MELİS TUFUR
SEÇİM ÇANLARI KİMİN İÇİN ÇALIYOR?
Son 12 yıldır ülkemizde adeta “seçim fırtınası” yaşanıyor. İki referandum ile ülke tarihinde benzeri görülmemiş biçimde iktidarın sonuçlarını beğenmeyip “yenilediği” bir genel seçim ile İstanbul yerel seçimleri de bu dönemde yapıldı. Bir buçuk yıl içinde bizi bir Cumhurbaşkanlığı seçimi ile bir milletvekili seçimi bekliyor.
Hal böyle olunca seçim sonuçlarını tahmin etmeye çalışan araştırma raporlarına ilgi de her geçen gün artıyor. AK Parti yıllardır ülkenin anlı şanlı araştırma verenlerini geride bırakarak devasa örneklemleri ve dolayısıyla bütçelerle düzenli olarak siyasi beklenti ve oy tercihi araştırmaları yaptırıyor. Açıkçası 20 yıllık iktidarını bu araştırmalara da borçlu olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü AK Parti araştırmayı sayısal üstünlüğü sağlamanın güçlü, pragmatik yöntemi olarak etkili biçimde kullandı.
Seçim araştırması bana göre markalar için yapılan pazarlama araştırmalarından çok da farklı değildir. Tüketici yerine seçmeni, marka yerine partiyi veya adayı koyabilirsiniz. Kimi tercih ettiğini sormak adı üstünde seçim araştırmasıdır ama seçmenin neyi, neden, nasıl, nerede, ne zaman ve kimin yüzünden seçtiğini tahmin edebildiğiniz bir araştırma yapıyorsanız işte o vakit siyasi ve sosyal araştırmacısınızdır. Üstüne, görüştüğünüz kişilerin (seçmenin) davranış ve değerleri ile iletişim alışkanlıklarını da öğreniyorsanız çok katmanlı analizler yapabilir geri dönüşü yüksek stratejiler oluşturabilirsiniz.
Kısa Dalga’da yayınlanan İlham Verisi programında tam da bu tarife uygun biçimde bir araştırmanın sonuçlarını Motto ve Bulgu araştırma şirketlerinin sahibi ve yöneticisi meslektaşım Semih Turan’la analiz ettik.
Turan ve ekibi Türkiye Siyasi & Sosyal Gündem Araştırması’nın ikinci fazının saha çalışmasını geçtiğimiz ocak ayının son haftasında tamamladılar. Araştırmanın künye detaylarını programda dinleyebilirsiniz. Kısaca burada 1808 örneklemle Türkiye temsili bir çalışma olduğunu, CATI-Bilgisayar Destekli Telefonla yürütüldüğünü belirteyim.
Araştırmanın bulgularına geçmeden evvel kendi notlarımdan önemli bulduğum bir konuyu paylaşmak istiyorum:
YOKSUNLUK HER ZAMAN YOKSULLUK DEMEK DEĞİLDİR
TUIK’in Haziran 2022 de yayınlanan 2020 dönemi Gelir, Yaşam, Yoksunluk araştırmasına göre: maddi yoksunluk oranı bir önceki yıla göre 1,1 puan artarak %27,4 olarak gerçekleşti Nedir maddi yoksunluk? TUIK’ten aktarayım: “Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk; çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme ve evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme durumu ile ilgili hanehalklarının algılarını yansıtmaktadır. Söz konusu dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanların oranı maddi yoksunluktur.”
Düşünün daha 2020 yılında ve TUİK tarafından yapılmış bir araştırma ile maddi yoksunluk %27, geldik 2022 Ocak ayına,)“Hanenizin ekonomik durumu nasıl? Siz geçinebiliyor musunuz?” sorusuna “kötü veya çok kötü, geçinemiyoruz” diyenler hala %27, üstelik 3 ay önceki ilk fazda da %26’ymış.
Elbette TUIK’in maddi yoksunluk tanımı somut kriterlere dayanıyor Bulgu/Motto araştırma şirketi bir duyguyu, vatandaşın kendi durumuna ilişkin objektif olması çok zor olan bir algıyı sorguluyor. Biz sokak röportajlarında “1.500 TL gelirim var aslanlar gibi yaşıyorum” diyene şaşırıyoruz, öte yandan gelirinin en fazla %10’unu mutfağa harcayan yüksek gelirli vatandaşın enflasyondan şikâyet etmesine şaşırmıyoruz.
Ülkemizde siyasi kutuplaşmanın sersemleştirici atmosferinde “siyasi aidiyet” çok güçlü. Bu öyle acayip bir şey ki açken tok, tokken aç hissettirebiliyor. Siyasi görüşüne göre bardağın dolu veya boş tarafına baktırabiliyor.
Mesela Grafik 2’den takip edebileceğiniz gibi HDP seçmeninin yarısı, İyi partinin %40’ı, CHP seçmenin üçte biri herhangi bir seviyede geçinemediğini söylerken AK Parti seçmenin sadece %19’u geçinemediğini söylüyor. Başka araştırmalardan da bildiğimiz üzere AK Parti seçmenin sosyoekonomik statüsü mesela CHP seçmeninden daha yüksek değil. Öyleyse neden böyle diyorlar? Sahiden AK Parti seçmeninin %81’i geçiniyor mu? Elbette hayır, burada işte Bulgu-Motto kurucu ve yöneticisi Semih Turan’ın ısrarla vurguladığı Siyasi Aidiyet konusu devreye giriyor. Turan, sosyolojik anlamda “geçinme” nin tek tanımı yok diyor ve tevekkül kültürümüzü hatırlatıyor.
Ama tevekkül ve “geçinme” konusunun göreceliliğini de unutmamak lazım. Yani ucuzluk marketinden bile alışveriş yapamayan da geçinemediğini söyleyebilir, eskiden olduğu gibi kar tatiline çıkamayan da…
MUTLU DA DEĞİLİZ UMUTLU DA
Araştırmada geçinme konusunun yanı sıra hayattan memnuniyet (mutluluk) ve gençlerin geleceğe umutla bakıp bakamadığı (umut) konuları da sorgulanmış. AK Parti seçmeninin %33’ü hayatından memnun değil, %49’ı ise gençlerin geleceğinden umutlu değil, MHP seçmeni de ne mutlu ne umutlu. Muhalif parti seçmenlerine hiç girmeyelim. CHP, HDP ve İYİ Partili seçmenlerinin %93-94 seviyesinde gençlerin geleceğinden endişe duyduklarını %60’ın üzerinde hayatlarından memnun olmadıklarını akılda tutalım. (Grafik2)
Bu mutsuzluk meselesi çok fena. Başka bir soruda katılımcıların %60’ı mutlu olacak bir şey yok hayatımda demiş. Kaba intihar hızının (1000 kişiye düşen intihar oranı) hala 4,12 olmasına şükretmeliyiz (TUIK, 2019) bu ülkede.
Bizim mutsuzluğumuz ve stresimiz uluslararası araştırmalarda da belirgin biçimde ortaya çıkıyor. Global araştırma şirketi Gallup’un 2021’de yayınlanan Dünya Mutluluk Raporuna göre Türkiye, Lübnan’la beraber tüm mutsuzluk rekorlarını kırıyor; öfke ve streste zirve, keyif ve kahkahada ise dipteki ülkeler arasında yer alıyorlar. (Grafik3)
SEÇİM ÇANLARI KİMİN İÇİN ÇALIYOR?
Hal böyleyken insan halkın bu durumdan iktidar ortaklarını sorumlu tutmasını bekliyor değil mi? “Bu pazar seçim olursa hangi partiye oy veririsiniz?” diye sorulduğunda AK Parti’nin hala liderliğini koruduğunu, küçük ortağı ile hala %40’lık bir oy potansiyeline sahip olduğunu görüyoruz. (Grafik4)
AK Parti 24 Haziran 2018 seçimlerine göre 10 puan, MHP 4 puan kaybetmesine karşın, Cumhur ittifakı yüzde 40 civarında oylarını koruyor. Semih Turan, AK Parti'nin hala yüzde 25’lik çekirdek bir seçmeni olduğunu vurguluyor. Bu kesim yukarıda belirttiğimiz siyasi aidiyeti, duygusal bağlılığı olan hedef kitle.
Muhalif partilerin CHP ve İyi Parti’nin toplam 9 puan artışla yüzde 41,7, HDP yüzde 11, Gelecek ve DEVA’nın sırasıyla yüzde 2 ve yüzde 3,6 oranında oy aldıklarını görüyoruz. (Grafik4)
Seçim araştırmalarında parti seçmen büyüklükleri azaldıkça hata payının da yükseleceğini unutmamak lazım. Misal, TİP’in oyunu yakınlarda Metropol %0,9 olarak açıkladı. Bu oy büyüklüğüne Bulgu / Motto’nun araştırmasında rastlamıyoruz ama her iki araştırmanın da güvenilirliğinden şüphe etmemiz için bir sebep yok. Araştırmanın künyesini verirken hata payını bizimle en baştan paylaşmalarının sebebi bu zaten. Böyle durumlarda Türkiye koşullarında istatistiki anlamda güvenilir tarafta kalabilmek için yani bazı küçük partiler için söylediğimizden büyük oranda emin olabilmek için toplumu temsil edebilecek biçimde düzgün dağıtılmış minimum 4.000 örneklemle sahada olmak lazım.
Bulgu/Motto’nun burada incelediğimiz araştırmayı - %2,4 hata payı ile raporladığını ve tüm partilerin oy oranlarında bu aralıkta sapma olabileceğini aklımızda tutalım.
PARTİLER ARASI OY GEÇİŞGENLİĞİ
Araştırmanın en ilgi çekici analizlerinden biri “oy geçiş analizleri”. Burada oy oranı düşük partiler için yapacağımız saptamalarda eğilimlerin sadece yönünü paylaşmayı uygun görmüyorum. Sayısal sonuçlar güvenilir olmayacaktır.
- 24 Haziran Seçimlerinde AKP’ye oy verenlerin %5’i bu Pazar seçim olsa CHP’ye, %4,4’ü İyi Parti’ye oy vereceğini söylüyor.
- CHP ve İyi Parti arasında İyi Parti lehine bir etkileşim var. CHP’den İyi Parti’ye %9,7 giderken İyi Parti’den CHP’ye %7,4 gidiyor.
- HDP, seçmeni en sadık parti. %78’i oyunu değiştirmiyor ama %10,6’sı CHP’ye %1,8’i DEVA’ya yöneliyor.
- DEVA herkesten oy alıyor ama en çok İyi Parti’den oy geliyor
- 2018’de yaşı tutmadığı için oy verememiş, seçim zamanında yapılırsa 6.5 milyonu bulacak çiçeği burnunda genç seçmenin %41’i hala karar vermemiş, %5,3’ü oy kullanmam diyor
Siyaset çanları herkes için çalıyor. İktidar halkın tepkisinin korktuğu düzeyde oy oranlarına yansımamasının konforunu sürüyor, öte yandan muhalefet hep aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemekten vazgeçmiyor. Ama ekonomik ve sosyal koşulların bu statükoyu bozacağı çok açık. Seçim zamanında yapılsa bile şunun şurasında 1.5 yıl kaldı. Harekete geçme zamanı geldi geçiyor.
Son söz araştırma okur yazarlığına dair: Sevgili Kısa Dalga okurları, ülkemizde pek çok alanda olduğu gibi araştırma alanında da büyük bir erozyon yaşanıyor. Siyaset alanında ortalık “anket” dolu ama “araştırma” bir elin parmaklarını geçmiyor. “Anketçi”lerin değil araştırmacıların raporlarına kıymet vermenizi, mesleki yeterliliği olmayan, her sorana elinde bir araştırma ile koşanlarla vakit kaybetmemenizi öneririm.