CENGİZ ERDİNÇ
Yargının baronlarla imtihanı: Kara para var, suç yok
Kamuoyu hanidir kara para soruşturmalarıyla yatıp kalkıyor; fenomenler, baronlar, bahisçiler, futbolcular, lüks araçlar, deste deste dolarlar, rezidanslar.
Büyük iddialarla yapılan operasyonlar ürkek iddianamelerle, sıfır mahkumiyetle sonuçlanıyor. “Para aklamadan” mahkûm olmak, Demirören lotosunda beş bilme ihtimalinden bile düşük. Ancak bir yanda bir bavul eroin, diğer yanda deste deste para ve “helal süt emmiş” bir kaçakçı olacak, “evet ben bu eroini sattım, parası da budur” diyecek.
Bu konuda daha önce yazdım, linklerini en altta paylaşacağım. Ana fikri tekrar etmek gerekirse, Türkiye’de mevcut yasaların kurgusu ve yürütülme biçimine bakarsak istisnalar dışında para aklama suçundan mahkûmiyet mümkün değil. Yargıtay’da neredeyse tamamı zaman aşımından düşen dosyaları da bu hesaba dahil etmek gerek. Örneğin polisin ağır cezalık uyuşturucu kaçakçılığını takip ederken, yakalamayıp bir de “asliye cezalık” suç gelirini kanıtlamak için paranın harcanmasını beklemesi gerek. Yoksa yasalar öncül suç ile suç geliri arasında bağ kurmayı olanaksız kılıyor. Yasalardaki çıkmaz, mahkemelerin bağ kurulabilecek durumlarda bile aklama hükmü vermesinde ve suç gelirine el koymasında “isteksiz” davranmasına yol açıyor.
Özellikle suç gelirlerine odaklanan büyük operasyonlarda bu kamuoyuna hayal kırıklığı olarak yansıyor. Mahkemeler, operasyonlar değil bakanlar yarıştırılıyor.
Beş Büyük Operasyon
Bu operasyonların öyküsü 2019 yılında, Narkotik Daire Başkanlığı’nda “suç gelirlerine odaklanan” bir birim kurulmasıyla başladı. İlk operasyon 1 Temmuz 2020 günü “Cumhuriyet tarihinin en büyüğü” diye duyurulan “Bataklık”tı. Üç yıl sonra bütün sanıklar ilk derece mahkemesinde beraat etti.
İkincisi 17 Aralık 2018’de bir ihbarla başlayan “klasik operasyona” dayanıyordu. Türkiye’de çalışan Moğolistan konsolosluk görevlileri, diplomatik misyon araçlarını kullanarak uyuşturucu kaçırıyordu. Moğollar Türkiye’deki soruşturmadan Viyana Sözleşmesi sayesinde kurtuldu, ancak 6 Haziran 2019’da Almanya’dan Çekoslavakya’ya geçerken 70 kilo eroinle yakalandılar, bu ülkede akredite olmadıkları için tutuklandılar. 5 Şubat 2020’de Abdullah Alp Üstün ve “Siirtli Naci” olarak tanınan Naci Yılmaz’a yönelik operasyon yapıldı. 2023’te yapılacak suç geliri operasyonu bu operasyondaki paranın izinin sürülmesiydi.
Aynı günlerde Hollanda’da polis hızlı bir Audi’nin peşine takılmış, kiralık araçtan Gourma A. Ve üvey kardeşi Isak Bingham’a ulaşmış, aracın GPS izinden 20 Nisan 2020’de bir depoda donmuş kalamar ve kahve çekirdeği kolileri arasında 4200 kilo kokain bulunmuştu. Cherokee adını taşıyan bu operasyonunun bir numarası “Tombul Jos” lakaplı Jos Leijdekkers’di. Leijdekkers Abdullah Alp Üstün’le bacanaktı. Bu soruşturma Extern ve Liza adlarını taşıyan iki soruşturmayla birleşti, yedi ay sonra 23 ve 24 Kasım 2020’de onbir kişi tutuklandı. 3 ton nakit paraya, evlere, teknelere, 16 araca, pahalı saatlere ve mücevherlere el kondu.
Hollanda da Yargıyı Tartışıyor
Ancak Cherokee gibi bir soruşturmada bile şüphelilerin mahkûm olmalarına rağmen temyiz sürecini beklerken uyuşturucu ticaretine devam etmelerine ve daha güçlenmelerine “izin verildiği” yolunda yorumlar Hollanda medyasını süsledi. Cherokee davasının sürüncemede kalmasının bir nedeni de 23 binden fazla Sky ECC mesajından oluşan delillerin hukuken tartışılmasıydı. Benzer biçimde Bataklık sanıklarından Çetin Gören’in Hollanda’daki davasının 8 yıldan beri istinaf onayını beklediğini hatırlatalım.
2020’de Hollanda’dan gelen bilgiler Tombul Jos’un Bodrum ve İstanbul’da olduğunu gösteriyordu. Hollanda Sky ECC’den elde ettiği konum verilerini Türkiye’ye göndermiş, ancak mesajları paylaşmamıştı. 2022’de Leijdekkers’in dahil olduğu yeni bir soruşturma başladı. Ve 13 Haziran 2023’te, yani Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturmasından on gün sonra operasyon yapıldı. Leijdekkers bulunamadı ama iki numarası, patlayıcılara olan düşkünlüğü yüzünden “Bom” lakabıyla tanınan Isaak Bignan yakalandı. Bu iki ismin Hollanda’daki mahkumiyetleri kesinleştiği anda “öncül suç” oluşturacak.
Üçüncü operasyon odağına Ürfi Çetinkaya’yı aldı. Yine 2022’de başlamıştı, suç gelirine odaklanıyordu. Operasyon sürerken Çetinkaya 12 Nisan 2023’de İstanbul’da yakalandı. İki yıl süren soruşturma Şubat 2024’de malvarlıklarına yönelik operasyona dönüştü.
Dördüncü operasyon 2018’den beri polisin radarında olan, üç kez başarısız operasyona uğrayan Hakan Ayık’ın da yer aldığı Avustralyalı uyuşturucu ve organize suç çetesine yöneldi. Üç kez yapılan teknik takip bir şey bulunamadığı için sonlandırılmış, CMUK gereği bu durum “şüphelilere” bildirilmişti.
2021’de Avustralya’da ikiyüzden fazla kişinin gözaltına alındığı “Ironside” operasyonu Türkiye’de suç gelirlerine odaklanılarak 2022’de sürdü. FBI, Anom isimli “kripto haberleşme” yazılımıyla kriminal dünyayı tuzağa düşürmüştü. Mark Douglas Buddle, Hakan Ayık ve Duax Hohepa Ngakuru’nun yönettiği örgüte 23 Kasım 2023’te operasyon yapıldı.
Zendaşti Paylaştı
Beşinci operasyon 7 Haziran 2024’de, Orhan Ünğan’ın da içinde bulunduğu dört büyük gruba yöneldi. Aralarında adı kamuoyunda bilinmese de İran’dan Avrupa’ya kadar üretimden satışa bir zincir oluşturan Kurtar’lar ya da Seçil Erzan kuryelerinin uzandığı Aydın Razaki gibi isimler vardı.
İlginç olan artık İran’da yaşayan Nazi Şerifi Zindaşti’nin iki gün sonra, -daha avukatların bile haberi yokken- Twitter hesabından operasyonun hedefindeki 14’ü firarı, 25’i yurt dışında, 15’i cezaevinde ve 47’si gözaltına olmak üzere 100 şüphelinin listesini yayınlamasıydı. Zindaşti dört gün sonra da Orhan Ünğan’ın operasyon sırasında gözaltına alınırken polis tarafından çekilen görüntülerini paylaştı.
Bu operasyon öncekilerden farklı olarak Sky ECC verilerine dayanıyordu. 2023 yılı Nisan ayında Europol ile yapılan protokolden sonra Sky ECC’nin yaklaşık 120 milyon mesajdan oluşan verileri Türkiye ile paylaşılmaya başlanmıştı. Yani suç gelirlerine odaklanan beş büyük operasyondan dördü Sky ECC verileri olmadan, deyim yerindeyse “eldeki imkanlarla”, Interpol’ün arama bültenlerine dayanak olan verilerle sınırlıydı.
Geçmişi iki üç yıllık çalışmaya dayanan operasyonlar Ali Yerlikaya’nın göreve başlamasıyla ilişkilendirildi. Medya, Sedat Peker’in açıklamaları ve meşhur fotoğraf albümü nedeniyle “Soylu kötü, Yerlikaya iyi” formülünü benimsediği için, bakanlar yarışırken hukuk ve mahkemeler göz ardı edildi.
Fakat geçen hafta ikinci operasyonun ileri gelenlerinden Abdullah Alp Üstün, Isaak Bignan, Eric Shoder’in de aralarında bulunduğu 16 kişinin tahliye edilmesi meseleyi bir kez daha “yargıya” taşıdı. Bir üst mahkeme tahliye kararını kaldırsa da şüphelilerden Isaak Bignan iade dosyası nedeniyle serbest bırakılmadı, bırakılanlardan sadece biri yakalanabildi, gerisi sırra kadem bastı.
Daha fazlası da var, iddianamenin ilk sırasında Maliye Hazinesi suçtan zarar gören ve davacı olarak yer alıyor. Ancak Yargıtay’ın hemen hemen bütün kararlarında Hazine’nin “para aklama” soruşturmalarında doğrudan suçtan zarar görmediği, katılan olmasının “hukuktan yoksun” olduğu görüşü hakim.
Yerlikaya’nın kamuoyuna ilk elden duyurduğu operasyonlarla devlet ciddiyetini kurmaya çalışması, sadece ağır suçlarda değil, basit suçlarda da polisi harekete geçirip bunu kamuoyuna duyurması altı çizilmesi gereken, kamu görevlilerini cesaretlendiren bir farklılık. Yine de yasalardaki boşluklar, iddianamelerdeki kara delikler ve mahkemelerin “isteksizliği” operasyonların zayıf karnı.
Kamuoyu mahkemeleri, yasaları değil bakanları yarıştırmaya devam ettikçe değişen bir şey olmayacak.
Meraklısı için ilgili yazılar ve linkler
https://kisadalga.net/yazar/batakliga-gomulenler_102460
https://kisadalga.net/yazar/milyar-dolarlik-iki-kelime-bilmesi-gerektigi_85139