İliştirilmiş gazetecilik: Fırsat mı, propaganda mı, gazeteciliğin katli mi?

CAN ERTUNA


Irak’tan Gazze’ye iliştirilmiş gazetecilik

Bir savaş bölgesine taraflardan birinin silahlı gücüyle, üstelik onun koyduğu kuralların dışına çıkamadan gitmek gazetecilikle ne kadar bağdaşır?

Vietnam Savaşı’nda işlenen savaş suçlarının ve kamuoyundan gizlenen savaşın kazanılmadığı hakikatinin etkili gazeteciler tarafından televizyonları başındaki kamuoyuna anlatılması, savaş dönemlerinde iktidar medya ilişkilerinde yeni bir “ayarlamaya” gidilmesine yol açacaktı. Vietnam’da serbest çalışan gazetecilerden canı yanan ABD yöneticileri, sonraki savaşları için “iliştirilmiş gazetecilik” pratiğini geliştirdi. Görüntü ve içerik açlığı çeken medya savaşı anlatmak istiyorsa bunlar ordu tarafından düzenlenen cephe ziyaretlerinde, yetkililerin istediği şekilde verilecekti. Çoğu zaman gittiği bölgenin toplumsal yapısı, tarihi hakkında fikir sahibi olmayan, yerel halkla teması bulunmayan muhabirler ihtiyaç duydukları askeri şova, iktidar seçkinlerini incitmekten çekinen yayıncılar, reytinglerini artıracak, izleyicinin drama beklentisini karşılayacak içeriğe kavuşabilecekti. 2003’teki Irak İşgali için yüzlerce gazeteci önce eğitimden geçirildi ve ciddi kısıtlamalara tabi şekilde ordu birliklerine iliştirildi. Bu yaklaşıma göre, medya artık savaşta seçkinlerin tadını kaçıran bir tehdit olmaktan çıkarılabilir ve bir propaganda aygıtına dönüştürülebilirdi. İliştirilmiş gazeteciler Irak Savaşı’nda tam da istenen bu etkiyi yaratmış ve ülke yıllarca içinden çıkamayacağı bir karanlığa gömülürken, sadece ABD ve koalisyon güçlerinin hızlı zaferini anlatıp evlerine dönmüşlerdi.

Dünya medyasına kapatılan Gazze

İliştirilmiş gazetecilik, basitçe, savaş bölgesinde bir ordu ya da bir silahlı kuvvetle birlikte hareket ederek habercilik yapmak bu sırada da o silahlı gücün koyduğu sınırlamalar çerçevesinde çalışmak olarak tanımlanabilir. Ve bu çok tartışılan habercilik türünü Gazze’deki savaşta da gördük. İsrail’in bu Gazze savaşını öncekilerden ayıran, savaş coğrafyasını serbest çalışmak isteyen gazetecilere kapatması oldu. Güneyde Mısır da benzer bir tutum sergileyince bölgede halihazırda bulunan bir avuç uluslararası medya mensubu dışından gazeteciler – ilk ateşkes döneminde dahi – Gazze’ye kendi olanaklarıyla giremedi. Ancak savaşın başından beri mümkün olan tüm kanallar üzerinden yoğun bir propaganda kampanyası yürüten İsrail, gazetecilere hep tartışmalara konu olan bir deneyim önerdi: İliştirilmiş gazetecilik. Öncelikle bu elbette herkese giden bir davet değildi. Ayrıca olanağın sunulduğu her medya kuruluşu da bunu kabul etmedi (örneğin yazı yayımlanana kadar Türkiye’den herhangi bir medya kuruluşu bu şekilde Gazze’ye girmeyi kabul etmemişti). İsrail’in bir yandan yakın tarihte en çok gazetecinin öldürüldüğü savaşı yürütürken (Gazetecileri Koruma Örgütü’ne göre 8 Aralık itibariyle 63 gazeteci ve medya çalışanı hayatını kaybetmişti), diğer yandan onları alana kendi denetiminde davet ederek onları bir propaganda için kullanıp kullanmadığı tartışma konusu oldu.

Her iliştirilmiş gazeteci kötü haber mi yapar?

BBC’nin deneyimli Ortadoğu muhabiri Jeremy Bowen -ki imzasını taşıyan haberlerde BBC’nin yer yer “ürkek” tutumundan daha cesur ifadeler kullanması ve derinlikli analizler yapmasıyla tanınır – İsrail ordusuna iliştirilmiş şekilde Gazze’ye giren muhabirlerden biriydi. Sosyal medyada kendisine İsrail ordusunun “kâtipliğini yaptığı” yönünde gelen eleştiriyi: "Saçmalık. Asıl mesele malzemeyle ne yaptığınız ve karşınıza çıkarılan sözcülere nasıl meydan okuduğunuzdur. Senaryoda bağlam sağlamak da önemlidir. Bir seçeneğimiz vardı: Gazze'den uzak durmak ya da erişim karşılığında bazı kısıtlamaları kabul etmek." şeklinde yanıtlamıştı. Gazze’ye iliştirilmiş giden dört Batı haber kuruluşunun haber paketlerini inceledim. Böylesi bir incelemeye gelecek eleştiri; “yayıncılığın bir bütün olduğu, bir haber paketinden sonra ekrana çıkarılan bir konuk ya da diğer tarafın öyküsünü anlatan başka bir haberle denge sağlandığı” şeklinde olur genellikle. Ancak sosyal medya çağında çoğu haberin fragmanlar şeklinde tekil olarak sosyal medya platformlarında tüketildiğini düşününce bu geleneksel eleştiri etkisini yitiriyor.

Öncelikle ABD medyası ve Britanya ana akım kuruluşları arasında farklı bir yaklaşım dikkat çekiyor. CNN’den Oren Liebermann’ın hazırladığı haber yaklaşık dört dakika uzunluğundaydı ve Filistinliler haberde sadece 10 saniye gözüküyordu. Elbette iliştirilmiş muhabirlere gidip Filistinlilerle konuşma olanağı sunulmuyordu ancak diğer kuruluşlar gibi CNN de bölgede canı pahasına çalışan Filistinli gazetecilerin geçtikleri görüntüleri haberine ekleyebilirdi. Ancak Filistinli sivillere ilişkin kullandıkları haberdeki 10 saniyede de hiçbirinin sesini duyamadık. CBS, CNN’e göre biraz daha “cömertti” Filistinlilere karşı yaklaşık üç buçuk dakikalık haberde Filistinli siviller 35 saniye gözüküyordu. Hatta bir erkeğin yaşadıkları trajediye isyan eden kısacık bir sesine de yer verilmişti. Ancak ne CNN, ne de BBC muhabirlerinin kendilerine uzun uzun savaşın İsrail perspektifinden nasıl okunması gerektiğini anlatan sorumlu subaylarına zorlayıcı ve eleştirel soru sormadıklarını da eklemek gerekir.

Britanya medyası biraz daha “sorgulayıcı” tarafta durmayı tercih etmişti onlara göre. BBC, Jeremy Bowen imzalı yaklaşık dört dakika 15 saniyelik haberinde, Filistinli sivillere 21 saniye ayırmış ve burada da bir orta yaşlı kadının söyleşisinden parça eklemişti. Bowen her ne kadar alanda İsrailli askeri yetkililere zorlu sorular yöneltmese de haber metninde “İsrail’in Gazze işgali” tanımını kullanıyor, tanık olduğu büyük bir yıkımın altını çiziyordu. Haberi şu sözlerle bitiriyordu: “İsrail'in en yakın müttefikleri bile bu savaşın yol açtığı insani felaketi sorguluyor”… İliştirilmiş muhabirliğin sınırlarını en çok zorlayan haber paketi ise yine Britanya medyasından Channel 4 muhabiri Secunder Kermani’den geldi. Kermani kamerasıyla bir yandan uzaktan göçe zorlanan Filistinli sivilleri, çıplak şekilde gözaltında tutulan erkekleri çekiyor bir yandan da pek çok kişinin aklındaki soruyu İsrailli subaya soruyordu: “Buna insani koridor diyorsunuz, izleyen çok sayıda insan bunu kolektif olarak cezalandırılan bir toplumun zorla yerinden edilmesi olarak görüyor. Buna yorumunuz ne olur?1. Yaklaşık altı dakikalık haberde Filistinli gazetecilerden edinilen bir buçuk dakikalık görüntü ve söyleşiler paketin tam ortasında kullanılmış, CNN, CBS ve BBC haber paketlerine göre daha “sert” görüntüler tercih edilmişti: Enkazdan çıkan cenazeler, yaralı çocuklar, yas tutan ebeveynler... Kermani haberini şöyle noktalıyordu: “İsrail askeri üstünlüğüyle bu savaşı kazanabilir ancak kökenleri derinlere uzanan Filistinlilerin öfkesi ve küskünlüğü ile on yıllardır süren bu çatışmanın sona ereceğine kim inanabilir?”…

İliştirilmiş gazetecilik özellikle akademik çevrelerde yoğun eleştirilerin odağındaki bir pratik. Başka türlü haber takip edebileceğiniz yerde iliştirilmiş muhabirliği tercih etmek elbette gönüllü propaganda elçisi olmak anlamına geliyor. Ancak alanda olanlar bilir ki özellikle savaş ve çatışma dönemlerinde bir silahlı güce iliştirilmiş olarak cepheye ulaşmak kimi zaman tek seçenektir. Ben de defalarca farklı coğrafyalarda bir silahlı güce iliştirilmiş olarak cephe hattına gittim, başka türlü oralara erişmem mümkün değildi. Ancak pek çok haber merkezi savaş suçları işlemekle suçlanan bir tarafa iliştirilmek konusunda etik, hükümetlerinin desteklemediği güçlerle birlikte görüntü verme konusunda politik çekinceler de taşıyor. Diğer yandan çok sayıda haber merkezi ve gazeteci de cepheye erişme konusunda kısıtlamaları kabul edip iliştirilmeyi tercih ediyor. Yukarıda değindiğim örnekler de gösteriyor ki aynı olanaklar sunulan muhabirler kendi deneyim, kapasite ve haber merkezlerinin editoryal tutumuna bağlı olarak aynı ortamdan oldukça farklı derinlik ve kalitede haberler üretebiliyorlar. Kategorik olarak “iliştirilmiş gazetecilik kötüdür!” demek, tartışmayı basite indirgemek. Ancak burada genellikle sorulan başka bir soru daha akla geliyor: “Peki karşı taraf benzer bir teklifle gelse bunu kabul eder miydiniz?”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
CAN ERTUNA Arşivi
SON YAZILAR