SARPHAN UZUNOĞLU
Yapay zekâ ürünlerin dijital kaderini nasıl değiştiriyor?
Yapay zekâ (YZ), dijital dünyanın hem görünmez gücü hem de yeni düzenleyicisi haline geldi. Artık sadece teknoloji meraklılarının değil, hemen herkesin günlük yaşamını etkileyen bu devrim, medya ve reklamcılık gibi sektörlerde derin dönüşümler yaratıyor. Ürünlerin dijital kaderi, eskiden pazarlama stratejilerinin ve geleneksel medyanın belirlediği bir süreçken, şimdi YZ’nin yönlendirdiği algoritmalar, otomasyon araçları ve kullanıcı alışkanlıklarını anlamaya dayalı veri işleme kapasiteleriyle yeniden yazılıyor. Bu bir yandan heyecanlandırıcı, öte yandan da endişelendirici bir gelişme diyebiliriz.
Tüm bunlar olurken sektörler de kendilerini dönüştürüyor. Medya ve reklamcılık sektörleri, YZ destekli arama motorları, içerik üretim araçları ve kişiselleştirilmiş reklam stratejileri sayesinde kendilerini yeniden tanımlıyor. Yapay zekâ, ürünlerin sadece keşfedilmesini değil, aynı zamanda doğru zamanda doğru kitleye ulaştırılmasını da mümkün kılıyor. Tüketici davranışlarını öngörebilen (geçmişten bu yana da farklı düzeylerde kullanılmakta olan) bu sistemler, geleneksel pazarlamanın her geçen gün daha da ötesine geçerek, dijital pazarlarda başarı için vazgeçilmez birer araç haline geliyor. Kısacası, yapay zekâ yalnızca teknolojiyi değil, aynı zamanda markaların ve ürünlerin hikâyelerini de yeniden şekillendiriyor.
Ürün Keşfinde Yapay Zekânın Yükselişi
Eskiden ürünlerin dijital kaderi, büyük ölçüde geleneksel pazarlama stratejilerinin ve medyanın etkisiyle şekillenirdi. Bugün ise algoritmaların gücü, otomasyon araçlarının hız ve verimliliği, kullanıcı davranışlarını anlamaya dayalı veri analizinin derinliği bu süreci yeniden tanımlıyor.
Kadın sağlığı ürünleri sunan Viv örneğinde bu değişimi açıkça görmek mümkün. Örneğin Digiday’de yakın zamanda yayınlanan bir habere göre Viv, ChatGPT ve Google Gemini gibi YZ destekli araçlarla yönlendirilen kullanıcılar sayesinde web sitesi trafiğinde %400’lük bir artış yaşadı. Bu yalnızca bir trafik artışı da değil; aynı zamanda satışlarda %436 gibi dikkat çekici bir büyüme sağlamış. Viv’in bu başarısı, yapay zekânın ürünlerin dijital kaderini nasıl dönüştürdüğüne dair somut bir kanıt sunuyor.
Viv örneği, ayrıca, markaların ve içerik üreticilerinin neden yapay zekâ algoritmalarına uyum sağlamak için stratejilerini yeniden gözden geçirdiğini ya da geçirmek zorunda olduğunu gösteriyor. Artık yalnızca görünür olmak yeterli değil; tüketicinin ihtiyacını ve davranışını öngören, detaylı ve güvenilir bilgiye dayalı içerikler sunmak gerekiyor. Yapay zekâ destekli arama motorları ve öneri sistemleri, doğru kitleye doğru zamanda ulaşma konusunda yeni bir standart belirleme potansiyeline sahip.
Yapay zekâ, bu örnekte de görüldüğü üzere, medya ve reklamcılık dünyasında ürünlerin keşfedilme ve tüketiciye ulaşma süreçlerini hızlandırırken, bu teknolojinin büyük şirketler lehine tekelleşmeyi artırma riski dikkat çekiyor. ChatGPT ve Google Gemini gibi platformlar, algoritmalarla kullanıcı tercihlerini şekillendirirken, küçük markalar ve bağımsız içerik üreticileri bu sistemlerin görünürlük kurallarına bağımlı hale geliyor. Kişiselleştirme kabiliyeti büyük ölçüde veri toplama ve işleme süreçlerine dayanıyor; bu da gizlilik ihlalleri ve ekonomik eşitsizlikler gibi sorunları beraberinde getiriyor. Viv gibi markaların yapay zekâ ile elde ettiği başarılar, teknolojinin potansiyelini gözler önüne sererken, dijital ekosistemdeki bu güç dengesizliklerini gidermek, daha adil ve sürdürülebilir bir dijital gelecek için kritik bir öneme sahip. Çünkü günün birinde bu sitelerin keşiflerinin yapay zekânın merkeziyetçi algoritmalarının işleyişi sonucu Amazon ve benzeri tekno derebeylerinin güdümüne girmeleri gibi bir problemle de karşı karşıya kalabiliriz. Yani yapay zekâ, örneğin e-ticaret alanında Google hükümdarlığında oluşan ve birkaç büyük e-ticaret şirketinin başı çektiği yapıyı yeniden üretebilir.
Yapay zekâ çağında bir ürün olarak haberin kaderi
Biz bir yandan günlük tüketim ürünlerini tartışırken, bir başka ürün olarak düşünebileceğimiz haberin kaderi de değişiyor. Zirâ son zamanlarda yapay zekânın içerik üretimindeki rolü, telif hakları konusunda da önemli tartışmaları gündeme getiriyor. Özellikle The New York Times ve OpenAI arasında devam eden dava, yapay zekânın telif hakkıyla korunan içerikleri nasıl kullandığını sorgulayarak, belki de kısa vadede demokratik haklarımız ve sektörel varlığımız için belirleyici olacak bir süreci şekillendiriyor. Davada medya kuruluşları, içeriklerinin izinsiz kullanımının dijital reklam ve abonelik gelirlerini azalttığını iddia ederken, yapay zekâ şirketleri bu durumu "adil kullanım" kapsamında savunuyor. Haber sitelerinin trafik artışına ilişkinse Viv isimli markanın yaşadığı artışa benzer bir veriden bahsetmek henüz mümkün değil.
Bu gelişmeler bize ne söylüyor?
Yapay zekâ, ürünlerin dijital dünyadaki kaderini yeniden yazarken, tüketiciler, markalar ve medya için yeni fırsatlar yaratıyor. Bununla birlikte, bu fırsatlar önemli zorlukları da beraberinde getiriyor. Telif hakları, veri güvenliği ve tekelleşme gibi meseleler, yapay zekâ çağında dijital ekosistemin adil ve sürdürülebilir bir şekilde ilerlemesi için çözülmesi gereken temel sorunlar arasında yer alıyor.
Viv’in başarı hikâyesi, yapay zekânın tüketicilere ulaşmada ne kadar etkili bir araç olduğunu kanıtlıyor. Ancak bu hikâye, aynı zamanda algoritmaların gücüyle oluşan dengesizliklerin daha küçük oyuncular için ne kadar zorlayıcı olabileceğini de gözler önüne seriyor. Rekabetin korunması ve adil erişimin sağlanması, yalnızca markalar için değil, dijital dünyadaki tüm aktörler için kritik bir öneme sahip.
Haber içerikleri gibi daha geniş sosyal etkileri olan alanlarda ise yapay zekânın rolü çok daha dikkatle ele alınmalı. The New York Times ve OpenAI arasındaki dava gibi süreçler, yapay zekânın kullanımında etik ve yasal çerçeveler oluşturulmasının ne kadar acil olduğunu gösteriyor. Bu yeni dönemde, yalnızca teknolojiyi etkili kullanmak değil, aynı zamanda onun toplum üzerindeki etkilerini doğru bir şekilde yönetmek de başarının anahtarı olacak.
Sonuç olarak, yapay zekâ sadece bir teknoloji değil, aynı zamanda dijital dünyanın mimarı ve düzenleyicisi olarak yeni bir çağ başlatıyor. Bu dönüşümde, hem fırsatları değerlendiren hem de adalet ve etik ilkeleri göz önünde bulunduran stratejiler geliştirmek, dijital ekosistemin daha iyi bir geleceğe yönelmesini sağlayacaktır.