Eğitimde laiklik ilkesine 100. Yıl darbesi

BANU GÜVEN'İN SESİNDEN YAZISINI DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN


“İsmailağa Cemaati ve Gerçek Bir Kızıl Gonca Hikayesi” başlığıyla Kısa Dalga’da yayınlanan ilk yazım, okula gönderilmeyen kızlardan bahsediyor ve “Sesimizi yükseltelim ki, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, İsmailağa Cemaati’nden ziyaretçileri makamında ağırlayamasın, cemaatleri okullara sokamasın” diye bitiyordu. Bu yazı da, bıraktığım yerden başlıyor. Konumuz, milyonlarca ilk ve orta öğretim öğrencisinin, zorunlu din dersi yetmiyormuş gibi, dört bir koldan Sünni İslam ve muhafazakar kültür dayatmasına maruz bırakılması… Pedagojik formasyonu olmayan din görevlilerinin “manevi danışman” adı altında okullara girmesi, bakanlığın tarikat ve cemaatlerle protokoller imzalamasının ardından, eğitimde laiklik ilkesinin tabutuna çakılan son çivi, bu yıl müfredata sokulan, adı “seçmeli” olsa da, “seçmesi zorunlu” kılınan dinsel içerik tek dersler.

Her yol din dersine çıkıyor

Öğrenciler, zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini, 4. Sınıftan başlayarak zaten alıyor. Ortaöğretimde eskiden haftada bir saat olan din dersi, 2017’de iki saate çıkarılmış, eklenen o bir saat, Biyoloji dersinden çalınmıştı. Şimdi de seçmeli ders adı altında, dinsel ve muhafazakar değerleri aşılamak amacıyla yeni ders grupları çizelgeye eklendi. Öğrencilere “Din, Ahlak ve Değer” başlığı altında dayatılan dersler, “Kur’an-ı Kerim, Kur’an-ı Kerim’in Anlam Dünyası, Peygamberimizin Hayatı, Temel Dini Bilgiler, Türk Düşünce Tarihi, Klasik Ahlâk Metinleri” olarak sıralanıyor. Bir de “Kültür, Sanat ve Spor” başlığı altında bir grup ders var, ama adı sizi yanıltmasın. Burada ders programına yeni giren “Adab-ı Muaşeret, Türk Sosyal Hayatında Aile, İslam Bilim Tarihi, Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi, İslam Kültür ve Medeniyet Tarihi” gibi dersler var. Öğrencilerin, 9. ve 10. sınıfta bu ders gruplarından en az birer ders, 11. ve 12. sınıfta ise bu grupların birinden bir ders seçmeleri şart koşuluyor.

Değişimi özetleyen başlık: “Ayet ve hadisler ışığında Türk ailesi”

Ders içeriklerine bakalım… “Türk Sosyal Hayatında Aile” dersi, AKP iktidarının en büyük dertlerinden birine çare olsun diye tasarlanmış. Hedef, “Modern hayatın getirmiş olduğu problemlerin, Türk aile yapısı üzerindeki olumsuz etkileri hakkında farkındalık geliştirmek”. “Türk aile yapısına, ayet ve hadisler ışığında değinilmesi” ya da “Eşlerin birbiri üzerindeki hak ve sorumluluklarının, Hz. Peygamber'in Veda Hutbesi bağlamında değerlendirilmesi” gibi konu başlıkları var. “Aile kurmanın fıtrata uygun olduğu”, “sağlıklı toplum yapısı için geleneksel ailenin önemi” vurguları da, AKP’nin cinsel yönelimler, toplumsal cinsiyet eşitliği, nikahsız birliktelikler ya da çocuk doğurmak istemeyen kadınlarla ilgili rahatsızlığını gösteriyor. Anlayacağınız, gençler ileride gökkuşağı renklerinden uzak dursunlar, evlenip bol bol çocuk yapsınlar diye konulmuş bir ders bu.

Adab-ı Muaşeret dersine gelince… Arapça’dan gelen bu kavramın Türkçe karşılığı “görgü kuralları”, ama Milli Eğitim Bakanlığı’nın yorumu bildiğiniz gibi değil. Bakanlık, dersin konusunu, “öğrencilerin adab-ı muaşerete uygun konuşmaları, giyinmeleri ve davranmaları, milli ve manevi değerlerini özümseyerek tutum ve davranışlarını bu istikamette şekillendirmeleri” olarak özetliyor. İnternette ders materyali bulamadım, ama bu tarife bakılırsa, ama işin ucu erkeklerden çok kız öğrencilere dokunuyor.

Eğitimde "paradigma değişikliği”

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Bizim yaptığımız bir revizyon değil. Bizimki, ciddi anlamda bir müfredat değişikliği. Ana paradigmasından tutun, bize ait ve bizim değerlerimizle inşa edilmiş, bizim referanslarımızın ışığında oluşturulmuş bir eğitim sistemi inşa süreci. Bunun çalışmalarına da bugün başlamadık. Bu yaklaşık 10 yıllık bir süreç” diyor.

On yıl önceye gidiyoruz. Yusuf Tekin, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısıyken, 2013’te Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı görevine atanıyor. Aynı yıl Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Derneği’ni kuruyor. Kısaca Cihannüma olarak anacağım dernek, amacını “Zihinsel kodları düzeltmek, Müslüman zihnini inşa etmeye katkıda bulunmak için çalışmak” diye tarif ediyor. Arapça ifadeleri çok seven derneğin sayfasındaki uzun ve ağdalı cümleleri geçelim. Amaç, “Özlenen ve beklenen mütedeyyin insan tipinin oluşturulmasına katkıda bulunmak”.

Bir başka deyişle, Erdoğan’ın da istediği gibi “dindar nesiller yaratmak”.

Yusuf Tekin söyleşilerde eğitimde bilimsellikten dem vursa da, Evrim Teorisi ders programından 2017’de, onun döneminde çıkarılıyor. Tekin, gazeteci Kübra Par’ın bu konudaki sorusunu o zaman, “Evrim teorisi, bizim eğitim verdiğimiz çocukların düzeyinde konuşulacak ve anlatılacak bir teori değildir. Çocuklarımız o teoriyi yüksek öğrenimde öğrenebilirler” diye cevaplamış. Evrim teorisiyle ilgili böyle bir hassasiyeti olan bakanın, 4-6 yaş grubu çocuklara “Allah, şeytan, cennet ve cehennem” gibi soyut kavramların öğretilmesi konusunda bir rahatsızlığını ise elbette görmedik, duymadık.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde müsteşarlıklar kaldırılınca, Yusuf Tekin’e rektörlük yolu açılıyor. Erdoğan, rektör atamaları için öngörülen 3 yıllık profesörlük şartını, bir aylık taze profesör Yusuf Tekin için bir kararnameyle kaldırıveriyor. Tekin, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne rektör olarak atanıyor.

Cihannüma’nın kurucu genel başkanı, artık Milli Eğitim Bakanı ve yanına dernekte birlikte çalıştığı isimleri de alıyor. Örneğin Erzurum’da Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olduğu sırada Cihannüma’nın Doğu Anadolu Bölge Koordinatörü olarak çalışan İsmail Bağrıyanık var. Bağrıyanık da, artık Milli Eğitim Genel Müdürlüğü Ölçme Değerlendirme ve Yerleştirme Daire Başkanı. Cihannüma yönetimiyle bakanlık birleşmiş gibi yani. İl Milli Eğitim Müdürlükleri vasıtasıyla, bakanın kurucusu olduğu dernekle işbirliği protokolleri imzalanıyor.

Bakanlığa hakim olan zihniyeti ve Tekin’in “paradigma değişikliği” sözlerini daha iyi anlamak için, Cihannüma’nın Kasım 2022’de Kayseri’de düzenlediği Aile ve Gençlik Çalıştayı’nın raporuna bakalım. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin “aldatmaca” olduğunu, “temelinde de toplumun kökünden yokluğa mahkûm edilmesi düşüncesinin yattığını” savunan raporun, feminizm ve kadınlara ilişkin kısımları da trajikomik. Feminizm hareketlerini fanatik olarak niteleyen raporda, amacın ailede baba figürünün saygınlığını ortadan kaldırılmak olduğu ve hatta psikanalizin “BABA” otoritesini bozma projesinin de kadın eliyle uygulanmak istendiği söyleniyor. Cihannümacılar, “Aşırı serbestlik, ebeveyn ve öğretmen otoritesini gözardı eden ‘terbiyesiz’ bir eğitim” yerine, “geleneklere uygun kız mekteplerinin yeniden dizayn edilmesini” öneriyor. Bakan Tekin’in bu konudaki görüşlerini daha önce de duymuştuk.

Erkek yoğun faaliyetler…

Bir de Ensar Vakfı öncülüğünde kurulan, Türkiye Diyanet Vakfı, İlim Yayma Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, ÖNDER, TÜGVA, KADEM, Eğitim Bir-Sen’in ve Memur-Sen’in oluşturduğu “Eğitime Destek Platformu” var. Platform, Türkiye’nin dört bir yanındaki valiliklerle koordinasyon toplantıları düzenliyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da İstanbul Valisi olduğu dönemde, Eğitime Destek Platformu’yla yaptığı koordinasyon toplantısını, “Şehrimizdeki eğitim ve öğretimin her kademede gelişmesi için istişarede bulunduk” diye duyurmuştu. Üşenmedim, fotoğrafta, masa etrafında oturan herkesi teker teker saydım. Toplantının 62 katılımcısı arasında sadece bir kadın bulabildim. Cihannüma’nın sitesindeki fotoğraflarda da durum farklı değil. Bu tablo, iktidarın amacının sadece dindar nesiller değil, fıtratına uygun, tırnak içinde, “yerini bilen” kadınlar yetiştirmek olduğunu da gösteriyor.

Erdoğan’ın Necip Fazıl Kısakürek’ten el alarak büyüttüğü toplum hayali için En önemli adımlar, tam da Cumhuriyet’in 100. Yılında böyle atılmış oluyor işte. Devamının geleceğinden emin olabilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
BANU GÜVEN Arşivi
SON YAZILAR