MEHVEŞ EVİN
BİZ "DOLAR"A BAKARKEN, ALEM 2021'DE NELER YAPTI?
Sırtımızı arkamıza yaslayıp bir yılı nasıl devirdiğimizi düşünmenin tam zamanı.
Ya da değil! Türkiye’de 2021’de neler olduğuna veya olamadığına takılırsanız, yeni yıla depresyonda girme olasılığınız yüksek.
Endişeye mahal yok, geleneksel yılsonu muhasebesine girmeyeceğim.
Zira bir yakınımın deyimiyle “kendi göbek deliğimize bakmaktan” kafayı kaldıramaz hale geldik. Ha göbeğimize bakıyoruz da ne oluyor, o da ayrı mesele.
Yeni yıla girerken biraz moral, biraz da ilham olsun diye Dünya’dan bazı önemli buluşlara bakalım , kafamızı dağıtalım.
SICAK OKYANUSLA KAPLI GEZEGENDE HAYAT ARAYIŞI
Astronomlar evreni taradıkça, yeni gezegenler, yıldızlar keşfediyor. Herkesin merakla beklediği “orada bir yerde hayat var mı?” sorusuna kesin bir cevap verebilen henüz yok. Fakat çok değil, iki-üç yıl içinde acayip gelişmeler yaşanabilir!
Bilim insanlarına göre kozmosun derinliklerinde, tuhaf bir gezegende hayat olabilir. Dünya’nın 2.6 katı büyüklükteki bu sıcak, okyanusla kaplı gezegenin atmosferi hidrojen zengini. İnsanın yaşayamayacağı bu gezegende çok farklı yaratıklar yaşıyor olabilir!
Bu radikal fikir, Cambridge Üniversitesi araştırmacılarından geldi. Hidrojenle okyanusun birleşiminden yola çıkarak “Hycean” (Hikyan mı desek?) gezegenlerde hayat olabileceğini yazdılar. Böyle gezegenlerin varlığı kanıtlanırsa gelsin alien araştırmaları!
Astronomlar uzayda hayat ararken hep oksijen, metan gibi Dünya’daki mikroorganizmaları üreten maddelere baktı. Ancak bu yeni iddiaya göre metil klorid gibi moleküllere bakılacak. Bilim insanlarına göre “Hycean Dünyalar”da mebzul miktarda olan bu moleküller, Dünya’mızda çok daha küçük miktarlarda ürüyor. Dünyanın en büyük uzay teleskobu olan James Webb’le sıcak okyanuslarla kaplı gezegenleri keşfetmek birkaç saatlik iş.
Malum, Türkiye de uzayda iddialı. “Milli Uzay Programı”nın ilk hedefi, 2023’te Ay’a sert bir iniş yapmak... (Science Focus)
1 DAKİKADA ŞEHİR
Bırakın kendi şehrimizde kendi kararlarımızı verebilmeyi, seçilmiş belediyeleri çalıştırılmayan, hatta terör bağlantısıyla suçlanan, kayyımla yaşayan yurttaşlarız...
Her köşesinde bir şantiye, her an içine düşülecek bir çukur olan şehirlerde, sıkışıklığı hiç dinmeyen trafikte A noktasından B noktasından gitmek için takla atmak zorunda kalmak, hepimizi bezdirmedi mi?
Avrupa şehirlerinde, yurttaşların kısa mesafede her işini halledebilmesi için yeni yöntemler devreye giriyor.
Paris’in büyükşehir belediye başkanı Anne Hidalgo, “15 dakikalık şehir” kavramını popüler hale getiren kişi. Araba sayısını azaltıp park cezalarını artırarak, bisikletli ve yayaların 15 dakikada ihtiyaçlarına ulaşabilmesi amacıyla bir dolu uygulama devreye sokuldu. Parislilere sorarsanız hala trafikten şikayet ediyorlar, özellikle küçük motorlarda patlama yaşanmış.
İsveçlilerse daha iddialı, “1 dakikada şehir” yapacaklarmış. “Sokak hareketi” denen insiyatif, yurttaşları bizzat kendi mahalle ve sokaklarını tasarlama işine katılmaya teşvik ediliyor. Semt sakinleri, işin uzmanlarıyla birlikte bir sokağın nasıl kullanılacağı sürecine dahil ediliyor.
Stockholm gibi birkaç şehirde ilk denemeler başlamış, İsveç hükümeti her şehri ve her sokağı 2030’a kadar sağlıklı, sürdürülebilir ve kullanışlı hale getirmeye kararlıymış.
Hadi size hayırlı işler, Türkiye’m bu oyunlara gelmez! (Bloomberg)
ŞİLİ’DE DEV GÜNEŞ PANELİ
Ne kadar “çevreci” bir proje emin değilim, ancak kamunun cebinden alıp dağı-taşı-kuşu yok ederek baraj yapmaktan, hele ki nükleer santralden çok daha risksiz ve iklim dostu olduğu kesin... Şili’de belgesellerden izlediğimiz Atacama Çölü’nde, 1.4 milyar dolar yatırımla devasa bir termosolar (ısıl güneş) paneli kuruldu. Latin Amerika’da bir ilk olan panel, fotovoltaik güneş panellerinden farklı olarak güneşin ısısını erimiş tuzda saklıyor. Böylece 17.5 saat süreyle elektrik sağlanabiliyor. Yakında bu kompleks 210 mW yenilenebilir enerji üretecek ve Şili, yılda 600 bin ton karbon emisyonundan kurtulacak. Kömürlü santrallerini kapatmaya hazırlanan Şili, 2050’ye kadar karbon nötr olacağını açıklayan ülkelerden.
Türkiye de güya 2053’te karbon nötr olacak fakat nasılı belli değil. Yeni kömür santralleri kurmaya devam ettiğimizi de not düşelim. (Bloomberg)
KARBONSUZ GEMİCİLİK MÜMKÜN
Konteynerler küresel ekonominin ateşleyicisi, dünyanın bir köşesinden diğerine daha ucuza mal taşınmasına yarıyor. Fakat bu gemiler küresel karbon emisyonlarının yüzde 3’ünden sorumlu, yani iklim krizini tetikliyor. Bu yıl Finli ve Norveçli mühendisler, lojistikçiler bir araya gelip karbonsuz gemi yapımı için kafa patlattı. Norveç’in rüzgar tarlalarında yapılan elektrolizle, gemi yakıtı için gerekli amonyak üretilecek. Şimdiden Finliler yüzde 70 amonyakla çalışan bir makine ürettiler, 2024’te hedef, tankerlerin tamamen bu şekilde çalışması. (Popular Science)
KENDİNİ TAMİR EDEN KÖPRÜ
2018’de Cenova’da bir köprü çöktü ve 43 kişi hayatını kaybetti. Köprünün neden çöktüğü hala bilinmiyor, ancak uzmanlara göre ağır trafik yükü, tuzlu suyun erozyonu, fabrika kirliliği bu faciada rol oynadı. Cenovalı mimar Renzo Piano, otomatik sensörlerle sorunları tespit eden yeni bir köprü tasarladı. Güneş panelleriyle ışıklandırılması desteklendiği gibi sensörlerle köprüdeki tehlikeli esnemeler takip ediliyor.
Biz de köprü yapıyoruz, sonra aylarca “bakım”a ayırıyoruz, yoksa ne olmuş yani? (Bloomberg)
PROTEİN YAPISINI ÇÖZEN YAPAY ZEKA
2021’e kadar bilim, insan vücudundaki proteinlerin yüzde 17’sinin üç boyutlu şeklini biliyordu. (Proteinler, hücre korumadan atık yönetimine, hayatın vazgeçilmez parçası.) Alpha Fold adlı algoritm, insan vücudundaki 20 bin proteinin yüzde 98’ini çıkarmış. Bunun yüzde 36’sı atomik seviyede doğru. İyi de ne işimize yarayacak? Kamuya açık bu yeni bilgiler, yeni ilaçların keşfi, patojenik mutasyonların önlenmesi veya yeni malzemelerin tasarımı için yeni fırsatlar doğurabilir. (Popular Science)