Erdoğan’ın adaylık meselesi

Başlığa bakmayın siz, aslında böyle bir mesele yok. Yani bunu mesele eden yok. Muhalefete göre Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin erken seçim kararı alması dışında hiçbir seçenekte 3’üncü kez cumhurbaşkanlığına aday olamaz. İktidar bileşenlerine göre ise Erdoğan her koşulda aday olabilir ve bu onun yeni sisteme göre 2’nci adaylığı.

Anayasalar toplumların bir arada yaşamasına olanak sağlayan ve en geniş katılım ile oluşturulmuş yazılı metinlerdir. “YSK’nın zor kararı” başlıklı yazıma “ülke hukuk fakültesi amfisi gibi” diyerek başlamıştım, oradan devam edeyim, ülkede anayasa sınavına hazırlanan öğrenciler gibi her köşede Erdoğan’ın adaylığı üzerinden anayasa tartışılıyor.

1982 Anayasası bugüne kadar tam 19 kez değiştirildi. Başlangıcında 177 madde ve 16 geçici maddeden oluşan anayasanın 30’u aynı maddede olmak üzere AKP iktidarı döneminde 134 hükmü yeniden yazıldı. Anayasanın toplamda 113 maddesi bugüne kadar farklı tarihlerde de olsa değiştirildi. Yani neredeyse tamamı. Bütün bu değişikliklere karşın halen anayasa tartışıyoruz.

Anayasalar yapılırken çok geniş tartışmalar yaşanır. Türkiye’nin siyasal sistemine göre anayasada değişiklik yapma yolu bellidir. Anayasa değişikliği bir kanun metni olarak TBMM Başkalığına teklif olarak yeterli imza ile sunulur. Ve bu metin anayasa komisyonunda görüşülüp oylanır. Sonra TBMM Genel Kurulu’na gelir. Burada anayasa değişikliğinin kabulü için en az 400 oy yani milletvekili sayısının 3’te ikisinin evet oyu gerekir. Bu sayı 360’la 399 arasında kalırsa anayasa değişiklik teklifi halkoyuna yani referanduma sunulur. Son olarak hukuken tartışmalı da olsa 16 Nisan’da Türkiye’de anayasa değişiklikleri referandum ile gerçekleşti ve yönetim sistemi değişti. Şimdi yürütülen tartışmaların merkezinde de bu değişiklikler var.

Açık hükümler yorumlanamaz

Erdoğan’ın tekrar aday olmasının önündeki engel anayasanın 101’inci maddesi. 116’ncı madde de elini kolunu aday olma nedeniyle bağlıyor. Bunlar anlam itibariyle çok açık maddeler ve en temel hukuk kuralı gereği “anlamı açık olan hükümler yorumlanmaz” kategorisine de dahiller aslında. Burada maddelerde sıkıntı yok, maddelerin içeriğinden bağımsız yapılan yorumlar sıkıntılı.

Anayasanın bu iki maddesi yeni, 6 yıl önce değiştirildi aslında. Bu değişikliği yapanlar, kendi yaptıkları değişiklikleri bugün eğip bükerek başka bir biçime sokmaya çalışıyorlar. Bu da doğal olarak tartışmanın ateşini yükseltiyor. Bu değişiklikler yapılırken Erdoğan’ın adaylığının önüne çıkacak engelleri ortadan kaldırmak, neden o zaman akıllarına gelmemişti sorusu doğru bir sorudur. Geçici bir madde “bu değişiklikten sonra seçilen cumhurbaşkanının ilk dönemidir” mesela yeterli olabilirdi.

O sabahlara kadar süren komisyon toplantısında bunun konuşulup konuşulmadığını anlamak için onlarca uzman milletvekilinin katıldığı anayasa komisyonu tutanaklarını okudum. 2016 yılının aralık ayının son haftası gece geç saatlere kadar bu değişiklik teklifleri görüşüldü. Muhalefet milletvekilleri sayısal çoğunluk nedeniyle futboldaki terime uygun olarak zamana oynadılar ve sürekli olarak anayasaların tarihsel önemine, felsefi anlamına vurgu yaparak getirilen düzenlemelerin yaratacağı sıkıntıları ayrı ayrı ve uzun uzun anlattılar. Ama değişiklik metni teklif sahipleri MHP ve AKP’li üyelerin hiç yorum yapmadan verdikleri oylarla komisyondan geçti.

Teklifin 8’inci maddesi eski anayasada bulunan 101 ve 102’nci maddeleri birleştiriyordu ve aynı hükmü yani “bir kimse en çok 2 defa cumhurbaşkanı seçilir” hükmünü içeriyordu. Çok açık olduğu ve içeriği değişmediği için hiç tartışılmadı, konuşulmadı bile.

Tutanaklarda Bozdağ ne diyor?

Cumhurbaşkanının dönemine ilişkin kafa karışıklığını, Anayasanın 116’ncı maddesini, değişiklik teklifindeki 12’nci maddeyi HDP’li Meral Danış Beştaş ve CHP’li Yıldız Tur Biçer dillendirmiş sadece. Komisyon çalışmalarına ara sıra uğrayan o zamanın da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ alınan notlara uygun olarak eleştirilere yanıt vermiş. Tartışmalar, açık hüküm olan adaylık meselesi ile ilgili değil, fesihle ilgili. Fesih deniyor ama aslında seçimlerin yenilenmesi ile ilgili. Çünkü adaylık meselesi çok açık, yoruma gerek yok. Tutanaklardan:

“ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (YOZGAT): …Cumhurbaşkanı Meclisi feshedecek, bir sene feshetti. Seçim oldu, bir sene sonra beğenmedi, tekrar feshetti. O zaman cumhurbaşkanı zaten kendi on yıl yapacağı cumhurbaşkanlığını ortadan kaldırmış olacak, cumhurbaşkanının tekrar aday olma gibi bir durumu söz konusu olmayacak ve ortadan kalkmış olacak…

Parlamento tehdit altında değil, cumhurbaşkanı da tehdit altında değil. Kendi için de bir fren-denge sistemi kurulmuş, kim bu yetkiyi kullanırsa ona bir müeyyide getirilmiş. Keyfe ma yeşa kullanılmasın, keyfî hareket etmesin diye siz seçim yenilediğinizde kendi seçiminizi de yenileyeceksiniz. On yıl görev var. Eğer ikinci dönem seçilirse, birinci dönem yenilendiğinde diyelim, bir sene sonra, dört yıllık görevinden de sarfınazar edecek, ikinci dönem seçilebilirse gelecek.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Yazmıyor bu teklifte.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Çok açık, Anayasa’yı okuduğunuzda bunun böyle olduğunu göreceksiniz.”

Tartışmaların hiç birisinde “yeni sistem geliyor” teziyle birlikte Erdoğan’ın ilk döneminin de bu sistemle seçilmesinden sonra başlayacağına ilişkin bir görüş yok. Çünkü bütün hesaplama yeni sisteme geçildikten sonra TBMM’de erken seçim kararı alabilecek çoğunluğa mutlak sahip olunacağı inancıyla yapılmış. Cumhur İttifakı 360 milletvekili ile erken seçim kararı alacak, bu da Erdoğan’ın anayasal hakkı olan 3’üncü defa aday olmasının önünü açacaktı. Ama olmadı. Tam bir evdeki hesap çarşıya uymadı durumu yani. Şimdi altını doldurmakta zorlandıkları bir adaylık konusu var Erdoğan’ın.

Niye geçici madde konmadı?

Oysa bu değişiklik teklifinin metninde bir de hayli uzun geçici maddeler listesi var, yürürlük sürelerini, istisnaları belirten. Geçici maddelerden birisi de “Anayasanın 67’nci maddesinin son fıkrası hükmü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra birlikte yapılacak ilk milletvekili genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi bakımından uygulanmaz” hükmü. “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” hükmü yani. Bu kadar ince düşünülerek oluşturulan metinde Cumhurbaşkanının 3’üncü döneminin düzenlenmesinin atlanmış olma ihtimali inandırıcı olabilir mi?

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilecek anayasa değişiklikleri 2019 yılında yapılacak ilk seçimlerden sonra yürürlüğe girecekti. Geçici madde 21’de bu açık bir biçimde “Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Yasama Dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 3/11/2019 tarihinde birlikte yapılır” diye de belirtilmişti. Uygulanmayan ilk madde de bu oldu. Seçimler 17 ay önce hem de baskın bir biçimde 24 Haziran 2018’de yapıldı. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı sistemindeki yetkilerini kullanabilmek için cumhurbaşkanlığının ilk döneminin tam 17 ayından vazgeçti. Bu süre gerçekten çok uzun bir süredir. Millet İttifakı nedeniyle Cumhur İttifakı’nın TBMM’de erken seçim kararı bile alamayacak çoğunluğu ortaya çıkınca Erdoğan’ın 3’üncü defa aday olup olamayacağı tartışması da başladı. Bu tartışmalar hep içeriğe girilmeden “seçimlerin zamanında” yapılacağı açıklamasıyla geçiştirildi. Bu arada zaman zaman TBMM’de bu çoğunluğu sağlayabilmek için İYİ Parti de yoklandı. Devlet Bahçeli bile bunun için politik tarzına hiç uygun olmayan bir biçimde Meral Akşener’e “eve geri dönün” çağrısında bile bulundu. En son Erdoğan da erken seçim kararının TBMM’den alınmasını tercih ettiğini biraz mahcup bir ifadeyle dillendirdi. Bu ifade Erdoğan’ın politik tarzı değildi ve alt okuması durumun çok sıkıntılı olduğunun farkındaydı.

Mesele aslında çok net, 101’inci madde bir kimsenin sadece 2 defa cumhurbaşkanı seçilebileceğine hükmediyor. Hüküm seçilme fiiline ilişkin ve çok net, 2 kez diyor. Burada zamana ya da anayasa metnine ilişkin bir kategori yok. 1921 ya da 1924 ya da 1961 anayasası uyarınca da seçilmiş olsanız, 101’inci madde 2 kez seçilebilirsiniz diyor ve bu hüküm halen yürüklükteki anayasada mevcut.

Bekir Bozdağ’ın o dönem de belirttiği gibi 116’ncı maddede de Cumhurbaşkanının seçimi yenilemesine karar vermesiyle TBMM’nin erken seçim kararı alma yetkileri birbirlerine karşı bir dengeye oturtulmuş, TBMM’nin karar alması halinde istisna olarak 2’nci döneminde bulunan cumhurbaşkanına 3’üncü defa aday olma hakkı tanıyor. Bu istisna cumhurbaşkanının seçime karar vermesi halinde yok. Mesele hayli açık yani.

Potansiyel tartışma: Bakanlar aday olabilir mi?

İktidarın önündeki tek sıkıntılı konu bu değil. Bakanların tamamına yakını milletvekili olmak istiyor. Bunu daha önce de yazmıştım. Milletvekilleri bakan olamıyorlar, bakan olmaları için milletvekilliklerinden istifa etmeleri gerekiyor. Peki, bakanlar milletvekili adayı olabiliyorlar mı? Anayasa’da bu boş bırakılmış bir alan. Bu konuda düzenleme yok. Bakanlık önceki sistemde siyasi bir görevdi, şimdi atama yöntemine bakıldığında kamu görevi. Bakan yardımcılarına ilişkin düzenleme var. Onlarınki net kamu görevi ve aday olmaları için istifa etmeleri gerekiyor. Bu mesele AKP’nin gündeminde. Sorulduğu zaman hemen “bakanların milletvekili adayı olmaları için istifa etmelerine gerek yok” yanıtı alıyorsunuz ama bu yanıtı dillendiren bile bir süre sonra tereddüt içinde kalıyor. Bu tereddüttün nedeni anayasadaki düzenlemeler değil, Erdoğan’ın görüşü. Bu konunun anayasaya uygun olup olmadığı Erdoğan’ın kararına bağlı. Aslında Erdoğan’ın adaylığının yanına bir de bu konuda anayasa tartışması ister mi Cumhur İttifakı, emin değilim. Ama bütün bu tartışmaları mesele etmediklerini biliyorum. Çünkü bu konularda kararı YSK verecek ve yapılan yorumlara bakılırsa YSK’daki yeni 5 üyenin de tamamı “Mustafa Şentop ya da Mehmet Uçum” …

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR