Teknoloji devlerinin popülist siyasetle tehlikeli dansı

Donald Trump’ın ilk kez başkan seçildiği 2016’daki seçimlere Rusya’nın dijital müdahalesi kapsamlı bir soruşturma konusu olmuştu.

Eski FBI direktörü Robert Mueller, özel yetkili savcı olarak atanmış ve kılı kırk yaran bir araştırmadan sonra yüzlerce sayfalık bir rapor ile Rusların Trump kampanyasına destek verecek şekilde bir psikolojik operasyon yürütüldüğünü saptamıştı.

Odaktaki kuruluşlardan biri Rusya, Petersburg’daki İnternet Araştırmaları Ajansı’ydı ve sosyal medyada sahte hesaplar ile ABD’li seçmenin tercihlerini etkilemekle suçlanıyordu.

İlginçtir, bu ajansın finansal kaynağı, daha sonra paralı asker grubu Wagner’i Rus ordusuna karşı harekete geçiren ve ardından şaibeli bir uçak kazasında hayatını kaybeden, o dönem Putin’in yakınındaki isim Prigojin’di.

2016’daki Trump zaferinde gizli Rus parmağı arayanların bu kez seçimlere yine Trump lehine müdahale için çok uzağa bakmasına gerek yok. Bu kez Twitter’ı kendi X çiftliğine çeviren Elon Musk, yalan/yanlış bilgi yaymak dahil siyasi partizanlığı açıktan yapıyor.

Sosyal medya platformlarının gözbebekleri: Kavga, dezenformasyon, sansasyon

Sosyal medya platformları, sansasyon, çatışma, ucuz popülist söylemler ve insanların ilgisini çekecek komplo teorileri ve dezenformasyonu severler.

Hakikat çoğu zaman karmaşıktır ve gri tonlar içerir. Oysa kitleler siyah/beyaz üzerinden ayrışan basit açıklamalara ihtiyaç/ilgi duyarlar. Sosyal medya platformları rantı bunu istismar ederek sağlıyor.

Bu nedenle, kısa mesajlar, videolar, açıklamalar, mizahi içerikler, şarkılı türkülü paylaşımlara sırtını dayamış platformlar (Instagram, Facebook, X [Twitter], TikTok, YouTube vs.) reytingi ve reklam gelirini artırmak için algoritmalarını bu sansasyonel içerikleri öne çıkarmak üzere programlar. Bundan da en çok elbette sağ popülist siyasetçiler faydalanır.

Platform ekonomisi popülizmin zaten doğal müttefikiyken Elon Musk bir de sahibi olduğu X’i (Twitter) turbo moda geçirdi.

Biden sonrası Başkan adayı olarak sahneye çıkartılan Kamala Harris’in sesinin yapay zeka ile taklit edildiği bir sahte kampanya videosunu hesabından paylaştı. Paylaşımı silene kadar 150 milyon görüntüleme sağlamıştı.

Geçen hafta canlı yayında söyleşi için Trump’ı konuk etti. İki saat süren yayın boyunca Trump göçmen politikalarından, hayat pahalılığına, iklim krizinden, dış politikaya kadar saygın haber kuruluşları tarafından çürütülen iddialar ortaya attı. Musk yer yer kıkırdayarak ve onaylayarak Trump’ı dinledi.

trump-musk-dans.jpg

Twitter neden bir Fox News değil?

Musk-Trump söyleşisini değerlendiren ABD’li gazetecilerden biri “Trump Fox News’a çıkmış gibiydi” (Fox News kanalına aşina olmayanlar için Erdoğan’ın A Haber’e konuk alınması benzetmesi yeterli olacaktır sanırım).

Elbette partizan, yandaş medya hep vardı ve hep olacak. Bunda bir sürpriz yok. Ama X (Twitter) salt yayınlarını izleyip ya da izlemeyip kapattığınız bir geleneksel medya kanalı değil, içinde özgün bilgi, veri, görüş paylaşılan, yeri geldiğinde yurttaş örgütlenmeleri sağlanan bir etkileşim platformu, bir dijital kamusal alan.

Musk sonrası Twitter’ın tadının kaçtığı konusunda çoğu kişi hemfikir. Herkese parayla mavi onaylanma işareti satılması, yalan haber yayıcıları ya da propaganda hesaplarını da meşrulaştırdı. Algoritmalara çekilen ayar nedeniyle sesini duymak istediğimiz, merakla takip ettiğimiz hesap sahipleri dijital kentin çeperine gömülürken, sansasyonel içeriklere ya da zevzekliklere maruz kalma katsayısı arttı. Ancak alternatifi ne henüz Mastodon ne de BlueSky gibi platformlar oldu. Meta, Rekabet Kurumu tokadı yiyince kimseye sormadan Threads uyguılamasını Türkiye’de bir günde kapattı.

Zamanında Türkiye’yi özetleyen bir tweet atılmıştı: “Ülke Adı: Türkiye, Yönetim Şekli: Gelen tepkiler üzerine” diye. Gerçekten de hukukun iktidar, nüfuz, para gibi geleneksel yasa bükücüler kadar sosyal medyada çıkarılan sese göre de zaman zaman işletilebildiği coğrafyalarda ne yazık ki hala önemli bu platformlar. Ve bir sonraki James Bond filminde nevrotik kötü adam rolünü üstlenebilecek kişilerin keyfi uygulamaları iletişim evreninin en büyük tehditlerinden.

Bir Instagram öyküsü: Katalogun arasından çıkan Haniye paylaşımı ve kişiye özel algoritma

Elon Musk sazı eline alana kadar Silikon Vadisi’nin “sevgi öznesi” kişisel verileri paylaşma skandallarıyla gündeme gelen Mark Zuckerberg’di. Bir süredir ismini kurucusu olduğu Meta’nın ürünleri Facebook, Instagram, WhatsApp gibi platformlardan ayrı tutmayı başarabiliyor gibi gözüküyor. En azından ABD kongresi sorgu için çağırmadığı sürece Musk gibi ortalıkta pek gezinmiyor.

Ama bu, Facebook, Instagram gibi platformların evrensel etik ilkelere göre sorunsuz işlediği anlamına elbette gelmiyor.

Hükümetin 8 gün erişime engellediği Instagramı, Twitter’dan yer yer donan bir canlı yayınla müjdeli bir habermişçesine açması, bir sonraki engellemeye kadar unutulacak. “Katalog suçlar kapsamında paylaşımlar vardı, o yüzden engelledik” açıklaması bir türlü ayrıntı veril(e)mediği için çok geniş kabul göremedi. Gerekçe katalog suç olsa da akla gelen neden olarak hep engelleme öncesi İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, Hamas Lideri İsmail Haniye’ye dair mesajların engellenmesini kınaması vardı. Nitekim bir haftalık bilek güreşi sonunda Instagram erişime açılınca, Altun ölümünün 10. Gününde İsmail Haniye’yi andı ve bu kez paylaşım silinmedi ve şüpheler elbette pekişti. Bu paylaşım silinmedi ama Meta yönetimi nal gibi yazıyı çaktı altına: “Bu gönderi topluluk kurallarımıza aykırı ancak kamu farkındalığı için Instagram’da bırakıldı”. Bu gel git hali ilk defa değildi: Malezya Başbakanı’nın da Haniye taziyesi Facebook’tan kaldırılmış, iş büyüyünce Meta özür dileyip paylaşımları yeniden erişime açmıştı.

Meta açık açık “ABD’nin tehlikeli örgüt gördüğünü ben de görürüm ve adımımı ona göre atarım” diyor şeffaflık belgesinde. Hamas ve liderleri bu yüzden kırmızı çizgi. Gerçi Meta’nın Filistinlilerin Gazze’deki vahşete karşı ses duyurma çabalarını sansürlediği uluslararası raporlara konu olmuştu ama bu kez en azından bir yazılı maddeye dayandırıyorlar bu engeli.

Ve anlaşılan bu kural bir şekilde duruma/kişiye göre esnetilebiliyor. Dijital alanda ifade özgürlüğü konusunda çalışmalar yürüten akademisyen ve avukat Yaman Akdeniz’in Fahrettin Altun’un Instagram gönderisini olduğu gibi paylaştığı mesaj da Meta tarafından sansürlendi. Akdeniz durumu değerlendirdiği sosyal medya mesajında “Bir diğer taraftan ‘hani anlaşmıştık?’ Hani hesaplarımız güvence altına alınmıştı? Ulaştırma Bakanı öyle demedi mi? Instagram susmaya devam ederken, tek taraflı anlaşma mı olur?” diye sordu.

Sansürleyeni sansürleyerek sansürden kurtulunulamadığı sadece birtakım anlık imtiyazlar koparılabildiği, adeta kişiye özel sansür algoritmaları işletildiği ortada.

Daha önce bu mecradaki birçok yazıda farklı cümlelerle ifade edildiği gibi, teknoloji devleriyle ilişkiler azınlık çıkarlarını savunan yönetimler ve popülist siyasetçilere devredilemeyecek kadar hassas ve önemli.

Olan onların sahnedeki dansını izleyen toplumlara oluyor neticede. Kimi zaman pogromları ateşleyecek ya da seçim sonuçlarını etkileyecek seviyede dezenformasyon, kimi zaman çöken bir medya sisteminin yerini doldurmakta aciz kalacağı bir karartma ile karşı karşıya kalabiliyor insanlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
CAN ERTUNA Arşivi
SON YAZILAR