KEMAL VURALDOĞAN

KEMAL VURALDOĞAN

Rakamlar ülkesinde bir yanılsama: Yerli üretim oranları ne kadar gerçek?

Türkiye'de kamu alımlarında yerli üreticilere fiyat avantajı sağlama amacı güden ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yayımlanan bir Yerli Malı Tebliği var. Bu tebliğ ülkenin yerli sanayi potansiyelini teşvik etmesi açısından büyük önem taşıyor.

Tebliğin bir diğer fonksiyonu ise AK Partili Cumhur İttifakına seçim kazandırmak. Bu tebliğe göre hesaplanan oranlar esas alınarak, AK Parti döneminde sanayide yerli ve milli üretimin nasıl şahlandığını rakamlarla gösteriliyor ve yerli ve millilik konusunda duyarlı seçmenlerin yoksulluklarına rağmen rakamların büyüsüne kapılarak AK Parti’den, Cumhur İttifakından vazgeçmemesi sağlanıyor. (Evine ekmek alamadığı için eve gidemeyen ama Kılıçdaroğlu fabrikaları ABD’ye vermesin diye AK Parti’ye oy veren, mesleği bulaşıkçılık olan vatandaşımızın videosu için tıklayın.)

Katılır mısınız bilmiyorum, Yerli Malı Tebliği'nde (SGM 2014/35) yer alan "Yerli Katkı Oranı" hesaplama usulünün, gerçek yerlilik düzeyini yansıtmaktan çok, bir “hesaplama oyunu” ile şişirildiğini düşünüyorum. Mevcut hesaplama usulü özellikle ithalata bağımlılığı perdeleyerek yerli ve milliliği ne yazık ki olduğundan fazla gösteriyor.

Yerli üretim oranı neden yüksek çıkıyor?

Sanayi üretiminde yerli katkı oranının hesaplanmasında kullanılan temel formül aslında oldukça basit, yukarıda linkini paylaştığımız tebliğden yani Resmi Gazete’den kopyala yapıştır yapalım.

Bu hesaplama usulünde, nihai ürünün maliyeti, kullanılan doğrudan ve dolaylı malzemeler, işçilik giderleri ve genel giderler gibi tüm unsurları içermektedir. Hesaplama usulüne itirazımın odak noktası tam da burasıdır: yani ithal girdi dışında kalan tüm maliyet kalemlerinin, otomatik olarak "Yerli Katkı" olarak kabul edilmesidir.

İşçilik ve genel gider “oyunu”

Yerli Malı Tebliği'nin hesaplama cetveline göre, bir ürünün maliyetine giren doğrudan ve dolaylı işçilik giderleri ile fabrika genel giderlerinin tamamı (kira, elektrik masrafı, doğalgaz masrafı, amortisman, yönetim giderleri vb.) yerli katkı olarak hesaplanmaktadır.

Hesaplama usulü böyle olunca, özellikle montaj ağırlıklı üretim yapan veya yüksek teknoloji gerektiren bileşenleri yurt dışından ithal etikten sonra Türkiye’de montajını yapıp, ambalajlayıp satan sektörlerde yerli üretim oranları yapay olarak yükselmektedir.

Örnekle açıklayalım. Yüksek maliyetli ve teknolojik bir ithal çip kullanan bir elektronik ürün düşünün. Çipin maliyeti 100 birim olsun. Ürünün Türkiye'deki montajı, paketlenmesi, düşük vasıflı işçilik maliyeti ve yüksek fabrika genel giderleri (ofis masrafları, pazarlama, yönetim maaşları vb.) 100 birim daha eklesin.

  • Nihai Ürün Maliyeti = 200 birim
  • İthal Girdi Maliyeti (Çip) = 100 birim
  • Hesaplanan Yerli Katkı Oranı = ((200−100)/200)×100= %50

Görüldüğü gibi, ürünün temel ve kritik bileşenleri ithalat yoluyla yurtdışından gelmesine rağmen, yalnızca Türkiye'de gerçekleştirilen son montaj ve genel giderler sayesinde ürün kolayca Yerli Malı Belgesi alabilmek için gerekli olan asgari %51 Yerli Katkı Oranına yaklaşabilmektedir. Hatta, eklenen 10 puanlık Teknolojik Ürün Belgesi teşviki ile bu oranlar rahatlıkla %60-70 bandına taşınabilmektedir.

Görüldüğü gibi Türkiye'de yaratılan "katma değer" (ithal bileşenlerin ötesinde Türkiye'nin üretim becerisiyle yarattığı değer) düşük kalmakta, ancak muhasebe kayıtlarındaki "gider kalemleri" yüksek yerlilik oranları olarak algılanmaktadır.

Bir diğer “hesaplama oyunu” ise ithalat bedelinin yerli katlı oranının hesaplandığı tarihteki kur ile değil ithalat tarihindeki kur ile hesaplanmasıdır. Döviz kurunun istikrarlı bir biçimde arttığı bir ülkede bu hesaplama usulü de yerli üretim oranında yanılsamaya yol açmaktadır.

Bu şişirilmiş oranlar, kamu ihalelerinde yerli ürüne tanınan %15'e varan fiyat avantajını kullanmak isteyen firmalar için cazip bir kapı açmaktadır.

Bu hatalı hesaplama usulü, gerçekten yüksek katma değer üreten, yerli tedarik zincirini güçlendiren üreticilerle ithalata bağımlı montajcılar arasındaki farkı ortadan kaldırmaktadır.

Savunma sanayindeki yerli üretim oranları ne kadar gerçek

Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, 2002’de yüzde 20’lerde olan savunma sanayiinde yerlilik oranı günümüzde yüzde 80’leri aştığını açıklamıştı.

Bildiğim kadarıysa savunma sanayii yerli üretim oranı da yukarıda ayrıntılarını verdiğimiz tebliğe göre hesaplanıyor.

Hesaplama usulündeki bu hata ne yazık ki savunma sanayiindeki gerçek yerli sanayi üretim oranlarını da gizlemektedir. Türkiye’nin 1974 Kıbrıs Hareketinden bu yana savunma sanayini geliştirdiğini, ileriye götürdüğünü ben de kabul ediyorum. Ama %80’lik oranın tebliğdeki hesaplama usulü nedeniyle gerçek yerlilik oranını yansıttığına inanmıyorum.

Sonuç olarak Türkiye'nin yerli üretim istatistikleri, kâğıt üzerinde çok yüksek gözükse de sahada çok daha fazla ithalata bağımlı bir tablo ile karşılaşma ihtimalimiz çok yüksek. Bu nedenle başta savunma sanayi olmak üzere yerli üretim oranlarını da mesafeli yaklaşmakta, becerebildiğimiz ölçüde AK Partili Cumhur İttifakı seçmeninde anlatmakta fayda var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
KEMAL VURALDOĞAN Arşivi