SEDAT BOZKURT
Kurultaylar CHP’nin varlık nedenidir
Siyasi partiler de toplumlar gibi değişir. Toplumda yaşanan her tutum, duygu ya da politik değişim partileri de etkiler. Dünya değişirken ve her şeyi değiştirirken buna siyasi partilerin direnmesi doğal olarak mümkün değil. Çünkü partiler yalın binalar ve tabelalardan oluşmuyor, partileri canlı hale getiren içindeki insanlardır. Bu aslında devlet, askeriye, yargı olarak adlandırdığımız bütün kurumsal yapıların en temel özelliğidir.
Siyasi başarılarından daha çok insanı özellikleri ve kişisel yetenekleri nedeniyle geçtiğimiz günlerde, ölüm yıldönümünde çok olumlu anılan Bülent Ecevit, 12 Eylül darbesi sonrasında Demokratik Sol Parti’yi (DSP) kurdu. DSP hiçbir zaman parti olamadı. İktidar ortağı olduğu dönemde bile. Ama politik bir duruşu hep oldu ve bu anlamda hayli netti. Yeri AKP’nin bugün temsil ettiği değerlerin tam karşısıydı. DSP’nin politik hattı AKP’nin anti tezidir yani. Ama şimdi daha önce Dev-Sol davasından yargılanmış Genel Başkanı Önder Aksakallı ile DSP, AKP’nin ittifak ortağı. Merve Kavakçı’nın TBMM’de yemin etmesini önlemek için direnç oluşturan DSP’nin, bu ittifakta yanında, Kavakçı’nın yemin etmesi için kapatılmayı göze alarak direnen Millî Görüş siyasetini temsil ettiğini söyleyen Yeniden Refah Partisi (YRP) de yer aldı. Hüda Par ile MHP’nin el ele olma hali gerçekten siyasetin tekrar tekrar tanımını yapmayı zorunlu kılan tarihsel fotoğraf kareleridir. Çelişkilerin büyüklüğünün farkındasınızdır umarım.
Partilerin politik ve tarihsel tutumları bugünlerini anlamamız için bazen yeterli değildir. Genel Başkanlarının çizdiği politik hat, ideolojik olarak nerede durdukları önemlidir. Tarihsel çizgisi itibariyle MHP, bugünkü MHP olmadığı gibi DSP’de o günkü DSP değildir. (AKP’nin Osmanlı’ya çok öykünmesinin tek benzer yanı aynı süreci yaşamış olmaları, ilerleme, duraklama ve gerileme. Tek fark Osmanlı bunu 600 yılda yaşadı AKP sadece 22 yılda)
CHP’de de bu durum her genel başkan değişiminde gözlemlenir. Ama, CHP tarihsel olarak içinde barındırdığı yapı taşları nedeniyle genel başkan değişikliklerinde rotasını kolay kolay değiştirmez. Değişen dünya ve ülke koşullarına göre politik pozisyon da alır. CHP biraz politik olarak savrulsa bile kendini hemen derleyip toparlama yeteneği olan bir siyasi partidir. Bunun en somut örneği 12 Eylül askeri darbesi sonrasında kapatılan ancak en son kurultay delegelerinin katılımı ile tekrar açılan tek parti olmasıdır. Son dönemde sadece genel başkan seçimlerine ev sahipliği yapılması sizi yanılmasın iktidarda olduğu zaman da muhalefette olduğu zaman da CHP’nin günlerce süren kurultayları vardır. 2. Dünya savaşında alınacak tavır CHP kurultayında tartışılmıştır. DP iktidarı otoriterleşme eğilimine girdiği zaman toplanan CHP kurultayında kadın ve gençlik kolları oluşturularak direnç hattı ve örgütlenme modeli genişletilmiştir, laiklik, hukuk ve demokrasi iktidara karşı verilecek mücadelede en sık dillendirilecek kavramlar olarak belirlenmiştir.
Bugüne kadar 19 olağanüstü, 36 olağan kurultay toplamış bir partidir CHP. (13 yıl kapalı olma hali çıkarıldığında her 1,5 yılda bir kurultay) Yani olağan ya da olağanüstü kurultayının toplanacak olmasının haber değeri olmaması gerekiyor. Bir parti rutinidir. Bugün yine olağanüstü kurultay tartışması var partide. Bu tartışmalar CHP’de ortaya çıkıyorsa gerekçesine katılmasanız bile bilinir ki bir nedeni vardır.
CHP’nin 18. olağanüstü kurultayını Kemal Kılıçdaroğlu topladı. Muharrem İnce karşısına aday olarak çıkmak istiyordu. Kurultaylar sürecinde pek çok tartışmalı girişimler olur. Bunların genel olarak adresi de hep genel merkezlerdir. -Bunlar bir köşede dursun- O kurultayda aday olabilmek için 127 imzayı zor toplayan İnce genel başkanlık yarışında 447 delegenin oyunu aldı. Ve bu oylar son kurultayla karşılaştıracağınız zaman son derece “temiz”, üzerinde herhangi bir gölge bulunmayan oylardı. Toptan muhalefeti, ittifakları iyi ama CHP’yi iyi yönetemeyen Kılıçdaroğlu’na delegenin bir uyarısıydı bu. Delegenin uyarısının dikkate alınmadığı, bugün Genel Başkan koltuğunda Kılıçdaroğlu’nun oturmamasından anlaşılıyor.
CHP’nin kapalı olduğu dönemlerde onun devamı olan SHP’de 1990 ve 1992 yılları arasında 2 olağanüstü, 1 de olağan olmak üzere 3 kurultay toplandı. Genel Başkan Erdal İnönü’nün karşısına Deniz Baykal genel başkan adayı olarak çıktı. Baykal, 3 kurultayda da kaybetti. Parti içi çok güçlü bir örgütlü yapısı vardı Baykal’ın, kadrosu da çok nitelikli ve tabanda etki yaratacak isimlerden oluşuyordu. İl ve ilçe kongrelerinde başlattığı mücadeleyi, sahip olduğu delegelerle kurultaylara taşırdı. Ama o kurultay salonunda delege, SHP içinde hiçbir zaman Baykal’ı tercih etmedi. O günkü SHP’nin delegesi biraz fireleri olsa da bugünkü CHP’nin delegeleridir.
Partinizin milletvekili grubunun yarısından fazlası izlediğiniz politik hattı onaylamıyor, kararlara TBMM Genel Kurulu’nda ayağa kalkma meselesinde olduğu gibi, katılmıyorsa bu bir soruna işarettir. CHP çatısı altında benzeri yoktur ve parti yönetimi açısından bir alarm zilidir bu. İzlenen politikalara ilişkin grup toplantısında milletvekillerinin eleştirilerini “15/16 kişi” diyerek küçümsüyorsanız hata yapıyorsunuz demektir. CHP tarihinde bu küçümsemenin benzerleri yaşanmış ve olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Hele hele parti tabanını ya da delegelerinin bir hak olan olağanüstü kurultay taleplerini “Kimse benden kurultay dilenmesin” diyerek karşılaması, bugüne kadar bir CHP genel başkanının parti iradesine karşı kullandığı en ayıp cümledir. Hele hele parti otoritesini kullanarak hiyerarşik bir biçimde il başkanlarına bildiri yayınlatmak gerçekten CHP açısından dramdır.
Oy kaybetme meselesini de parti içindeki tartışmalara bağlama eski ve kullanılarak tüketilmiş bir tezdir. Baykal taktiğidir. Kendisi parti içi mücadele verirken meşru olan bu yöntem genel başkan koltuğuna oturduktan sonra “Kavgalı eve kız vermezler” şekline dönüşmüştür. CHP ve SHP’nin oy kaybetmesinin somut nedenleri çok rahat tespit edilebilir. 1989’da yani 47 değil 35 yıl önce SHP 1. parti oldu yerel seçimlerde. 2 yıl sonra oyu yüzde 8 düştü. Nedeni HEP ile yapılan ittifaktı. 1999’da parti içi mücadele yoktu, içe kapanılmamıştı CHP tarihinde ilk kez baraj altı kaldı. Nedeni genel başkanın ısrarla izlediği partinin bünyesine de uymayan bireysel ve yanlış politikalardı.
İçe dönüldüğü için oy kaybı yaşandığını söyleyen parti yönetimi DEM ile ortak yapılan Esenyurt mitinginin sonuçlarına bakınca acaba ne düşünecekler? Bu bilinmedik bir durum da değil. Bilinmiyor olsaydı o ortak toplantılar yerel seçim öncesi de yapılırdı.
(Zafer Partisi ve İYİ Parti’deki yükselmeleri de CHP’nin oy oranındaki hareketlerle birlikte izlemek gerekir. Yükselen kararsızlar, o seçmenin bugünkü halidir, seçim zamanı son oy verdiği partiye dönme ihtimalleri yüksektir onların)
Demokrasilerde seçimler, CHP’de kurultaylar aspirin gibidir, her derde devadır.