CAN ERTUNA
‘Miki yaptı’: Google ve algoritmaların kıskacında bağımsız habercilik
Bilmem gördünüz mü? Kısıtlı kaynaklarla bağımsızlık habercilik yapmaya çabalayan haber kuruluşu yönetici ve çalışanlarından bir süredir arka arkaya tepkiler yükseliyor. Bu kez tepkilerin odağında hükümet değil, haber sitelerinin reklam geliri için adeta bağımlı hale geldiği Google arama motoru var.
Gazete Duvar’da yazan gazeteci Bahadır Özgür, internet üzerinden yayın yapan medya kuruluşlarının okur trafiğinin %60-%80 oranında düştüğünü belirtti. Özgür, bunun reklam gelirindeki düşüşe de yansıdığına dikkat çekerek “muhalif medyayı 2025’te zor günler bekliyor” dedi.
Bahadır Özgür’ün bu tweetini alıntılayan gazeteci Sibel Yükler de çalıştığı T24’teki durumdan yola çıkarak bağımsız haber yapan sitelerin iflas tehlikesine dikkat çekti.
BirGün Gazetesi Web yayın koordinatörü Uğur Koç da konuyla ilgili şunları yazdı:
“Yaklaşık 1 ay önce Google Keşfet ve Google News trafiği adeta sıfırlandı. Şu anda her iki platformda da bağımsız medya kuruluşları neredeyse hiç gösterilmiyor. Kamuoyunun haber alma hakkı baltalanırken bağımsız medya kuruluşlarının varlığı da tehdit altında.”
Yaşanan süreci sansür olarak nitelendiren Halk TV yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu ise izleyici trafiğinin neden düştüğüne ilişkin açıklama yapılmadığından şikayetçiydi.
Dünyanın en büyük reklam şirketine dönüşen ve 2023 için yıllık 305 milyar dolar ciroya ulaşan ve dünyayı kollarıyla bir ahtapot gibi saran Google’ın merkezine bir sorunun kısa vadede çözümü için erişmek çok da kolay değil.
Bir “Miki” hikayesi: Algoritmalar
Yönetmen Tunç Başaran’ın 1989 tarihli “Uçurtmayı Vurmasınlar” filminin cezaevinde büyüyen kahramanı 5 yaşındaki Barış, altını ne zaman ıslatsa gelen tepkiyi savuşturmak için suçu Mickey Mouse baskısı bulunan donundaki çizgi kahramana atıyordu: “Ben yapmadım, Miki yaptı”.
Büyük teknoloji şirketlerinin programladıkları algoritmalarla kurdukları ilişkiler, Barış’ın Mikili donuyla kurduğu ilişki gibi. Herkes failin ne olduğunu biliyor ama yataktaki ıslaklığın sebebini dışarıya karşı bir hayali güce atfediyor. Sanki belirli talimatlar çerçevesinde çalışan programcıların yazdığı kodlar değil de özerk varlıklara dönüşen afacan algoritmalar yaramazlık yapmışlar gibi bir egemen anlatı var.
Algoritma, bu yazı bağlamında kısaca, bir görevi tamamlamak için izlenecek bir kural dizisi olarak tanımlanabilir. Örneğin insanlar bir konuyu merak ettiklerinde internette arama yapınca karşılarına hangi kuruluştan hangi haberin çıkacağının otomatik olarak belirlenmesi işlevi görebiliyorlar.
İnternette işinizi düzgün yapıyorsanız ve bir anda insanlar haberlerinizi okumamaya başlıyorsa, tık sayısı üzerinden belirlenen Google reklam geliriniz düşüyorsa gerekçe belli: “Algoritma değişmiştir”.
Google düzenli olarak algoritmalarda değişiklikler yapıyor. Bunları blog sayfasında duyuruyor. İletişim danışmanı Mehmet Şafak Sarı, haber sitelerini vuran değişikliğin Mart ayında duyurulduğunu söylüyor. Oysa “tık avcılığı” yapmadığı, özgün haber içerikleri ürettiği halde son bir ayda görünmez kılınarak cezalandırıldığını söyleyen haber yöneticileri var. Bir başka görüşe göre cezanın nedeni reklamların mobil site görünümlerine uyumsuzluğu. Kısaca herkes bloglardan, internetteki tartışmalardan yola çıkarak yaşanan sorunun nedenini anlamaya çalışıyor. Bu arada haberciler kendileri için hayati önemdeki gelirlerini kaybediyor. Üstelik sadece Google’ın reklamlardan aktardığı yaklaşık %68’lik pay değil, aynı zamanda sayfa trafiği düştüğü için Basın İlan Kurumu’nun reklam verilebilir site kriterinden de uzaklaşılıyor. Ziyaretçi sayısı azalınca potansiyel yatırımcıları haber sitesinin etkinliği konusunda ikna etme olanağı ortadan kalkıyor. Karanlık tünelde ilerlemeye çalışan bağımsız haber sitesi yöneticileri birbirlerini gözleyerek kim neyi doğru, kim yanlış yapıyor bunu anlamaya çalışıyor bu sırada Google’ın kendilerine açık bir şekilde “şunu şöyle yaparsanız sorununuz çözülür” demesini bekliyorlar.
Sektörden gelen bilgiler salt eleştirel haber sitelerinin trafiğinin düşmediği, bazı iktidara yakın holding haber kuruluşlarının da eski trafiği yakalayamadığı yönünde. Oysa burada şöyle bir fark var: Bu reklamlar ve sayfa trafiği yukarıda sıralanan nedenlerle eleştirel haberciliğin can suyu. Propaganda kuruluşları ise güdümlü reklamlar gibi çeşitli mekanizmalarla farklı şekillerde zaten sübvanse ediliyor.
Buradaki temel soru, Google’ın algoritmalarında belirli bir ülkedeki basın ifade özgürlüğünü ve yurttaşların haber alma hakkını etkileyebilecek düzeyde bir değişikliğe gitmeden, neden müşterisi olan şirketlerle (bu durumda haber kuruluşlarıyla) şeffaf bir ilişki kurmadığı. Yaşanan sorun bir zafiyet mi, yoksa umarsız bir tercih mi? Ya da bir olası bir telif yasası çalışması öncesi örtük bir mesaj mı? Şeffaflık olmayınca spekülasyona da alan açılıyor. Özellikle de bu şirketlerin kâr maksimizasyonu için farklı piyasalarda kullanıcılara haber gösterip göstermeme deneyleri yaptıklarının bilindiği bir ortamda.
Büyük teknoloji şirketleri medyayı nasıl ele geçirdi?
Dijital mecrada yayın yapan kuruluşlar burayı bir özgürlük alanı olarak görseler de altyapı olarak Google ve Meta gibi teknoloji devlerine bağımlı hale geldiler. Baskıcı rejimlerin boyunduruğundan kaçılmaya çalışılırken, dünyanın öte ucundaki zengin hissedarların çıkarlarının belirlediği şirketlerin politikalarına tâbi hale gelindi.
Gazeteci ve akademisyen Anya Schiffrin’in “Medyanın ele geçirilmesi: Para, dijital platformlar ve hükümetler haberleri nasıl kontrol ediyor?” kitabında etraflıca değindiği gibi bu şirketler artık hangi haberin nasıl yayımlanacağına karar veren yeni eşik bekçileri. Sınırsız yetkiyle donatılmış ve hesap verme gerekliliği olmayan yayın yönetmeni gibi “şu haberleri, şöyle yaparsanız, okunur, şu videoyu böyle çekerseniz izlenir” diyorlar adeta. Hatta bazen bunu açık açık söylemeyip karanlıkta sizin yolunuzu bulmanızı bekliyorlar. İşte böyle bir ortamda bağımsız medya ne kadar bağımsız sorusu yine gündeme geliyor. Toplumların tekelleşmiş şirketlerin insafına terk edilmemiş bir internet için mücadeleyi yükseltmesi gerekirken gazetecilerin de bu yeni medya Çarlarının hakimiyetine karşı yeni yöntemler geliştirmeleri gerekiyor.