CEM ERCİYES
Çocuk kitaplarında sansür tartışması
Roald Dahl dünyanın en ünlü çocuk kitabı yazarlarından biri. Yazar, 1990’daki ölümünden yıllar sonra, geçtiğimiz haftalarda uluslararası bir edebiyat meselesi olarak tekrar gündeme geldi. Meselenin kaynağı, İngiliz yayıncının yazarın kitaplarını günümüz çocuklarına ‘uygun hale’ getirmeye karar vermesi…
Penguin Random House’un bir alt markası olan Puffin, neredeyse kırk yıldır yayımladığı yazarın yeni baskılarında bazı ifadeleri değiştirmiş. Bunun ortaya çıkmasıyla birlikte de işin içine ünlü yazarların, yazar örgütlerinin hatta siyasetçilerin de girdiği bir fırtına koptu.
1940’larda yazmaya başlamış ve kısa sürede ünlenmiş bir İngiliz yazar Roald Dahl. (Kökenleri Danimarkalı, Gallerde yaşamış ve İngilizce yazmış…) Benim çocukluğumda bir iz bırakmışlığı yok; yani hiçbir kitabını okuduğumu hatırlamıyorum. Aslında 70’lerde yapılmış çevirileri de var, sahaf sitesinde küçük bir araştırmayla bulunuyor. Ama sanıyorum ki Türkiye’deki popülerliği dünyadaki kadar değil ya da daha yakın zamanlarda keşfedildiğini söyleyebiliriz…
Yine de herkes onun Charlie’nin Çikolata Fabrikası kitabını, olmadı bu kitaptan uyarlanıp, Johny Depp - Tim Burton işbirliğiyle 2005’te çekilen şahane filmi bilir. Çeşitli dillerde 30 milyona yakın satmış Roald Dahl’in on yedi kitabı var. Türkçeleri Can Çocuk Yayınları tarafından basılıyor. İkinci Dünya Savaşı’na katılmış ve savaş sonrası çıkış yapmış yaratıcı isimlerden biri. İngiliz Hava Kuvvetleri’nde savaşmış ve yaralanmış. Kuralları zorlayan zekice yazılmış çocuk kitapları ve gerilimli yetişkin öyküleriyle tanınıyor. Ölümünden sonra telif haklarını temsil eden Roald Dahl Story Company bir süre önce Netflix tarafından büyük bir paraya satın alınmış bu da epey ses getirmişti…
Tartışmaya katılan kaynaklarda Dahl’in kitaplarında yüzlerce sözcüğün değiştirildiği ya da çıkartıldığı bildiriliyor.
Kitaplardaki ‘siyah’, ‘kocakarı’, ‘obez’ anlamına gelebilecek ifadelerin ‘kilo, ırk ve cinsiyet’ üzerine hassasiyetlere uygun hale getirildiğini öğreniyoruz.
‘Şişko’ yerine ‘çok iri’, ‘Bulut Adamlar’ yerine ‘Bulut İnsanlar’, ‘kocakarılar’ yerine ‘yaşlı kargalar’ tercih edilmiş, ‘at suratlı’, ‘siyah’ gibi bazı sözcükler çıkartılmış. Kitapların Türkçe çevirilerini incelemediğim için daha fazla örnek vermek istemiyorum. Belki yazarın Türkçe çevirmenlerinden Celal Üster, T24’teki köşesinde bu konuda daha iyi bilgi edineceğimiz bir yazı kaleme alır. Üster, ‘Charlie’nin Çikolota Fabrikası’ ve ‘Charlie’nin Büyük Cam Asansörü’ kitaplarının çevirmeni.
Kendisini arayıp konuyla ilgili fikrini sorduğumda ‘Saçma sapan bir sansür’ demekle yetindi. Nitekim bu, tüm dünyada edebiyatçıların ortak tavrı. Salman Rushdie de yaptığı açıklamada “Evet Roald Dahl bir melek değildi, ama Puffin Yayınları ve Dahl Vakfı utanç duymalı, bu absürt bir sansürdür” demişti. Amerikan PEN Derneği yöneticileri, İtalyan ve Alman yazarlar yayıncılar çeşitli açıklamalar yaptılar. Ama özellikle İngiltere’de mesele o kadar büyüdü ki Kral Charles’ın eşi ‘Konsort Kraliçe Camilla’ da konuya dahil oldu ve duyunca ‘şoke olduğunu, dehşete düştüğünü’ söyledi. Hatta Downing Street 10 Numara, yani Başbakan Rishi Sunak’ın ofisinden de bir açıklama yapıldı, ofis sözcüsü ‘Edebi eserlerin korunması gerektiği, her zaman ifade özgürlüğünden yana oldukları’ söyledi…
Yazarın Amerikalı, Hollandalı ve Fransız yayıncıları ise kitapları eskisi gibi basmaya devam edeceklerini duyurdu… Sonuçta Penguin, ortalığı yatıştıracak bir adım attı. Puffin Books, Roald Dahl Klasik adıyla yeni bir seri yayınlayacaklarını ve isteyenlerin yazarın eserlerini yazıldığı gibi bu seri kapsamında alıp okuyabileceğini duyurdu. Aslında tam bir geri adım ve özür sayılmaz, bunu bir orta yol olarak görebiliriz.
Edebiyatı iyi bilen ve seven hiç kimse bir eserin aradan geçen zamanın düşünsel ve toplumsal değişimlerine göre yeniden yazılıp ‘çağa uygun’ hale getirilmesi gerektiğini düşünmez. Bu o yazarın özgünlüğüne, yaratıcılığına, eserin bütünlüğüne ve o eseri sevmemizi, önemsememizi sağlayan dokusuna, yapısına aykırı bir şey. Kitapları kesip biçmek, zararlı kabul edilen bölümlerini ayıklamak, değiştirmek, tüm bunları yazarına rağmen yapmak ancak baskıcı rejimlerde görülen bir şey. İşin ucunun ahlaken ve siyaseten sakıncalı bulunan eserlerin sansür edilmesine kadar varabileceğini dünyanın her yerindeki aydınlar görür ve bilir. Bizde de bugüne kadar mahkemeler ya da aklı evvel yöneticiler sayesinde teşebbüs edilen sansür girişimlerine verilen tepkiler ve sürdürülen mücadeleler hep bu bilinçle yapılmıştır.
Fakat çocuklar söz konusu olduğunda, bu evrensel kural gevşiyor sansür karşıtı tavır tavsıyor. İnsanlar metinlerin değiştirilmesini, elden geçirilmesini durup düşünebiliyor, bu konu tartışmaya açık bir hal alıyor. Bunun temel sebebi çocuklarımıza gösterdiğimiz ihtimam. Çocuk yetiştirme biçimleri zaman içinde muazzam bir değişim gösterdi. Artık çocuklara yönelik hassasiyet her şeyin önünde geliyor. Bu durum yayıncılığı da etkiliyor. Günümüzde çocuk kitaplarının saf bir mükemmellik ve doğruculuk içinde olması bekleniyor. Çocuklarını her tür kötülükten ve çirkinlikten uzak büyütmeye kendini adayan ebeveynler bunu talep ediyor. Öte yandan Türkiye’ye has bir başka durum da var. Ülkemiz çocuk yayıncılığında okullara yapılan toplu satışlar en önemli ticari faaliyetlerden biri olduğu için Milli Eğitim’in ya da öğretmenlerin filtresinden geçemeyecek ifadeler ve hikayeler kolay kolay kitaplaşma imkanı bulamıyor. Yaratıcılığın önünde aşılması kolay olmayan bir duvar olarak yükseliyor bu kuralcı yaklaşımlar. Tabii ki yüzlerce harika kitap yayımlanıyor, ama korkarım bir o kadarı da yayımlanamıyor ya da okuruna ulaşamıyor.
Bir süredir uzaktan da olsa hayretle seyrettiğim, çocuk yazınında hayal kurma ve ifade etme özgürlüğünü kısıtlayan bu yaklaşımın uluslararası bir örneği gibi geldi bana Roald Dahl meselesi.