SEDAT BOZKURT
Parti içinde mücadele olmayan bir CHP mümkün mü?
Her şeyde olduğu gibi, siyasetteki tartışmalar da hep yanlış yönde gidiyor, çünkü memleketin normali yok. Olmayan bu normal, AKP iktidarı döneminde iyice yok oldu. Bu nedenle politik olsun olmasın bir mesele ile karşılaşıldığı zaman ne yapılması ya da ne düşünülmesi gerektiğini bilemiyoruz, çünkü karşılaştırabileceğimiz bir normal yok.
Almanya’da Merkel, 2005 ve 2021 yılları arasında başbakanlık yaptı. 2000 ile 2018 yılları arasında da partisinin genel başkanlığını. Önce genel başkanlığı daha sonra da başbakanlığı ve siyaseti hem de çok güçlü olduğu bir dönemde bıraktı. Şimdi 2 odalı evinde başbakanken hiç ayrılmadığı mütevazi hayatını sürdürüyor. Bu Almanya’nın da Merkel’in de normali. Batı ülkelerinde sokaklarda eski bakanlara, başbakanlara rastlama olasılığınız vardır. Bunları tanıyamazsınız bile. Sıradan vatandaşlar gibi hayatlarına devam ederler, korumaları bile yoktur.
ABD’de Obama 2 kez 4 yıl olan başkanlık süresinin uzatılması tartışmalarının yaşanmasına bile izin vermedi. Hem de kamuoyu yoklamalarında en çok onay aldığı dönemde. Bunlar oralarının normalleri.
Burada ise, Osmanlı’dan başlayarak 160-170 yıllık demokrasi deneyimi olmasına karşın bir siyaset kültürü yaratılamadı. Bunun muhtelif nedenleri olabilir, listenin başına bulunduğumuz coğrafyayı da koyabilirsiniz. Gerekçelerinizin hepsinin doğru olma ihtimali bile sıkıntılı duruma işaret eder. Siyasi partilerimiz kurulduktan bir süre sonra yapısal olarak “cemaat” halini alır. Genel başkana mutlak bağlı, onun otoritesinin sorgulanamadığı bir hiyerarşi, parti içinde kendiliğinden oluşur. Ve o lider kültü bir anda partinin de varlık yokluk meselesi haline gelir.
Uzun süreli genel başkanlar
Aykut Edibali, 60’lı yılların sonunda soğuk savaş ikliminde kendisini anti-komünist olarak konumlandıran ve İslamcı olarak ifade eden “Yeniden Millî Mücadele” hareketinin önderlerindendi. Bu hareket içinden çok sayıda muhafazakâr siyasetçi çıkmıştır. Edibali,1984 yılında bu hareketi parti haline getirdi. Islahatçı Demokrasi Partisi olarak yola çıkan bu hareket, 1992 yılında bazı partilerle birleşerek Millet Partisi adını aldı ve Aykut Edibali bu partilerde kesintisiz 37 yıl genel başkanlık yaptı.
Uzun genel başkanlık listesinin 2. sırasında Doğu Perinçek var. İhtilalci işçi Köylü Partisi (TKİP) ile yola çıkan Perinçek’in partileri kapatıldı, hapis yattı. Perinçek, İşçi Partisi olan adını Vatan Partisi olarak 2015 yılında değiştiren partinin halen genel başkanı. 60 yıldan fazladır siyaset sahnesinde olan Perinçek bu yılların 34’ünden fazlasını genel başkan olarak geçirdi.
Milli Şef İsmet İnönü, 1938 yılında Atatürk hayatını kaybedince CHP Genel Başkanı oldu. 1972 yılına kadar bu görevini sürdürdü. 88 yaşında hem genel başkanlıktan hem de CHP üyeliğinden istifa etti. 33 yıldan fazla genel başkanlık görevini sürdürdü.
1960 darbesinin aktif isimlerinden Alparslan Türkeş de uzun genel başkanlık yapan isimlerden. Darbecilerin yürütme organı Milli Birlik Komitesi’nden ayrılan komutanlarla Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne (CKMP) girerek siyasete adımını attı. 1965 yılında bu partinin genel başkanı oldu. 1969 yılında parti adını Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirdi ve parti Türkeş’in oluşturduğu ideolojik yörüngeye oturdu. 1997 yılında hayatını kaybettiğinde de MHP Genel Başkanıydı ve bu görevi, 12 Eylül’de verdirilen ara dışında 29 yıl sürmüştü.
Türkeş’in ardından MHP Genel Başkanlığı görevine Devlet Bahçeli geldi. Bahçeli 1999 seçimlerinde yüzde 18’e yakın oy alarak MHP tarihinin en yüksek oy oranına ulaştı. Politik çizgisinde ve yörüngesindeki farklılaşmalara karşın Bahçeli 25 yıldır MHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturmaktadır.
Siyasete 1957 yılında Ankara Milletvekili olarak başlayan Bülent Ecevit, 1972 muhtırası sonrasında İnönü ile görüş ayrılığına düştü ve CHP’nin 3. genel başkanı oldu. 12 Eylül darbesi sonrasında Demokratik Sol Parti’yi kurdu. Ecevit toplamda vefat edene kadar zorunlu ya da kendi isteği ile verilen aralarla birlikte 24 yıldan fazla genel başkanlık yaptı.
Türk siyasetinin en güçlü figürlerinden Süleyman Demirel 1962 yılında Adalet Partisi (AP) ile politik uzun yoluna çıktı ve kısa sürede genel başkanlık koltuğuna oturdu. 1965 seçimlerinde AP yüzde 52 oy alınca o da başbakanlık koltuğuyla ilk kez tanıştı. 6 kez başbakan bir kez de cumhurbaşkanı oldu. Siyasi yasaklar, zorunlu ayrılıklarla birlikte 22 yıldan fazla genel başkanlık yaptı.
Millî Görüş hareketinin kurucusu ve Türk siyasetinin renkli ismi Necmettin Erbakan siyasete AP’de başladı. Daha sonra kendi partisi Milli Nizam’ı kurdu. Partileri hep kapatıldı, siyasi yasaklı oldu ama siyasi mücadelesi onu başbakanlık koltuğuna da oturttu. 42 yıllık siyasi hayatının 20 yılı genel başkan olarak geçti.
1950’li yıllarda iktidar olan Demokrat Parti’ye (DP) kendi içinden de çok muhalefet hareketi çıktı. Osman Bölükbaşı onlardan birisidir. DP’yi CHP’ye karşı sert davranmamakla suçlayarak Millet Partisi’nde yer aldı. Cumhuriyetçi Millet Partisi’ni kurdu ve genel başkanı oldu. 1954 seçimlerinde Kırşehir’de DP’ye seçim kaybettirince Kırşehir’in ilken ilçe yapılmasına da neden oldu. Bölükbaşı daha sonra MHP’nin öncülü Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nde (CKMP) genelbaşkanlık yaptıktan sonra 1972 yılında aktif siyasetten çekildi. Bölükbaşı’nın genel başkanlık süresi 18 yıldır.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 22 yıldır iktidarda olmasına karşın, partili cumhurbaşkanlığına geçilmeden önceki dönem nedeniyle yaklaşık 20 yıldır genel başkan ünvanını taşıyor.
CHP’nin eski genel başkanları Deniz Baykal 14 yıl, Kemal Kılıçdaroğlu ise 13 yıl bu görevde kaldılar. Hikmet Çetin’e 6 aylık süre verilmişti, Altan Öymen ise 16 ay o görevde kalabildi. Murat Karayalçın CHP açılmadan önce Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile 2002 ve 2008 yılları arasında da Sosyal Demokrat Halk Partisi’nde 6 yıl toplam 8 yıl genel başkanlık yaptı.
Parti içi mücadelesiz CHP olur mu?
Memleketteki siyasetin normalinin olmadığını ya da geçmiş tecrübelerde örneklediğim gibi normalin ne olduğunu anlatmak için bu bilgileri aktardım. Kemal Kılıçdaroğlu KRT’de çıktığı bir programda “Delegeler isterse tekrar aday olurum” dedi ve CHP içinde bitmeyen tartışmalar tekrar başladı. Bu CHP için “normal” bir haldir. Normalin tırnak içinde olması tartışmalı olmasından kaynaklanmaktadır. Deniz Baykal felç geçirmeseydi en az 2 kurultayda Kılıçdaroğlu’nun karşısına rakip olarak çıkar ve birisini de kazanabilirdi. 1999 yılında CHP tarihinde ilk kez baraj altı kaldı ve Baykal yerine Altan Öymen’i genel başkan olarak seçtirdi, 16 ay sonra hiçbir şey olmamış gibi dönerek olağanüstü kurultayda aday oldu. Kendi seçtirdiği Öymen’i ancak 3’üncü turda yenerek tekrar genel başkanlık koltuğuna oturdu. (O dönem Baykal’ın yanında pozisyon alanların bugün Kılıçdaroğlu’nu eleştirmesi de çok garip oluyor) Demek ki CHP’nin bir normaliymiş bu. Rahatsızlığı sırasında da Baykal milletvekilliğinden vazgeçmedi. Listeye konulmasını özel olarak Kılıçdaroğlu’ndan istedi.
CHP kurulduğu günden bu yana muhalefetini de parti içinde ya da parti dışında üretmiştir. CHP, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yani kurtuluş mücadelesinin cephe hattının partileşmiş halidir. Dünyada muhtelif örneklerini de gördüğümüz “cepheden partiye” evrilen hareketler devrimci hareketlerdir. Buralarda tek seslilik olmaz, itiraz ve muhalefet hep olur.
Geçtiğimiz günlerde iktidar kanallarında dillendirilen bir görüştü; asıl CHP’nin 12 Eylül’de kapatıldığı bugünkü CHP’nin başka bir CHP olduğu. Çok cahilce ama yanıtlamak lazım. 1992 yılında CHP, 12 Eylül darbesinden önce toplanan ve Bülent Ecevit’i 1979’da genel başkan seçen delegelerin katılımı ile toplandı, partiler bina ya da tabela değildir, insanlarla hayat bulan organizasyonlardır. O delege yani Ecevit’i 13 yıl önce seçen delege 1992 yılında bu sefer Deniz Baykal’ı seçti. Aynı irade yani. 12 Eylül’de kapatılıp sonra açılan tek partidir CHP.
CHP içinde ilk muhalefet, saltanatın ve halifeliğin kaldırılması nedeniyle rahatsız olanların CHP’den ayrılmasıyla kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile oluştu. 1924’de kuruldu, 1925’te ise kapatıldı. CHP içinden çıkan ikinci parti, Atatürk’ün de teşviki ile (kendi muhalefetini de yaratma isteği ya da ihtiyacı ne derseniz artık) kurulan Serbest Fırka’dır. O da kendisini kapattı. Demokrat Parti (DP) de CHP’nin içinden “4’lü Takrir” olarak adlandırılan, 4 ismin itirazı ile yaşanan süreç sonrasında kurulmuştur. DP, CHP’de yaşanan bir parti içi mücadele sonunda kurulmuş bir partidir.
Ecevit parti içi muhalefeti başlattığı zaman, İnönü 88 yaşındaydı. CHP içindeki tek muhalefet de o dönem Ecevit etrafında toplanmamıştı. “Ortanın solu” kavramı nedeniyle yaşanan tartışmalar CHP’den büyük bir kopma ile 1967 yılında Güven Partisi’ni yarattı. Bu muhalif hareket yıllarca önüne politik hedef olarak, birkaç yıl sonra karşı karşıya gelecek olan Ecevit ile İnönü ikilisini koydu. İnönü ve Ecevit ikilisi bu sert “muhalif taarruzu” bertaraf ettikten bir süre sonra karşı karşıya geldiler. Ecevit, İnönü’nün istifası ile genel başkan oldu, ardından da 1970’lerin ortasından sonra Deniz Baykal ve onun parti içi muhalefeti ile tanıştı.
1980 sonrasını anlatmaya kalkarsak yazı çok uzayacak. Sonuç olarak CHP içinde parti içi mücadele eksik olmamıştır. Bu, onu 100 yıldır yaşatan da gerçekliktir. (CHP’den sonraki en eski parti MHP’dir ve 1969’da kurulmuştur, 12 Eylül’de kapatılmış ve 1992 yılında da tekrar açılmasına karar verilmemiştir. MHP’li kadroların 1980 sonrası kurduğu MÇP yoluna kendi adıyla devam etmiş, ancak daha sonra adını MHP olarak değiştirmiştir.) Başarılarının da başarısızlıklarının da nedeni bu olabilir. Ama bunun doğru olduğunu 100 yıldır hayatını devam ettiren Türkiye’deki tek parti olması göstermiştir.
CHP içinde kurultayda kaybeden ve gerçekten artık köşesine çekilmesi gereken bir genel başkanın güçlü bir şekilde halen konuşuluyor olmasının tek nedeni yeni genel başkan ve onun politik söylemleri, izlediği yoldur…