CENGİZ ERDİNÇ
8 bin kilometre ötede aynı “çete”
Kısa Dagla- 4 Aralık Çarşamba günü İstanbul’da 47 sanıklı “Yenidoğan Çetesi” yargılaması görülürken, aynı saatlerde, 8 bin kilometre ötede, Manhattan Hilton Oteli’nin girişinde girişinde meçhul bir saldırgan ABD’nin en büyük sağlık sigortası şirketi United Healthcare CEO’su Brian Thompson’u sırtından ve bacağından iki kurşunla vurarak öldürdü.
Cinayeti sıradışı yapan olay yerinde bulunan ve ateşlenmemiş üç merminin kovanlarına kazınan “geciktir”, “reddet” ve “açıklama” ibareleriydi.
Bu kelimeler bir Hukuk profesörü olan Feinman’ın 14 yıl önce yayımlanan kitabının başlığını, sigorta şirketlerinin hastalara ödeme yapmamak için uyguladıkları stratejiyi özetliyordu.
49 milyon Amerikalıyı sigortalayan ve geçen yıl 353 milyar dolar gelir elde eden United Healthcare’ın ve Thompson’un başı kamu otoriteleriyle sık sık derde girdi. Thompson üç yıl önce hastaların acil servis başvurularını “kritik değil” diye reddettiği için Amerikan Hastaneler Birliği tarafından bir mektupla eleştirildi.
ABD’nin gelirler sıralamasında 4. büyük Şirketi United Healthcare yaşlılar, yoksul çocuklar ve engellilerden oluşan, kimi kronik hastalıklar taşıyan kişilerin başvurularını üçte bir oranında geri çevirdiği için Senato soruşturmasına konu oldu.
En önemlisi 8 bin kilometre ötedeki Yenidoğan Çetesi gibi Federal programdan daha fazla para almak için hastalara şüpheli teşhisler koyan şirketlerden biriydi. Bu çok tanıdık soygun sayesinde sigortacılar uydurdukları hastalıklar için 450 milyar dolarlık bütçeden 50 milyar dolar tırtıklamışlardı. Adalet Bakanlığı United Health grubunun 2009-2016 arasında 7,2 milyar dolar fazla ödeme aldığını ileri sürdü.
Şirketin sicilinde yüzde 90 hatayla çalışan bir yapay zeka modeli kullanarak hasta taleplerini reddetmek de var. Thompson iki yöneticiyle birlikte başka bir soruşturmayı haber alıp, 120 milyon dolarlık şirket hissesi sattığı için de soruşturulacaktı.
Her yıl 60 binden fazla Amerikalı sigorta şirketleri tarafından tedavileri reddedildiği için hayatını kaybediyor.
Thompson’un katili bu yüzden, daha kim olduğu anlaşılmadan Amerikalıların önemli bir bölümünün hayranlığını kazandı, kahraman oldu. Kim olduğu dün anlaşıldı.
26 yaşındaki Luigi Mangione. Ivy Ligi olarak adlandırılan ABD’nin en önemli sekiz üniversitesinden biri olan Pensilvanya’dan yüksek lisans derecesiyle mezun olan bir veri mühendisi.
Bir hamburgercide şüphe üzerine yakalandı, üzerinden çok sayıda sahte kimlik, 3D yazıcıda yapıldığı düşünülen 9 milimetrelik bir silah ve susturucu çıktı. Olay yerinden de elektrikli bisikletle kaçmıştı.
Polis, Mangione’nin üzerinde motivasyonunu anlatan elyazısı bir “manifesto” bulunduğunu da bildirdi ancak detay açıklamadı. Mangione’nin bir tür kitap değerlendirme sitesi olan Goodread hesabında “Unabomber” olarak tanınan matematik dehası Theodore Kaczynski’nin endüstri toplumuna meydan okuyan 35 bin kelimelik manifestosu için yaptığı yorumlar fikir veriyor.
“"Barışçıl protesto tamamen görmezden geliniyor, mevcut sistemde ekonomik protesto mümkün değil, peki bizi böylesi bir yıkıma sürükleyenlere karşı şiddetin meşru müdafaa olarak kabul edilmesini ne zaman kabul edeceğiz?"
Saatler içinde 200 bin takipçiyi aşan twitter hesabında dört çivinin görüldüğü bir omurga röntgeni de var. Ve hesabına sabitlediği yapay zekaya ilişkin lise son sınıf konuşmasında “İnsanlığın ilerleme hızının ne kadar hızlı arttığını anladığımızda, devrim niteliğinde bir yakın gelecek inanılmaz değil, aslında tek mantıklı sonuç bu” sözleriyle sıkı bir Kaczynski takipçisi olduğunu gösteriyor.
Mangione, Kaczynski’den farklı olarak şimdiden ABD kamuoyunun büyük bir bölümünün desteğine sahip.
Thompson’un öldürülmesi sadece sigortacıların değil Fortune 500 şirketlerinin tepelerinde paniğe yol açtı. New York Times, suikastın ardından büyük şirketlere özel güvenlik hizmeti veren Allied Universal’in telefonlarının hiç susmadığını, ofislerin korunması ya da yöneticilere özel şoför gibi hizmetlere talebin arttığını yazdı.
Cinayetin bir başka etki, ameliyat olan hastaların anestezi giderleri için zaman şartı koyan bir sigorta şirketinin bunu apar topar kaldırması oldu.
Fakat en önemlisi ABD kamuoyu suikastın detayları kadar, sigorta şirketlerinin arsız soygunlarını, kamuya milyarlarca dolara malolan sağlık sistemini, bu sisteme çöreklenen “ganimet çetelerini” tartışmaya başladı.
United Healthcare’ın “müşterileri” de başından geçen kabus gibi öyküleri anlatarak eşlik ediyor ve bu öyküler 8 bin kilometre ötesiyle, bütün Türkiye’yi dehşete düşüren Yenidoğan hikayelerinin karbon kopyası gibi.
ABD kamuoyu henüz “çetelerden” söz etmiyor ancak sistemin en tepesini konuşabiliyor.
Türkiye’de “çeteden” söz edebiliyoruz ama hastane sahiplerinden ötesine geçemiyor, çetenin beynine doğru yürüyemiyoruz. Yenidoğan soruşturmasında savcılık geç de olsa “suç gelirlerini” araştırmaya karar verdi. (Detaylar için 22 Ekim’deki şu yazıya bakılabilir)
Peki bu araştırmanın sonunda sağlık harcamalarının yağmalanmasına göz yuman kamu görevlilerine, ilaç şirketlerinden rüşvet aldıkları tescilli kurul üyelerine, SGK’nın bir tuşa basarak ortaya dökebileceği gerçek hırsızlara, ganimet çetelerinin tepe halkalarına ulaşabilecek miyiz?
Çünkü “çete” arka mahallelerde ya da komşu ülkelerde birbirlerinin kanını döken mahalle tıraşı olmuş gençlerden çok daha fazlası.
Kravat takacakları, kamu ihalelerini yağmalayacakları, teşviklerden yararlanacakları, aldıkları ruhsatla memleketin ne kadar ormanı, merası, deresi ve kıyısı varsa çökecekleri, makam arabası kullanan ortakları olacağı savcıların aklına gelmiyor.
Soma’da yüzlerce madenciyi öldürenlerin, İliç’te madencileri toprağa gömenlerin, Kazdağlarından yüzbinlerce ağacı sökenlerin, Karadeniz’de dereleri kapatanların asıl “çete” olduğu kabul edilmiyor.
Çünkü organize suçun asıl olarak yasaları hiçe sayarak gelir elde etmeyi hedefleyen bir “girişim” olduğu unutuluyor.