SEDAT BOZKURT
Çok ilginç bir yerel seçim olacak
SEDAT BOZKURT
Türkiye’de siyasi partilerin kuruluş öykü ve nedenleri bugünkü durumlarını da anlamamıza katkı sağlıyor. Öyle üzerinde saatlerce konuşabileceğimiz tarihi geçmişe sahip partimizin de çok olmadığının altını çizelim. CHP, MHP, SP ve DP 50 yılın üzerinde geçmişi olan siyasi partiler. En eskisi 100. yaşını bu yıl kutlayan CHP.
CHP’den sonra kurulmuş olan en eski parti Demokrat Parti’dir (DP). 1946’da kurulan DP’nin kurucularından Celal Bayar CHP’nin de 10 kurucusundan birisidir. Türkiye’de sağ siyaseti geleneksel olarak temsil eden DP, CHP’den ayrılırken kendisine politik yelpazede CHP’nin daha solunda bir konum belirlemişti. 1961 darbesi ile kapatıldı, içinden pek çok parti çıktı. Aynı isimle 1992 yılında tekrar kuruldu. Mirasına sahip çıkan 12 Eylül sonrasında kurulan 2 parti ANAP ve DYP ile birleşti. Aralarda bulunan pek çok kesintiye karşın teknik olarak DP 1946 yılında kurulan partidir.
12 Eylül’ün kapattığı partilerden sadece CHP yeniden açılmasına 12 Eylül öncesinin delegeleriyle karar vermiştir. AP, MSP ve MHP’nin açılmasına, bu partilerin devamı olarak kurulan partiler nedeniyle karar verilmemiştir. AP ve MHP yeniden açılmayı değerlendirmek için kurultaylarını toplarken MSP kurultayını bile toplama gereği duymamıştır. AP tekrar açılmak yerine yoluna DYP adıyla devam etme kararı alırken MÇP adını, açılmasını istemediği MHP ile değiştirerek siyasetine devam etmiştir.
Millî Görüş hareketinin ilk partisi Mili Nizam Partisi’dir (MNP) ve Saadet Partisi’ne (SP) kadar süren ve bir gelenek halini alan “irticai faaliyetlerin odağı olmaktan” dolayı kapatılan ilk Erbakan partisidir. Milli Selamet Partisi (MSP) 12 Eylül tarafından kapatılmıştır. Daha sonra kurulan Refah Partisi (RP) ile Fazilet Partisi (FP) de MNP ile aynı kaderi paylaşmıştır. AKP bu siyasi hareket içinden çıkmış ama hiçbir zaman ANAP’ın, DYP’nin DP’ye sahip çıktığı gibi Millî Görüş hareketini sahiplenmemiş, tam tersine reddetmiştir. Ama buna rağmen “irticai faaliyetlerin odağı olmaktan” dolayı yargı denetiminden kaçamamış, kapatılmasa da “sabıkalı” hale gelmiştir.
MHP ile devletin ilginç ilişkisi
MHP hep Alparslan Türkeş hareketi olarak bilinir. Oysa mazisi Türkeş’ten önceye dayanır. Türk siyasetinin en renkli figürlerinden Osman Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Millet Partisi ile Türkiye Köylü Partisi’nin birleşmesiyle oluşan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’dir MHP’nin öncüsü. 1961 seçimlerinde yüzde 14 oy alan partiye 1965 yılında Türkeş ve arkadaşları girmiş ve Türkeş’in genel başkan olmasından sonra 1969 yılında da MHP adını almıştır. Kuruluşunda da var olan “Türk Milliyetçiliği” MHP adını aldıktan sonra daha katı bir biçimde parti kimliği haline gelmiştir. Türkiye siyasi ve devlet hayatında çok önemli yeri vardır MHP hareketinin. Özellikle soğuk savaş döneminde Türkiye’nin üstlendiği “yayılmacı komünizmi engelleme” görevinde ve devlet kurgusunda hep MHP vardır. 12 Eylül darbesinin ardından da devlet adına ama illegal olarak “iş tutulan” isimlerin tamamının MHP’li olması tesadüf değildir. 12 Eylül sonrasında, ANAP ve DYP iktidarlarında da bürokraside hep MHP kadrolarının önü açılmıştır. AKP’nin ilk yılları ile son döneminde de bu gelenek değişmemiştir. MHP’nin devraldığı CMKP’nin dili de Türkiye’deki tüm sağ partilerin dilinden çok ama çok ağırdır. Bugün Devlet Bahçeli ile Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığı dilin geçmişini merak edenlerin karşısına arşivlerde hemen CMKP çıkar. 1968 seçimlerinde radyoda yapılan propagandada CMKP adına Osman Yüksel Serdengeçti konuşur:
"CKMP Allah'tan başka kimseden korkmayanların partisidir. Korkusuzlar bize geliniz. İman ordusuna katılınız. Kardeşlerim, bizler iman edenler, yeni bir Malazgirt savaşına hazırlanıyoruz. Bu savaş, imanlılarla imansızların savaşıdır. İnanmayanlar, münafıklar, riyakârlar; hepsi bu savaşla helak olacak."
İYİ Parti meselesi
Türkiye siyasetinin kalıcı hale gelmiş 4 ana omurgasının özetini yaptım. Türkiye siyasetinin geleceğine dönük bir değerlendirme yapacaksanız bu geçmişi mutlak göz önünde bulundurmanız gerekir.
(Buradaki tek eksikliğin Kürt siyasi hareketi olduğunu görmüşsünüzdür. 1990 yılına kadar sağda ya da solda muhtelif partilerde varlık gösteren Kürt siyaseti 30 yıldır kendi kurumsallaştırdığı politik yapılarda vardır. Son olarak HEDEP ile yoluna devam eden bu siyaset, partisi kapatılsa da hep var olacağının pek çok testinden geçmiştir. Kalıcı hale gelen siyasi hareketler listesinde hep var olacaktır)
MHP içinden çıkan ve MHP’de genel başkan adayı olacak kadar iddiası bulunan isimler kurdu İyi Parti’yi. Merkez sağ parti olamayacağının en temel verisi de buydu. MHP’de tarihinde ilk kez genel merkez yönetimine karşın olağanüstü kurultay toplanacak ve belki de genel başkan değişecekti. İktidarın devreye girerek bir ilçe mahkemesinde alınan karar ile olağanüstü kurultay gerçekleşemedi. Böylece Erdoğan’ın devreye girmesiyle Bahçeli MHP Genel Başkanı olarak kaldı. Bu bir tespittir. Bugün neden MHP’nin Erdoğan’ın yanında olduğunun da açıklamasıdır bu durum aynı zamanda. Bunun politik bir gerekçesi de vardır, MHP hep devletin yanında olmuştur. Bugün de devlet tek başına Erdoğan’dır. Meselenin bu kısmında da sıkıntı yoktur.
Toplanamayan kurultay nedeniyle MHP’de bölünme yaşandı ve İyi Parti kuruldu. İyi Parti’nin kurulmasını da Erdoğan’ın sağladığını söylemek sanırım bu tablo üzerinden çok yanlış olmaz. Bölünmüş bir MHP, AKP’nin hayli işine de yarardı. MHP siyasetinden geliyorsanız devletin yörüngesinden çok uzaklaşamazsınız. MHP’nin tarihi pratiği de bunu göstermiştir. Kadroları hapse atılıp idam edildiğinde bile MHP ideoloğu Agah Oktay Güner, “kendi hapis, fikri iktidar” diyerek devleti tarif etmiştir ve sahip çıkmıştır. Bu tahlil üzerinden baktığınız zaman İyi Parti’nin kısa politik tarihi üzerinden rahatlıkla Erdoğan’ın öyle ya da böyle 2 seçim kazanmasına katkısı olduğunu değerlendirebiliyorsunuz. Aytun Çıray’ın aktardığı, Meral Akşener’in söylediğini ifade ettiği, “devlet adına son görevimi de yaptım” ya da Ümit Özdağ’ın aktardığı iddiadaki “Erdoğan’ı seçtirme” açıklamaları iddia olarak havada kalsa da sonuçları itibariyle bir zemine tam da bu zemine oturuyor. 2018 ve 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bahsettiğimi anlamışsınızdır.
AKP’nin İstanbul sıkıntısı
Burada ara başlık kafanızı karıştırmasın, sıkıntı sadece İstanbul’da yok. Ankara, Antalya, İzmir, Hatay’da da mevcut. MHP ile ittifak kotarılmış görünüyor. MHP’ye Mersin ve Adana bazı iller ile birlikte verilebilir. Ama mesele bununla bitmiyor. Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Altınöz, “İttifakı görüşmeye açığız, AKP bizim adayları destekleyebilir” diye birkaç kez açıklama yaptı. Bu meselede çok kararlılar. İstanbul ve Ankara’da çok güçlü adaylar çıkaracaklar. Yükselme ivmelerine bakıldığı zaman cumhur ittifakının adaylarını çok ciddi riske sokacakları kesin. Erdoğan bu tablo karşısında Fatih Erbakan ile bir görüşme yapacaktır. Ama YRP politik iddiasını sürdürmek için bu sefer kolay kolay ikna olacağa benzemiyor. Bazı seçim bölgelerindeki aday başvurusu da çok ilginç. Örneğin Muş’ta şu ana kadar 17 aday adayı başvurusu olmuş YRP’ye. CHP adayları için HEDEP ile İyi Parti ne kadar risk oluşturuyorsa aday çıkarma meselesinde, AKP’li ve MHP’li adaylar için de başta YRP olmak üzere muhafazakâr partiler bir o kadar çıkaracakları güçlü adaylarla risk oluşturuyorlar.
İstanbul Erdoğan için çok önemli. 2019 seçimlerinde Binali Yıldırım’ın aday gösterilmesine tepkisini geçen haftaki yazımda aktarmıştım. O seçim süreci de çok zor geçmişti Yıldırım için. İl Başkanı ile çatışma halindeydi. Süleyman Soylu ve Berat Albayrak ile hiçbir koşulda bir araya gelmiyordu. Erdoğan’ın katıldığı seçim propaganda çalışmalarına davet bile edilmiyordu. Kendisiyle ilgili seçim çalışmalarına katılamayan bir aday durumuna da düşüyordu. Şimdi de AKP içinde muhtelif klikler ve bu kliklerin aday adayları var. Yani bir önceki seçimlerde yaşanan tablonun tekrarlanma ihtimali de hayli yüksek.
Çok ilginç bir seçime daha tanıklık yapacağız anlaşılan…