Gerçekten Güçlü Parlamento

Parlamentolar dünya demokrasi tarihinin ilk yapı taşlarından birisidir. Halkın karar alma süreçlerine katılımı için oluşturulmuştur. Her demokratik kurum gibi parlamentolar için de büyük mücadeleler verilmiştir. Örneğin Fransız siyasi tarihi bu mücadelelerle oluşmuştur. Tarihin bir cilvesi olarak parlamentosu tamamen devreden çıkmış olan Türkiye coğrafyasında, dünyanın tespit edilen en eski parlamentosu kurulmuştur. Antalya Patara antik kentinde dünyanın ilk demokratik meclisi olarak kabul edilen Likya Birliği Meclisi binası bulunmaktadır.

Günümüzün parlamentolarına örnek göstereceğimiz bilinen en eski parlamento İzlanda’da 930 yılında kurulan Alting’dir. Daha sonra İngiltere devreye girmektedir. İngiltere’de özellikle vergi konusunda halka danışmak için kral, halk tarafından seçilen temsilcilerle toplanırdı. İngiltere’de 2 ayrı meclisli parlamento vardı. Zengin ve soyluların oluşturduğu Lordlar kamarası, halkın oluşturduğu Avam Kamarası. Lordlar kamarası artık İngiltere’de çok zayıftır.

ABD, Fransa ve İngiltere’de 2 meclisli parlamento vardır. Türkiye’de de ilk Anayasa gereği 1876’da 2 meclisli parlamento vardı. 1921 ve 1924 Anayasalarında tek, 1961 Anayasasında çift meclisli parlamentolar görev yaptı. 1981 Anayasasında meclis sayısı tekrar teke düştü. 1961 Anayasası ile oluşturulan senato “okumuşlar meclisi” olarak adlandırılırdı. Bir tür İngiltere’nin Lordlar kamarası gibi yani. Milletvekillerinin seçilerek oluşturduğu TBMM’nin yanında senato, bu meclisin bir üst organı gibi görev yapardı.

Bu çok kısa tarihsel bilgilerden yola çıkarak parlamentoları olan her ülkenin yönetiminin demokratik olduğu gibi bir fikre kapılmayın. Kuzey Kore’de de 3 partili bir parlamento bulunmaktadır.

SİSTEM REFERANDUMU

AKP ve MHP, “güçlü parlamento” sloganıyla Cumhurbaşkanlığı sistemine hem de güçler ayrılığının daha da belirginleşeceği iddiası ile geçti. Aslında yazılı metinler, referandum öncesi bunun olmayacağını açıkça söylüyordu. Yaşanan pratik de bunu net bir biçimde gösterdi. Gündemsizlik nedeniyle tatile girmek zorunda kalan, denetleme fonksiyonu tamamen bitmiş, yasama fonksiyonu tek kişilik yürütme organına geçmiş, Cumhurbaşkanının tam kontrolünün altına girmiş olan bir parlamento var. Parlamentoda muhalefetin var olması belki de sistemin demokratik olabileceğine ilişkin tek somut delil.

Önümüzdeki seçimlerde 2 sistem yarışacak. Cumhurbaşkanlığı sistemini Cumhur ittifakı AKP, MHP ve yanlarında çokça göremediğiniz bir ittifak bileşeni olarak BBP ve bu ittifaka tam destek veren ama ittifak içinde hiç göremediğiniz Vatan Partisi savunacak. Buna karşı parlamenter sistemi savunan 2 ittifak var. Altılı masada çalışmalarını ve görüşmelerini sürdüren Millet ittifakı ve HDP çatısında altında yapılan Emek ve Özgürlük ittifakı.

Dolayısıyla bu seçim, bir sistem değişikliğinin oylanacağı referandum olacak. Her yanıyla çok önemli bir politik ve demokrasi deneyimine tanıklık yapılacak Türkiye’de.

SİYASİ PARTİLER YASASI

Millet ittifakı, adını “güçlendirilmiş parlamenter sistem” koyduğu somut anayasa değişiklik metnini, imzaladı ve kamuoyu ile paylaştı. Özetle, yasama ve denetleme yetkisi güçlü bir parlamento hedefleniyor. Yazılı metinlerde parlamentoyu güçlendiriyor olmanız yeterli değil. O parlamentoyu oluşturan üyelerin, yani milletvekillerinin de özgür olması gerekiyor. Bunu parlamento zemininde bazı istisnai oylamalarda görülen “parti grubu kararı alınamaz” ile sınırlamamak lazım. Parti içi işleyen demokrasiler sonrasında parlamentoya gelen milletvekilleri, temsilcisi oldukları seçmenin hakkını ve hukukunu parti yönetimlerinin o dönemki pozisyonlarına rağmen, iktidarda olsunlar ya da olmasınlar savunabilmeli. MHP’de 2 örnek yaşadık son dönemde 2 milletvekili “hayat pahalı” dediği için ihraç tehdidine maruz bırakıldı. Biri ayrıldı, Cemal Enginyurt. Diğeri istifa etti ama bir süre sonra geri döndü.

Millet ittifakına yönetilen en temel soru cumhurbaşkanı adayının kim olacağı. İktidar bileşenleri de millet ittifakına yönelttikleri eleştirileri, sadece adayın kim olduğuna ve neden açıklanmadığına kadar indirgemiş vaziyetteler. Oysa millet ittifakında, son liderler toplantısında açıklanan süreçlere yönelik çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Seçime kadarki süreç, seçim süreci, seçim günü ve seçim sonrası kategorik olarak çalışılıyor.

Seçime kadar olan süreç komisyon çalışmalarıyla devam ediyor, seçim süreci seçim kararı alındıktan sonra çalışmaya başlanacak. Bu süreç partilerin iç dinamikleri açısından da çok önemli. Çünkü seçime katılacak partiler ve bunların listeleri mühendislik çalışmasıyla her seçim bölgesinin farklı özellikleri de dikkate alınarak yapılacak. Seçim günü, seçim güvenliği çalışmaları hemen hemen tamamlandı. Şimdi seçmeni de en çok ilgilendiren konu olan, seçim sonrası süreç çalışılıyor. Bu çalışmayı her parti ayrı ayrı yapıyor. Ama ana hat belli.

YİNE HDP

Burada yapılan çalışmalar doğal olarak seçenekli. Parlamentonun seçimden sonraki dağılımı çok önemli. Bu dağılım parlamenter sisteme geçiş sürecini de belirleyecek. Anayasa değiştirecek sayıya ulaşılırsa süre kısalacak, referanduma gitmek zorunda kalınırsa biraz uzayacak. Bu sayılara ulaşılamazsa, yani parlamentodaki milletvekili sayısı, burada, ona destek vermesi beklenen HDP ile birlikte 360’ın altında kalırsa, Millet ittifakı başka bir yol haritası ile daha uzun hedef belirleyecek.

Buradaki HDP’nin varlığı, hemen yeni bir tartışma zemini yaratmasın. Millet ittifakının önüne koyduğu model güçlü parlamento. Bu modelde, eskiden parlamentoda çoğunluğu sağlayan parti ya da partiler yürütme organına, yani hükümete sahip oluyordu. Parlamentoda da çoğunluğa sahip olduğu için de hükümet istediği kanunları çıkartabiliyor, istediği kararları aldırabiliyordu; bazı koalisyon dönemi örnekleri hariç.

Şimdi bu olmayacak. Çok parçalı bir hükümet modeli ve çok parçalı bir TBMM dağılımı öngörülüyor. Bu parçalı parlamentoda kimlerin ne zaman ve ne için ittifak yapacakları hiç belli olmayacak. Hatta bazı konularda 3-5 milletvekiline sahip partiler bir anda çok kıymetli hale gelebilecekler. Bunu,1996 yılında Refahyol döneminde 7 milletvekilline sahip BBP örneğinde yaşadık.

HDP’yi sürekli kriminalize ederek millet ittifakına ekleyen Cumhur ittifakı, Millet ittifakının bir hükümet modeli haline gelmesi durumunda TBMM’de, HDP ile muhalefet bloğunu oluşturacak. Millet ittifakının oluşturduğu hükümetin bazı karar ve uygulamalarına HDP muhalefet ettiğinde Cumhur İttifakı ne yapacak, kimin yanında yer alacak? Bunu göreceğiz. Güçlü parlamentoda hükümet ortağı partiler de muhtelif temel konularda, parti programları doğrultusunda tavır alıp, hükümet karşıtı tutum takınabilirler. Ve bütün bunların sonuçlarını da hükümet bloğu anlayışla karşılamalıdır. Eskiden olduğu gibi hükümetin istediği kanunları çıkaran, kararlar alan parlamentonun yanı sıra, parlamentonun çıkardığı kanun ve kararları uygulayan bir hükümet modelini deneyebilir Türkiye. Gerçekten güçlü bir parlamenter sistem modeli konuyor çünkü Türkiye’nin önüne.

TBMM BAŞKANI ÖNEM KAZANIYOR

Bu arada, yeni parlamentonun başkanı da en az cumhurbaşkanı adayı kadar önemli. Çok parçalı parlamentoda her partinin saygı duyacağı ve partilerin tamamını da muhtelif meselelerde bir araya getirecek, ikna edecek kalibrede bir meclis başkanı olmalı. Sistem değiştikten sonra cumhurbaşkanına da vekalet edecek kadar devlet deneyimi ve politik bakış açısı bulunmalı. Bence cumhurbaşkanı adayında olduğu gibi ittifaklar TBMM Başkan adaylarını da seçimler öncesine açıklamalılar. Burada daha önceki deneyimlerde olduğu gibi, TBMM Başkanlığı bir “denge” makamı olarak görülmemeli. Yani “Cumhurbaşkanı sizden oldu, bu bizden olsun” pazarlığına girilmeden, TBMM’nin tamamına ulaşabilecek, belki bir bağımsız isim üzerinde uzlaşılmalı. Bu önemli. Yaşayacağımız pratikte TBMM Başkanının önem ve ağırlığına bizzat tanıklık yapacağız.

Geçiş döneminde liderlerin kabinede yer almaması, anayasa değişikliği gerçekleşene kadar TBMM’de, partilerinin başında bulunmaları ağırlıklı görüş. Liderler kendilerinin yerine sağ kollarından birini kabinede görevlendirecekler. Bu cumhurbaşkanlığı yardımcılığı da olmayabilir. Bu geçiş kabinesi bir tür koalisyon hükümetine hazırlık kabinesi olarak da görev yapacak. Ama burada da seçim sonuçlarına göre seçenekler mevcut. Fiili bir bakanlar kurulu oluşturulacak, bakan yardımcıları yerine eski sistemdeki gibi adı bakan yardımcısı da olsa müsteşar gibi çalışacak ve onun niteliklerine sahip bürokratlar bakanlara yardımcı olacak. Bakanlık sayısı da icra alanını genişletmek için normal olan sayıya çıkarılacak. Cumhurbaşkanı, yetkilerini ittifak bileşenlerinin üzerinde mutabık kaldığı konularda ve sınırlı da olsa kullanacak. Çünkü yeni dönemin düzenlemelerinin bir kısmı Cumhurbaşkanı kararnamesi ile kolayca yapılabilecek. Bu kararnameler daha sonra yasa haline dönüştürülecek. Ülkedeki pek sorunun kaynağı olan Cumhurbaşkanı kararnameleri de yine bir Cumhurbaşkanı kararnamesi ile yürürlükten kaldırılacak.

Geçiş süreci, yani anayasa değişikleri tamamlanıncaya kadar altılı masa rutin görüşmelerini devam ettirecek.

Tek amaçlarının “Erdoğan karşıtlığı” olduğu eleştirilerine muhatap olan muhalefet bloğunun nasıl ciddi bir çalışma içinde olduğunu sanırım kısmen de olsa anlamışsınızdır. Kaldı ki artık Türkiye’deki tek kişilik sistemin adı Erdoğan. Ve bütün muhalefet partileri de doğal olarak bu sistemi değiştirmeyi hedefliyor. Politik olarak da yapılması gereken zaten bu değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR