Kazanacak aday bulma yöntemi

Takvim yaprakları 27 Mayıs 2013’ü gösterdiği sabah, yataklarından kalkanlar o günün, Türkiye’nin en önemli sokak hareketlerinin başlayacağı gün olduğunu doğal olarak bilmiyordu. İstanbul’un göbeğindeki tek ağaçlı alan Gezi Parkı’nda ağaçlar kesilerek inşaat yapılacaktı. Taksim Dayanışma üyeleri gece saat 22:00’de ağaçların kesilmesini önlemek için iş makinalarının önünde durdu. Ardından parkta çadırlar kurarak ağaçlara sahip çıkmaya çalıştı. Gece yarısı, daha sonra ihtiyaç duyulması halinde “FETÖ'cü” olarak suçlanacak polisler, çadırları sert müdahale ederek kaldırmaya çalıştı ve hatta yaktı. Polisin bu sert müdahalesi ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bildik açıklamaları nedeniyle, direnme de eylemler de büyüdü.

Gezi, dünya üzerinde benzeri çok az bulunan sivil bir halk hareketidir. Ne kadar kriminalize edilmeye çalışılırsa çalışılırsın bu gerçek değiştirilemez. Katılanların muhtelif politik kimlikleri vardır ama eylemlerin hiçbirini, politik bir kategoride siyasi bir hareket olarak tanımlayamazsınız. Bir siyaset yapma biçimine, içerik de dahil olmak üzere net bir itirazdır Gezi'nin geniş politik kimliği. Bireysel olarak insanların itirazlarını ya da taleplerini, yine bireysel olarak verdikleri kararla kendi başlarına, aracı ve temsilci olmadan ifade edeceklerini gösterdikleri yerdir Gezi eylemleri, isyanı, gösterileri adına ne derseniz deyin. Bir ay içinde yaratıcı biçimlere ve örnek bir dayanışmaya dönüşen eylemler Türkiye’nin 79 iline yayıldı. Bu eylemlerde, HDP’nin bir önceki partisi BDP’nin bayrağı, üzerinde Atatürk resmi bulunan Türk bayrağı ile MHP’nin simge el işareti kurt başı, anti-kapitalist Müslümanların iftar sofralarında buluştu. Bu buluşmalar fotoğraflar ile tarihe kaydedildi. Kurumsal olarak CHP ve MHP buradaydı, BDP gecikmeli de olsa buradaki yerini aldı.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında uzun zamandır hayali kurulan başkanlık sistemine geçebilmek için de koşullar oluşmuştu. Yıllardır siyasetinin en önemli ayağını oluşturan başkanlık sistemi karşıtlığını değiştiren MHP Lideri Devlet Bahçeli AKP’ye, hazırladıkları anayasa değişiklik metnini TBMM’ye getirmesi çağrısı yaptı ve süreç başladı. Bu fikir değişikliğini daha kolay ifade edebilmek için sistemin adına başkanlık yerine 'cumhurbaşkanlığı sistemi' de dendi. TBMM’de anayasa değişiklik usulleri bile zorlanarak o dönemki referanduma gitmek için gerekli olan 330 oy sayısı 9 oy ile aşıldı. MHP AKP bloku 9 fire verdi.

Referandumda evet ve hayır olarak 2 blok yarıştı. CHP, HDP ve SP dışında 40’a yakın sağcı, solcu olarak kendisini tanımlayan parti hayır blokuna destek verdi. MHP içinden ayrılan Meral Akşener ve arkadaşları ile “Ülkücü irade platformu” üyesi eski Ülkü Ocakları Genel Başkanları meydan meydan dolaşarak çok sert bir hayır kampanyası yaptılar. AKP ile yolunu ayıran siyasetçiler evet kampanyasına katılmayarak ya da açıktan eleştirerek hayır blokuna bir anlamda destek verdiler. Referandum hukuken tartışmalı olan, son anda yasaya aykırı bir biçimde mühürsüz zarfların içindeki oyların geçerli sayılmasıyla birlikte yüzde 51 oy oranı ile kabul edildi.

Daha sonra CHP, İyi Parti, DP ve SP arasında oluşturulan Millet İttifakı 24 Haziran 2018 milletvekili seçimlerinde ve 30 Mart 2019 yerel seçimlerinde işlemiş ve sonuç almıştır. 24 Haziran 2018 seçimlerinde çatı aday stratejisi ise İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in daha sonra “hata yaptım” diyerek öz eleştirisini yapacağı bir kararla uygulanamamıştır.

Millet ittifakı tabanı

Bunları unutmamak lazım. Bunlar bugünkü politik tutumları anlamak için önemli veridir. Cumhur İttifakı kendisini yukarıdan aşağıya doğru inşa eden bir politik yapıdır. 2 lider (bileşenleri resmi olarak 3 olsa da) karar alır ve tabanları bunu uygular ya da buna uygun davranır. Yukarıdan aşağıya doğru üretilmiş bir politik kurumdur Cumhur İttifakı.

Millet İttifakı ise farklıdır. Yeni sistemin ittifakı dayatması üzerine zorunluluk olarak kurulmuştur. Kurgusu da “hatt-ı değil sath-ı”dır. Gezi ve referandum örneğine tam da burada ihtiyacımız olacak. Millet İttifakı Gezi'de, referandumun hayır bloğunda var olan taban üzerine kolay inşa edilmiştir. Tabandan yukarıya doğru oluşmuş politik bir yapıdır. Bu nedenle ittifakı oluşturan partiler farklı politik kimliklerini bir kenara bırakarak aynı Gezi'de ya da referandumun hayır bloğunda olduğu gibi, önlerine koyduğu somut meseleleri çözmek için yol almıştır. Nitelik açısından şahane, sağlamlık açısından inanılmaz bir taban üzerindedir Millet İttifakı. Aynı iktidar partisi altında 19 yıl geçirmiş olmalarına rağmen bir araya gelemedikleri için 2 ayrı parti kuran Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nu bir araya getiren bir taban örgütlenmesinden söz ediyoruz. Üzerindeki baskılara rağmen inançla millet ittifakının en önünde yer alan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na sahip çıkan bir tabanı temsil ediyor Millet İttifakı. Saadet Partisi’nin tabanının buraya katkısını da unutmamak lazım. Özellikle yerel seçimlerde ve İstanbul’un kazanılmasında.

Dünyada örneği olmayan bir modeldir Millet İttifakı. Seçimler için kurulan ittifaklara ya da seçimler sonrasında kurulan koalisyon hükümetlerine çokça tanıklık yapılmıştır. Ama ortada seçim bile yokken pozisyon alarak yola çıkan, seçime kadar mevzuat çalışması yapan, seçimlerde ittifaka, seçim sonrası koalisyon hükümetine dönüşecek, parlamentoda da kurucu meclis gibi çalışarak sistemi değiştirecek anayasa değişikliğini hedefleyen bir ittifak modeli bu.

Parlamenter sisteme dönüş için anayasa değişiklik metni ile binlerce maddeden oluşan memleketin meselelerine dokunan, dokunmakla kalmayan hepsine çözüm öneren “ortak politikalar mutabakat metni”ni açıkladı. Bu metinler partilerin oluşturduğu komisyonlarda ortak çalışmayla hazırlandı. Ortak cumhurbaşkanı adayının açıklanması için geçiş dönemi yürütme modeli ve yol haritası olarak adlandırılan seçim beyannamesi, aynı zamanda hükümet programı da hazırda bekliyor.

Siyaset çalışan akademisyenleri, bu gelişmeleri yerinden izleyen gazetecileri ziyadesiyle heyecanlandıran bir süreçten söz ediyoruz. Bu ittifakı oluşturan partilerin tam da destek aldıkları tabana uygun politik kimlik çeşitliliğini de göz önünde bulundurmak lazım.

İttifakta İyi Parti sıkıntısı

Erdoğan kaybedeceği bir seçime doğru yol alıyor. Bunu kabullenmese de kendisi de görüyor. Seçim tarihiyle oynamasının kökeninde de bu yatıyor. En ufak ihtimal bile, bazen bu dini de olabiliyor, göz ardı edilmiyor. En büyük hedefi millet ittifakını bozmak. Bunun için seçim takvimini sıkıştırarak millet ittifakında stres yaratmayı bile planladı. Aday açıklama meselesini sık sık dile getirmelerinin nedeni de bunun, masada sıkıntı yaratacağını önceden görmeleriydi. Sürekli adayınızı açıklayın çağrılarının başka ne anlamı olabilirdi ki?

Millet ittifakının üstlendiği görevin önemini bir önceki “Zaman Tanrısı” başlıklı yazımda, “kazanacak aday” kavramının politik olarak sıkıntılı olduğunu da bir ay önceki yazımda bahsetmiştim. Meral Akşener biraz da kırıp dökerek Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz ederek ittifak bileşenlerini karşısına aldı. Taktiksel olarak İyi Parti’nin bir süredir masanın çalışma sistematiğine engeller çıkarttığı biliniyordu. Akşener’in açıklaması bunun nedenini ortaya koydu. Sağ siyasetin çok sevdiği kavramları sıkça kullanarak yapılan açıklamayı tek tek hatırlatmanın gereği yok. Ama politik kimlik itibariyle masada İyi Parti’den daha sağcı ve muhafazakâr partiler bulunduğunu hatırlatmak lazım.

İktidar, Cumhur İttifakı için hayati bir önem taşıyor. AKP için varlık yokluk, MHP açısından da genel başkanlık tartışması yaratacak bir seçim bu. İktidarı destekleyen sermaye çevreleri ve uluslararası muhtelif güç odaklarına meydan okuyan bir cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkıyor Millet İttifakı'nın adayı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye siyasi tarihinde hep sancılı olmuştur. 10 Ağustos ile 24 Haziran seçimleri, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği iki seçim sizi yanıltmasın. Oradaki soru “Onlar neden sancılı olmadı?” sorusudur.

Masayı oluşturan politik çeşitliliğe sahip taban yerinde duruyor. 5 partiyi rahatça sırtlanacaktır. “Kazanamayacak” kaygısı yerine “kazanacak” olması nedeniyle itiraz edildiği anlaşılan Kılıçdaroğlu’nu da yalnız bırakmayacaktır. Bu arada masayı devirmek pahasına “kazanacak aday bulma” yöntemini de hiç kimse unutmayacaktır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR