Dibin dibini aramak ya da kültür sanatta Türkiye Yüzyılı

İSMAİL AFACAN


2023 deyince üç başlık öne çıkıyor: Deprem, seçim, savaş. Maraş merkezli depremler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve İsrail-Filistin savaşı toplumsal yaşantıda derin izler bıraktı. Depremin ardından “kimsesizlik hissi”, seçimlerden sonra “hayal kırıklığı”, Filistin’de devam eden soykırıma karşı “acı, öfke, çaresizlik” gibi duygular öne çıktı. Tüm bunların yanında halkların çıkarsız dayanışması ise yaraları sarmak için güç oldu insanlığa…

Bu felaketler kültür sanat alanını da derinden etkiledi. İktidar tarafından hedef gösterilen ve ötekileştirilen sanatçılar maddi ve manevi çok önemli dayanışma örnekleri sergiledi. Birçok sanatçı deprem bölgesinde resim atölyeleri düzenledi, tiyatro oyunları sahneledi, film gösterimleri yaptı. Deprem yaralarının sarılması için çaba sarf etti. Yine Filistin ile dayanışmak için şiirler okudu, imza kampanyaları düzenledi.

Kültür sanat alanında yaşananlar bu doğal ve siyasal felaketlerin etkileriyle sınırlı kalmadı. 2023’te AKP iktidarının ittifaklarıyla birlikte kültür-sanata yönelik yaylım ateşi artarak devam etti. AKP iktidarı son bir yıllık pratiğiyle “Türkiye Yüzyılı”na hızlı bir giriş yaptı. Son bir yılda kültür-sanat alanında neler olmuştu… Hep beraber hatırlayalım.

Gericilerin şenliği: Konser ve festival yasakları

Konser ve festival yasakları son yıllarda dolu dizgin devam ediyor. Gericiler hedef gösteriyor, valiler ya da kaymakamlar harekete geçiyor, yargıda son noktayı koyuyor. Yasal kılıf ise hazır: “Kamu güvenliği”, “Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek”. Son yıllarda yasaklar bu şemayla işliyor. Gericiler açısından yasak kararı aldırmak “şenliğe” dönüşmüş durumda.

Bu sene yasaklanan festivallerden bazıları şunlardı: “Kazdağı Ekofest 2023”, “Nilüfer Müzik Festivali", “Çukurova Rock Festivali” (Mahkemeden geri döndü), “Oktoberfest”. Ayrıca 21. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nde Grup Yorum, Grup İsyan Ateşi ve Ermeni dans grubu Veradardz Folk Grupbu’nun etkinlikleri de engellendi.

2023’ün geçen yıllardan ayrılan özelliği ise iktidarın yasakçı anlayışına uygun hareket edilmediğinde, herkesin gericilerin hedefi haline gelebileceğiydi. Bu konuda iki isimi örnek vermek istiyorum. Birincisi Süleymanpaşa Belediye Başkanı Cüneyt Yüksel, ikincisi şarkıcı Hande Yener’in başına gelenler…

Melek Mosso gericilerin hedef göstermesine rağmen AKP’li Süleymanpaşa Belediyesi’nin düzenlediği, Uluslararası Kiraz Festivali'nde sahne almıştı. Mosso eleştirilere neden olan açıklamaları nedeniyle sahnede özür dilemiş, Yüksel de “birlik ve beraberlik” mesajı vermişti. Tüm bu açıklamalar gerici çevreleri tatmin etmemişti. Sonuç olarak Yüksel görevinden alındı.

Erdoğan’ın birçok etkinliğine katılan Hande Yener de gericilerin hedefinden kurtulamadı. Nedeni ise LGBT’lere dair destek paylaşımı yapmasıydı. Çok geçmeden Hande Yener gerici çevreler tarafından hedef gösterildi. Yener’in Balıkesir Aromaterapi Festivali’deki konseri iptal edildi.

Bu iki örnek, seküler yaşama tahammül edemeyen, homofobik, cinsiyetçi ve gerici çevrelerin modern yaşama karşı kamusal alanda açtığı savaşın boyutlarını göstermesi bakımından oldukça önemli… Kendi içlerinde de oluşabilecek en ufak farklı sese ve pratiğe tahammülleri yok. Konser ve festival yasakları, modern yaşamı tasfiye etmenin yanı sıra kendi yaşam biçimlerini dayatmanın en önemli pratiklerinden biri.

AKP’nin kültür politikası olarak Tamer Karadağlı

Tamer Karadağlı’nın Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne atanması yılın önemli gelişmelerindendi. Karadağlı’nın ataması AKP’nin kültür-sanat politikasını bir kez daha gözler önüne serdi. 2015’te ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığını söyleyen Karadağlı 2021 yılında AKP iktidarına yanaşmak için “İnsanları etkileyici bir hitap gücü var. Doğru hitap ediyor. İnsanların anlayabileceği bir dile sahip. Ben de etkileniyorum” ifadelerini kullanmıştı. DT’ye yapılan atamam AKP’nin kültür politikasını liyakatin değil biatin şekillendirdiğini gösterdi.

AKP ve CHP’nin elbirliğiyle çürüttüğü Portakal

2023’te 60. yaşını kutlayacaktı Altın Portakal… Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Kanun Hükmü” belgeseline yönelik sansür talebiyle başladı her şey… Bakanlığın baskısından korkan CHP’li Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin festivali iptal etmesi Altın Portakal tarihine kara bir leke olarak yazıldı. Ne acı ki 12 Eylül’den sonra ilk kez Altın Portakal yapılamadı. Darbe koşullarını aratmayan günlerde sinema sektörünün sansür karşısındaki tavizsiz duruşu ise geleceğe umut verdi.

Yılmaz Güney tartışması

Yılmaz Güney tartışmasının fitilini Farah Zeynep Abdullah ateşledi. AKP’liler ise bu ateşi körükledi. Milliyetçi ve muhafazakar çevreler tartışma alevlendikçe sıranın Nâzım Hikmet ve Deniz Gezmiş’e gelmesini talep ediyorlardı. AKP’lilerin hedefinde Yılmaz Güney değil sol kültürel hegemonya vardı. Elbette yaşantısı eleştirilebilirdi Yılmaz Güney’in… Türkiye solu çeşitli dönemlerde feodal ve eril yanlarını eleştirmekten geri durmamıştı zaten. Hem yaşamıyla hem de sinemasıyla bunların öz eleştirisini de vermişti Yılmaz Güney. Milliyetçiler ve siyasal İslamcılar, Yılmaz Güney’e yönelik itibar suikastıyla sol kültürel hegemonyayı parçalama girişiminde bulundu. Şimdilik bunda başarılı olmadı ama bu saldırıların devam edeceğinden şüphe yok.

Kültür sanatta bayraklar hep yarıda

Pandemi, deprem, savaş… Olağanüstü koşullarda ilk vazgeçilen, en son normale dönen hep kültür sanat oluyor. Hatırlayalım pandemide ilk olarak kültür sanat kurumlarına kilit vurulmuştu. Mesela depremden sonra en geç kültür sanat kurumları normale döndü. Milli yaslar ilan edildiğinde futbolcular dayanışma pankartlarıyla sahaya çıkabilirken, tiyatrolar, sergi salonları hep kapalı kaldı. Bunun başlıca nedeni kültür-sanatın yaşamsal bir ihtiyaç olarak görülmemesi… Kültür-sanat kurumlarının eğlence mekanıyla özdeşleştirilmesi. İnsan hüzünlüyken de müzik dinleyebilir, oyun izleyebilir, sinemaya gidebilir. Bir gerçek var ki siyasal İslamcı iktidar kültür-sanata futbol kadar değer vermiyor.

Dip dalgayı bulmak

Yukarıda aktardıklarımız 2023’ün öne çıkan başlıklarıydı. Aslında yayıncılık sektöründeki tekelleşme, yayınevi çalışanları üzerindeki mobing, muzır ilan kitaplar, İBB’nin Feshane'de açtığı sergiye yapılan saldırı girişimi… Liste uzatılabilir. Karamsar bir tablo çizmek, yeni yılda içimizi şişirmek için yazmadım bunları… Her koşula uyum sağlamada ustalaşmış bir coğrafyada yaşıyoruz. Görünen o ki, kültür sanat sektörü daha dibini bulabilmiş değil, daha iyisini aramak için… İktidar, tüm bu hamleleriyle kültür sanat alanında “Türkiye Yüzyılı”nı inşa ediyor. Bugünü kurtaramadan geleceğin kurulamayacağı bir gerçek. Dibin dibini ararken, dip dalgayı bulmak umuduyla… (Kısa Dalga)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR