soruşturmalarında asıl güçlüğü oluşturan suç ile gelir arasındaki bağı kurmak bu soruşturmada çok da basit. Tek tek yapılan ödemeler belli, SGK’dan alınan fahiş ücretler belli. MASAK burada hem geliri hem de sözleşmeler ya da ortaklıklar yoluyla para mekanizmalarının uzandığı yerleri ortaya dökebilir.

Soruşturulması gereken, belki iddianamenin bir parçası olması gereken iki mesele daha var.

Bunlardan biri Ocak ayında belirlenen usulsüzlüklerin ancak 27 Mart’ta CİMER’e yapılan başvurudan sonra soruşturulması ve bu ihbardan iki ay sonra harekete geçilmesi. Şimdi bakan koltuğunda oturan dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü Dr. Kemal Memişoğlu tarihlerdeki bu uzun boşluğu açıklamakta zorlanıyor, takvimi 5 Mayıs günü Mali Şube’ye yapılan ihbarla başlatıyor.

İkinci önemli nokta, bebeklere verilmiş gibi gösterilen ilaçların piyasada satılması. Belki başka çetelere doğru gidecek bu bağlantı da soruşturulmada eksik. Tıpkı on gün önce örtbas edildiği anlaşılan kanserli hastaların ilaçlarının çalınması soruşturması gibi.

“Soruşturma savsaklandı mı?” sorusuna iddianamede bir yanıt verilmemiş. Soruşturmada teknik takip altına 12 bebek hayatını kaybetmiş. Belki savcı ek soruşturmalarla, hem suçtan elde edilen gelir boyutunu hem de işin kamu görevlisi bağlantılarını da ortaya çıkaracak ve bu soruşturmaya dahil edecek. Paranın izini sürecek.

1.3 milyon dolar rüşvet

Hatırlatmak gerekirse, dört yıl önce Alexion şirketinin Türkiye’de Soliris adlı kanser ilacının kullanılması için dağıttığı 1.3 milyon dolara ilişkin soruşturma hala “sonuçlanmadı”.

Yenidoğan cinayetleri buzdağının üzeri ise sağlık ve sosyal güvenlik politikalarıyla çevrili buzdağının altı SGK’nın, kamu fonlarının yağmalandığı onlarca skandalla, ilaç ve tıbbi cihaz sahtekarlıklarıyla dolu.

Buzdağının büyüklüğünü savcı suç gelirlerine odaklanıp paranın izini takip etmeye başladığında görebileceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
CENGİZ ERDİNÇ Arşivi
SON YAZILAR