KEMAL VURALDOĞAN

KEMAL VURALDOĞAN

Ameliyata temizlikçiler girerse, gerekçeli kararı da hâkimler değil kâtipler yazar

KEMAL VURALDOĞAN


Osmanlının filizlendiği, uç verdiği güzide bir şehrimizdir Bilecik. Tekfurlara, sultanlara kale olmuş, Şeyh Edebali gibi ahilere yurtluk yapmıştır… Böyle başlayan bir yazının devamını gönül tarih ve kültür ile getirmek istiyor ama memleket fırsat vermiyor…

Güzide Bilecik şehrimiz de temizlik görevlisi ve medikal firma çalışanı heves etmiş, beyin ameliyatı yapmak istemiş. Güzide şehrimizin güzide doktoru da oturun oturduğunuz yerde serseriler demek yerine hayatı kendisine emanet hastasını ergenliği bitmemiş bu kişilere servis etmiş.

Üniversite derslerinden hayal meyal hatırlıyorum. Fizikteki birleşik kaplar ilkesinin toplumlarda da geçerli olduğunu iddia edenler var. Yani her toplum layık olduğu şekilde yönetilir gibi bir şey. Veya bir toplumda herhangi bir kesimin mesela doktorların mesela kasapların uzun süre kendi toplumundan daha ahlaklı veya daha ahlaksız kalamayacağı. Toplumu oluşturan tüm kesimlerin bir süre sonra benzer ahlak, bilgi ve erdem seviyesinde benzeşmesi. Ya namuslular namussuzları yola getirecek, ya da namussuzlar tüm toplumu kendilerine benzetecek. Ya namuslular torpili, rüşveti, işkenceyi, yolsuzluğu, hırsızlığı, uyuşturucuyu engelleyecek, yaşlıları, çocukları layık oldukları şekilde yaşatacak, ya da tüm toplum içindeki namussuzların sayesinde toplum torpile, rüşvete, zulme bulaşacak, hırsızların ve uyuşturucu müptelalarının arasında yaşayacak…

Bu ara yani geçiş taksiminden sonra kemanla ara taksim dinlemek isteyenler için keman ara taksimi olduğunu zannettiğim güzel bir linki bırakayım...

Tıbbiye mi adliyeyi kendine benzeti yoksa adliye mi tıbbiyeyi bozdu bilinmez sene 2023 ve ikisi de yerle yeksan olmuş durumda.

Her günüm dava açmak isteyenleri, “yahu hayalinizdeki adalet kuyumcu terazisi gibi ama benim dava açacağım mahkeme bildiğin tır kantarı ayarında tartıyor, beni dinlersen bu işten yani dava açmaktan vazgeç” demekle geçiyor. Sağ olsunlar benden önce aradıkları avukatlar da aynı şeyleri söylüyormuş da memleketin delisi muamelesi görmüyoruz…

Bir davada karar verilince, GEREKÇELİ KARAR yazılması gerekir. Gerekçeli kararın olmazsa olmazları ise davacının iddiası, davalının savunması, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler. Kanun maddesini kopyalayınca çok teknik oluyor. Kestirmeden yani anlayacağımız dilden yazayım, dava karara bağlandığında hâkim öyle bir karar yazmalı ki bir taraf neden davayı kaybettiğini, diğer taraf neden davayı kazandığını bilmeli, hakim davanın taraflarını adil yargılandıklarına ikna etmeli. İyi bir gerekçeli karar yazabilmek için hem gerçekten “hâkim” olmak lazım hem de dosyaya, hukuka ve hayata “hâkim” olmak lazım…

4 yılını devirdikten sonra davaya bakan hâkimin imzasıyla elimize geçen “gerekçeli karar” bizi tatmin etmeyip üst mahkeme de bizi haklı bulduktan sonra dava yeniden görülmeye başladı. Bitmek bilmeyen duruşmalar da başladı tabi. Duruşma öncesi hâkimi beklerken mahkemenin kâtibi, “Avukat bey ben o meselenin öyle olduğunu bilmiyordum” deyince bizim jeton ister istemez düştü. İmza hâkimindi ama gerekçeli kararı mahkemenin kâtibi yazmıştı.

Devlet hâkimine gerekçeli karar yazma işi dâhil maaş verirken ihale cebren ve bedava bir şekilde kâtibe kalmış. Sorduk soruşturduk, istisna zannettiğimiz kaide olmuş. Sadece bizim mahkemede değil, birçok mahkemede gerekçeli kararları kâtipler yazar olmuş…

2021 yılının Şubat Ayında adaleti olmayan memleketin Adalet Bakanlığına, o çok meşhur Cimer üzerinden, “….Anladığımız kadarıyla gerekçeli kararı kalem personeli yazmaktadır. Çünkü yukarıda alıntıladığımız gerekçe, HMK'ya uygun bir gerekçe değildir. Kalem personelinin HMK'ya uygun gerekçe yazabilmeleri için "meslek içi eğitim kursuna" alınmasını talep ederiz…” dedim. Hukukçu latifesi (şakası) yaptım yani. Şimdi geriye bakıyorum da eksik yazmışım, yeniden yazsam, “Maaşlarında da gerekçeli karar yazma külfetine denk gelecek artışı derhal yapın!.” derdim. Desem ne değişecek, başvuruma, “Hukuk Mahkemeleri personeline yönelik olarak da eğitim faaliyetleri düzenlenmiş olup, ilerleyen dönemlerde devam etmesi planlanmaktadır.” cevabını verdi bakanlık. Anlaşılan onlar da bir kısım hâkimlerden umudu kesmiş, yedekte gerekçeli karar da yazabilen kâtipleri hazırlayalım demişler…
Nerede kalmıştık, doktorun ameliyata temizlikçiyi soktuğu yerde gerekçeli kararı da kâtipler yazar…
Kanunları seçtiğimiz milletvekilleri yani Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, partinin emrindeki memurlar yazar.

Üniversite mezunları diplomasına sahip çıkıp mesleğinin hakkını vermezse psikologların, psikiyatristlerin yerini şarlatanlar pardon yaşam koçları alır… Ortalık diyetisyenden, beslenme uzmanından geçilmez…
Sistem çökmüş olsa da mesleklerimize, diplomalarımıza sahip çıkalım. Meslektaşlarımızın şarlatanlıklarına göz yummayalım…

Unutamadıklarım

Hâkim veya savcı olabilmek için yazılı sınavdan en az 70 almak gerekiyordu. Torpilli beyzadeler seçimine, pardon mülakata ise en az 70 puan alanlar katılabiliyordu. Mülakata katılabilecek kişi sayısına yönelik de sınırlama vardı.
Ocak 2017’de yazılı sınavda en az 70 puan alma koşulu kanun hükmünde kararname ile kaldırıldı. Adalet Bakanlığına mülakata istediği kadar kişiyi çağırma yetkisi verildi. Hatta bu kural KHK’den önce yapılan ama sonucu açıklanmayan sınava katılanlar için de geçerli yapılmıştı.
Yeterince beyzade bu usulle hâkim olunca 2 yıl sonra yani Şubat 2019’da yazılı sınavdan 70 alma şartı yeniden kabul edilmiştir…
linkteki sayılar ve meslekten ihraç edilen yaklaşık 5.000 hakim ve savcıyı gözettiğimizde, bu 2 yıllık süreçte yaklaşık 7.000 – 8.000 kişinin 680 Sayılı KHK’nin getirdiği usulle yani yazılı sınavda 70 puan alma şartı olmadan mesleğe kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak mesleğe kabul edilen 7.000 – 8.000 kişi arasında kaç kişinin yazılı sınavdan 69 veya daha az puan aldığını, kaç kişinin 70 ve daha yukarı aldığını bilemiyoruz. (bilgi edinme başvurusu yaptım, cevaplanırsa paylaşacağım)
Ocak 2017 ile Şubat 2019 arasında Bekir Bozdağ ve Abdülhamit Gül adalet bakanlığı yapmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
KEMAL VURALDOĞAN Arşivi
SON YAZILAR