MELİS TUFUR
EKONOMİDE ŞEYTAN ÜÇGENİ
Geçenlerde insanın canını çok acıtan bir videoya rastladım. İnternetten yayın yapan Sokak Kedisi muhabiri mikrofonu yaşlı bir geri dönüşüm işçisine uzatıyor. 70’lerin üstünde görünen adam “ameliyat oldum parmağım kesildi, sancı içindeyim ama çalışmak zorundayım..” derken, boğazı düğümleniyor ağlamamaya çalışıyor, ama başaramıyor, yanıbaşındaki çekçeğe tutunuyor. Genç kadın muhabir elini sefkatle adamın sırtına koyuyor, o da fena, konuşamıyor, adamcağız çok içten bir minnettarlıkla “sağol, ilgilendiğin için” diyor.
Ülkede yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik ve enflasyon şeytan üçgeninde derinleşiyor. En güncel (muhtemelen en iyimser) işsizlik ve enflasyon verilerine bakalım. Ağustos 2021 itibariyle Türkiye’de resmi işsizlik oranı %12. 15-24 yaş grubu ile tanımlanan “genç işsizliği” bu oranın iki katında yüksek seyrederken (%22) düne kadar iyi kötü evdeki gencin cebine harçlık koyabilen aile büyüklerinin maaşları da raporlanan enflasyona yenik hayli zamandır. (Eylül 2021’de geçen yılın aynı ayına göre %19.58)
BOŞ GEZEN GENÇLER
Hükümet gençlerin “ne işte, ne okulda ne de eğitimde olmama” skorunu (NEET) düşürmek için iş imkanı yaratamadığı gençleri her köşe başına açtığı apartman üniversitelerine yönlendiriyor. Ama bu stratejinin gençlere ve topluma anlamlı bir katkısı olmuyor. Hala 15-24 yaş arası gençler arasında ne okulda ne işte ne de eğitimde olmama oranı TUİK’in yayınladığı en son verilere, yani 2021 ikinci çeyrek raporuna göre %23,5. Her 15-24 yaş grubuna mensup 100 kadından 30’u ne çalışıyor ne de herhangi bir eğitim sürecinde yer alıyor. Genç kadınları ve erkekleri farklı köşelere sıkıştıran kötü bir manzara bu. NEET skorunda OECD sıralamasında gerilerde kaldığımızı kolaylıkla tahmin etmişsinizdir.
Bu apartman ve taşra üniversitesi stratejisi ile ülkede, yetişkinler arasında lise mezunları ile üniversite mezunlarının sayısı eşitlendi. Bunun kime ne faydası var sahiden bilemiyorum. Zira bu eğitimdeki “şahlanış” ın ekonomik karşılığı olmadığını %27’lik maddi yoksun grubunun varlığından anlıyoruz.
MADDİ YOKSUNLUĞUN PENÇESİNDEKİLER
TÜİK dokuz kriterden en az dördünü karşılayamayanları “Maddi Yoksun” olarak tanımlıyor. Listede çamaşır makinesi, telefon, renkli TV, otomobil, ekonomik olarak beklenmedik harcamaları karşılayabilme, 1 haftalık tatil, borçları yönetebilme, iki günde bir et-balık-tavuk yiyebilme ve evin ısısını karşılayabilme bulunuyor.
Bu ülkede asgari ücretli oranı %40’ın üstünde. Kadınların yaklaşık %70’i iş gücüne katılmıyor. Hal böyle olunca yıllık ortalama hane halkı kullanılabilir gelirinin de 2019’da 69 bin 349 TL tespit edilmiş olması şaşırtıcı olmuyor. Düşünün Türkiye ortalamasında bir aile için tüm harcanabilir gelirleri bir araya getirdiğinizde aylık 6 bin TL yi bulamıyorsunuz. DİSK’in araştırma bölümü DİSK AR’ın raporuna göre Ağustos ayında açlık sınırı 2.977 TL, yoksulluk sınırı ise 10.299 TL. Yani Türkiye ortalamasında harcanabilir geliri olan haneler bile yoksul, siz bir de alttakileri hesap edin.
Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2020
Neoliberalizm ülkemizde AKP iktidarında gemi azıya aldı. Mevcut güvence kalkanlarının zayıflaması, güvencesiz çalışma oranının artması, ekonominin iyi gittiği dönemde göze batmıyordu. Gelirler yükselirken insanlar geleceğe umutla bakıyor, güvence sistemindeki zayıflamayı göz ardı edebiliyorlardı. Hele en dipteki yoksul vatandaşlara sağlanan küçük ama düzenli gelirler sosyal güvence eksikliğini hepten unutturuyordu.
Fakat paralar suyunu çekip ekonomik kriz saklanamaz hale geldiğinde, işin, gelirin aslanın ağzında olduğu görüldüğünde, mavi yakalılar corona filan dinlemeden otobüslere, servislere doluşup işe gitmeye devam ettiler, gitmek zorunda bırakıldılar. Hükümet işten çıkarma yasağını uyguladı ama bu süre zarfında SSK primleri ödenmedi. Zaten yasak kalkıncada her yerden işten çıkarma haberleri gelmeye başladı.
Günümüzde neolibralizmin en net sonuçlarından biri güvencesiz çalışma hayatı. Bakın 80’lerden bu yana kaybettiklerimize. Bu ülkede emekli ikramiyesi ile ev satın alınan günlerden geldiğimiz yere bakın. Onca yıl çalışıyorsunuz ve kıdem tazminatınızla hiçbir şey yapamıyorsunuz. Yaşlandınız, iş bulamıyorsunuz.
Emekli maaşlarının döviz bazında, satınalma gücü açısından 1980’den bu yana nasıl eridiğine baktığınızda neoliberalizmin çalışma hayatına getirdiklerini ve götürdüklerini görebiliyorsunuz.
Bugün psikolog bir arkadaşımdan öğrendiğime göre psikoloji bölümü öğrencileri zorunlu stajlarını yapabilmek için ceplerinden ödeme yapıyormuş. Stajyerlere asgari ücret /yemek / yol paketinden gelinen yere bakar mısınız?
Pek çok kurumun işlevsizleştiği bırakın sosyal devleti, devletin bile etkin çalışmadığı ülkenin yoksulluğunda ne okul, ne eğitim olur, ne hayal gücü genişler ne de bedensel sağlık korunur, ne spor yapılır ne tiyatro. Yoksulluğu üreten ve vatandaşı içine çeken şeytan üçgeninin köşelerinde işsizlik, güvencesizlik ve enflasyon var. Bu şeytan üçgenini kırmalı yoksullukla topyekün savaşmalıyız. Bu mücadelede etkin ve adil işleyen devlet kurumlarına çok ihtiyaç var.
Umarım bu meselelerin çözümüne ilişkin düşünmeden geçmez tek bir günümüz.