Dijital telif yasası gazeteciliği kurtarır mı?

Platformlar Türkiye’de de habere kaynak aktarmaya ikna edilirse bundan en çok kim kazanç elde edecek? TRT ve AA gibi kamu yayıncıları mı? Ya da Avustralya’da olduğu gibi hali hazırda medya devi olan iktidarla yakın ilişkiler içindeki holdingler mi?

Haber üretimini finanse etmek için aslında bol maddi kaynak var ancak haberciler ulaşamıyor.

Paranın biriktiği yer, dijital mecraların ve hissedarlarının kasası. Meta (Facebook, Instagram), X (Twitter) gibi sosyal medya platformları ve Alphabet (Google ile Youtube) aslında fiilen dünyanın en büyük yayıncıları.

İnterneti YouTube, Google ya da Facebook ve Instagram’dan ibaret sanan insan sayısı hiç de az değil.

Sizin internette bir sayfanız olsa da okuyucu, izleyici, dinleyici sizin haberinize genellikle yukarıda sıralanan platformlardan ulaşıyor. Bu durumda reklamı doğrudan siz alamıyorsunuz; içeriğinizi pazarlayan platformlar reklam pastasının büyük dilimine el koyuyor (2023’ün ilk yarısında Türkiye’de tüm reklamların yaklaşık %66’sı dijital medyaya ayrılmıştı).

Platformlar Türkiye’de onlarca milyar lira ile ölçülen reklam pazarından habercilere (eğer siz sayfanızı reklama açtıysanız) kendi hesaplamalarına göre bir pay aktarıyorlar, bazen de hiç pay alamıyorsunuz. Oysa onlar sizin içeriğinizle ana sayfalarını ya da zaman akışlarını dolduruyor. Oralardan yaptığınız her “tıklama” onlara para kazandırıyor.

Üstelik gündelik hayattaki yerlerini sağlamlaştıran yapay zekâ araçları, hiçbir ücret ödemeden hazırladığınız haberleri harmanlayıp paralı abonelerine teknoloji mucizesi yanıtlar olarak sunuyor.

Dijital telif düzenlemesi yolda

Şimdi Batı’daki birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de hükümet yeni küresel dijital patronlardan habere telif ödemelerini istiyor.

Bir düzenleme yolda.

Ancak bu fırsatlar kadar riskler de barındırıyor.

Eğer düzenleme doğru kurgulanmazsa, halihazırda geniş kaynaklara erişebilen özel/kamu medya kuruluşları daha da zenginleşirken, kaynak sıkıntısı çeken kuruluşlar bundan çok da faydalanamayabilir. Hatta platformların hükümetle çekişmesi durumunda bu küçük haber merkezleri kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirler.

TBMM Dijital Mecralar Komisyonu geçen hafta içi toplandığında gündeminde dijital telif yasası vardı. Rekabet Kurumu, Telif Hakları Genel Müdürlüğünden yetkililerin de katıldığı toplantıda Google ve diğer dijital platformların medya sektörüne telif ödemesi için dünyadan farklı modeller ele alındı.

Her ülkenin hayata geçirdiği, tasarladığı düzenlemeleri ayrıntılarıyla aktarmak bu yazının sınırını aşar. Ancak genelde iki ana düzenleme ekseni var.

Biri Avrupa Birliği’nin 2019’da hayata geçirdiği, platformların dijital telif üzerinden haber kuruluşlarına ödeme yapmasını öngören düzenleme. Fransa bunu sert biçimde uygulamaya koyup Google’a, şartları sağlamadığı için 500 milyon Euro ceza keserken diğer ülkeler daha yumuşak tutum takınabiliyor. Fransız yayıncılar bir araya gelip dijital platformlara karşı ortak bir pazarlık masası kurabiliyor ve taleplerini kolektif şekilde iletebiliyor. Bir de Kanada, Avustralya gibi ülkelerin rekabet düzenlemesi üzerinden Meta, Google gibi platformları medya kuruluşlarıyla tek tek pazarlık yapmaya iten bir diğer yaklaşım var.

Dijital platformları kâr paylaşımına ikna etmek kolay değil

Gelirlerinin sadece küçük bir bölümünü haber içeriğinden kazandığını belirten dev dijital platformları kârlarının bir bölümünden vazgeçmeye ikna etmek kolay değil. Medya sektörüne hatta düzenleyici denetleyici kurumlara “bizim size ihtiyacımız yok, tersine sizin bize ihtiyacınız var” mesajı vererek pazarlıkta el yükseltmekten çekinmiyorlar.

Meta, Kanada ve Avustralya’da hazırlanan yasa tasarılarını protesto için haber içeriği yayınlamaktan vazgeçti. Google İspanya’daki telif yasasına tepki olarak haber hizmetini uzun süre askıya aldı.

Bu gibi durumlarda, haberlerini geleneksel yöntemlerle okuyucu, izleyiciye ulaştıran ve geniş dağıtım ağına sahip medya kuruluşlarından çok, dijital yayın yapan bağımsız kuruluşlar olumsuz etkileniyor. Önemli trafik sağladıkları platformlar bir günde kapıyı yüzlerine kapatabiliyor ve filler tepişirken ezilen çimenler bağımsızlar oluyor.

2021 yılında yasal düzenleme yaparak platformları haber kuruluşlarıyla anlaşma yapmaya zorlayan Avustralya’da medya sektörüne üç yılda 200 milyon Avustralya Doları ödeme yapıldı. Ancak platformları haber kuruluşlarıyla tek tek pazarlık yapmaya zorlayan anlayışta ciddi bir sorun var ve bu da Avustralya’da ortaya çıktı. Pazarlıkta en yüksek payı lobi güçleri ve avukat orduları bulunan medya patronu Rupert Murdoch’un News Corp şirketi ve bir diğer medya devi Nine Entertainment kopardılar. Yani zenginler daha da zenginleşti ve eşitsizlik arttı.

Türkiye’deki dijital telif düzenlemesi kime yarar?

Türkiye’de ilginç ve aslında ibretlik bir durum var: Haber medyası (haberden kaçınıp basın bülteni yayıncılığı yapanları değil, hâlâ zorlu koşullarda habercilik için ısrar edenleri kastediyorum) kendisini ilgilendiren konuları ya önemsemediğinden ya da belki daha da kötüsü önemini kavrayamadığından, gündeme getirmiyor. Benzeri bir hâl basın meslek örgütlerinde de dikkat çekiyor. Oysa çok önemli bir dönemece giriliyor.

Olası bir düzenlemede nitelikli haberciliğin akıbeti platformların insafına terk edilemez. Onlar her ülkeyi bir pazar olarak görüp, pazarın işleyişinde söz sahibi iktidarlarla uyum içinde çalışma vizyonu taşıyor.

Anadolu Ajansı’ndaki bir haberde “dünyadaki örneklerin incelenerek bir kanun taslağı hazırlanıp Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne sunulduğu” aktarılmış ve çalışmaya Anadolu Ajansı’nın öncülük ettiği belirtilmişti. Geçen zamanda o haberde görüş veren uzmanın deyimiyle “çorba mutfakta pişti”.

Peki, platformlar Türkiye’de de habere kaynak aktarmaya ikna edilirse bundan en çok kim kazanç elde edecek? TRT ve AA gibi kamu yayıncıları mı? Ya da Avustralya’da olduğu gibi hali hazırda medya devi olan iktidarla yakın ilişkiler içindeki holdingler mi? Muhalefetin bu konuda bir çalışması var mı? Ya da basın meslek kuruluşlarının bir araya gelip bağımsız nitelikli haberciliğin desteklenmesine yönelik bir düzenlemeye ilişkin taleplerini içeren bir yol haritası mevcut mu?

Gazetecilerin sırtından kazanılan paranın tık avcılığı ya da propaganda yapanlara değil, kamuyu aydınlatma misyonu taşıyan gerçek gazetecilere aktarılabilmesi için devreye girmesi gerekenler henüz sessiz.

Ancak bu tür düzenleme ve yasalar sadece birer ağrı kesici niteliğinde.

Sonuçta ne olursa olsun haber mecraları ve habercilerin kendilerini platform bağımlılığından kurtarmaları, bu dijital patronlardan gelecek kırıntılarla yetinmek yerine sürdürülebilir gelir modellerini yaratmaları gerekiyor.

Reklam, abonelik geliri ve dikkatli ve etik biçimde işletilen bir fon mekanizmasıyla platform bağımlılığını azaltmak mümkün.

Okuyucu, izleyicilerle doğrudan ilişki kurmak; yani onları doğrudan kendi sitesine çekebilmek için yöntemler var. Bu da başka bir yazının konusu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
CAN ERTUNA Arşivi
SON YAZILAR