CENGİZ ERDİNÇ

CENGİZ ERDİNÇ

Patlıcanların gözyaşları

İzmir Jandarma Komutanlığı’na bağlı bir grup asker Çandarlı’da yakaladıkları 1 tona yakın deniz patlıcanını, 10-15 kilometre taşıyıp, Dikili Limanı’nda, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın burnunun dibinde denize döktü. Bu garip görüntünün arkasında Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın kaçak patlıcan avına gözlerini ve kulaklarını kapatması vardı. Çandarlı gönüllüleri defalarca yaptıkları ihbarlar sonuç vermeyince son umut Jandarmayı aramış, İzmir’den gelen Jandarma ekipleri 28 Aralık 2023 günü bir araçta 1 ton patlıcan yakalanmıştı. Komutan gönüllülerin ricasını kırmamış, patlıcanları Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın önüne kadar getirip denize döktürmüştü. Sahil Güvenlik mensuplarının şaşkın bakışları altında patlıcanların denize dökülmesini izlemek isteyenler buradan videoya ulaşabilir.

whatsapp-image-2024-07-25-at-00-16-58.jpeg

Bu olaydan dört hafta sonra 30 Ocak 2024 gecesi İstanbul’a kayıtlı Oğuz İrgit teknesi Dikili Limanı’ndan 10 kilometre kadar uzakta, Salihleraltı açıklarında battığı haberi geldi. Şiddetli rüzgârda gecenin yarısı denize açılan teknedeki on kişiden beşinin cansız bedeni ertesi gün bulundu. Teknenin sahibi Oğuz İrgit ile İsmet Akdağ, Orhan Pancar, Medine Karaduman ve Gökhan Çakır hayatını kaybetti. Dikili Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Cevdet Bekar yaptığı açıklamada “Hava koşulları ve yük ağırlığı nedeniyle tekne alabora oluyor” dedi. Bekar’ın ağırlığından bahsettiği yükün balık değil “deniz patlıcanı” olduğu Dikili’de kulaktan kulağa yayıldı. Oğuz İrgin teknesi battığı yerden çıkarılarak Dikili Limanı’na çekildi.

Bu faciadan altı yıl önce, 27 Mayıs 2018 gecesi Belinay 1 isimli tekne isimli tekne fırtınaya rağmen açıldığı denizde yine patlıcan avlarken Altınova açıklarında batmış, teknede bulunan beş kişiden dördü Kerem İncedayı, Volkan Çanakçı, Hayri Kar ve Mustafa Fırat Göral boğulmuştu. Bu dört genç balıkçının adı Ayvalık’ta ilçenin ortasında bir otobüs durağına verildi o kadar!

Peki avlanması yasak olan deniz patlıcanları nasıl avlanabiliyor, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın kelimenin tam anlamıyla burnunun dibindeki limana nasıl çıkartılıyor? Oradan nereye gidiyor? İhracatta kilosu 30 dolar ile 150 dolar arasında değişen “kaçak” deniz patlıcanlarını kim alıyor?

Bu sorunun cevabı 5 Nisan 2023 günü yayınlanan bir haberin ayrıntılarında var; Bademli’de O.I.’ye ait araçta yaklaşık 1 ton deniz patlıcanı yakalandı. Değeri en az 15 bin dolar olan patlıcanlar için O.I.’ye 14 bin lira ceza kesildi, yakalanan 1 ton deniz patlıcanı imha edilmesi için İlçe Tarım Müdürlüğü’ne teslim edildi. Fakat polis olayı takip ettiğinde patlıcanların Tarım Müdürlüğü’ne değil, Dikili’nin en büyük balıkçısı Mesut Ş.’nin Dikili Sanayi Sitesi’ndeki deposuna götürüldüğü anlaşıldı. Tarım Müdürlüğü’nde çalışan memurlardan B.S. tutuklandı, diğer memur A.O. ve balıkçı Mesut Ş. serbest bırakıldı. Cumhuriyet gazetesinin yer verdiği haber burada.

Buraya kadar olanları okuyup, “nerde bu devlet?” diye soranlar Balıkçı Mesut Ş.’nin Facebook hesabına, savcı, kaymakam, belediye başkanı, Sahil Güvenlik Komutanı gibi isimlerle çekilen samimi fotoğraflarına bakıp fikir sahibi olabilir.

Tek bir tanesi yılda 150 ton kumu temizleyebilen deniz patlıcanlarının kâr hırsıyla aşırı avı, bir avuç ihracatçı şirketi zengin ederken, yok olan deniz çayırları Didim’den Ayvalığa, Edremit Körfezi’ne kadar uzanan bir alanda suyun ısınmasıyla artan köpük ve bulanıklıkla kendini belli ediyor. Bu konuda yapılmış net bir araştırma yok ama denize verilen kanalizasyon atıkları kadar, yok olan patlıcanların da kirlilikteki rolü olduğu düşünülüyor.

Ege’nin kuzeyinde ve güneyinde dört yıl dönüşümlü olarak yapılan “yasal” patlıcan avcılığı, kaçak avla birlikte deniz yaşamanı tehdit ediyor. Su ürünleri tebliğine göre 15 Nisan-15 Ekim arasında av yasak. Yasak dışında kalan beş ayda da sadece gündüz koşullarında ve dalarak av mümkün. Bir dalgıç günde 40 kiloya kadar avlayabiliyor, bir teknede en fazla beş dalgıç bulunabiliyor.

Beş ay süren av sezonunda Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün belirlediği 2 bin 100 tonluk yasal av kotası var. Dalgıçların 150 günlük yasal av döneminde en az beş altı saatte 40 kilolu patlıcan çıkardıkları 52 bin 500 dalış yapması gerekiyor. Denizin hep elverişli olduğu 150 gün bulabilirseniz bu aynı anda 70 teknede, 350 dalgıcın avlanması demek!

Üç yıl önce 14 Kasım 2021 günü Ege’de Son Söz gazetesinin internet sayfasına yorum yapan “Doktor” rumuzlu bir dalgıç bu matematiği şöyle anlatıyor.

“Bunu dalgıç toplar, günlük kotası bellidir. Ay bellidir, gün bellidir, av sezonu bellidir. Her gün deniz olmaz, oldu diyelim, dalgıç sayısı bellidir. Stoklar ve ihraç edilen arasındaki uçurum da bellidir. Yani kaçak avcılık bellidir. Bir tek garip dalgıcın yarınları belli değildir. Ömrümüz bitti Ege’de”

Elbette av böyle olmuyor, saatlerce deniz patlıcanı toplayacak 350 dalgıç yerine kullanılması yasak olan “algarnalar” devreye giriyor. Ağın önünde 2,5-3 metre genişliğinde yarım metre yüksekliğinde demir borudan ağır bir çerçeve ve çerçevenin hemen önüne gerilen zincirlerle dibin taranmasına dayanan algarna, önüne çıkan her şeyi deniz salyangozlarını, karidesleri, midye, kestane ve istiridyeleri söküp, narin deniz çayırlarını yok ederek geçiyor. Av sezonu bitip, yasak başladığında kaçak avcılık dipteki balıkların üreme alanlarını da tahrip ediyor.

Peki avlanması yasak olan bir ürünü kim alıyor? Kime satıyor? Bunun sırrı “dondurulmuş” üründe. Sadece deniz patlıcanı değil, deniz kestanesi gibi benzer ürünlerde de ayıklanıp dondurulan ürünlerin kaçak olup olmadığını anlamak mümkün değil. Üç yıl önce Didim Derneği adeta feryat etmiş, hazırladığı raporla Tarım Bakanlığı’na başvurarak “kotalı” avın durdurulmasını istemişti. Çünkü hem kotanın neye göre belirlendiği meçhuldü, hem de avlanan, ihraç edilen patlıcan miktarı kotanın üzerindeydi. O yıl 400’den fazla tekne Didim’e akın edip patlıcan avına girişti. Yönetmeliklere göre her teknedeki dalgıç günde 40 kilo toplayabiliyordu, ancak avlanan deniz patlıcanı miktarı dalgıç sayısının kat be kat üzerindeydi ve bu matematiğe kimse itiraz etmedi.

Kıyılarda yedi-sekiz metre derinlikte yer alan çayırlar çoktan tüketildiği için, dalgıçlar da artık 18-20 metrenin üzerinde riskli derinliklerde ekmeklerini aramak zorunda. 40 kiloyu tamamlayım en fazla bin binbeşyüz lira kazanacak dalgıçlardan “vurgun yiyen” ve İzmir’deki hiperbarik oksijen tedavi merkezlerine getirilenlerin sayısını kimse tam olarak bilmiyor.

Bu haliyle deniz patlıcanı avcılığına AKP hükümetlerinin Ege’nin muhalif kıyılarına, giderek yoksullaşan kıyı balıkçılarına attığı bir kazık olarak da bakılabilir.

Deniz patlıcanı türüne ve büyüklüğüne göre kilosu 30 dolar ile 150 dolar arasında fiyatlarla Uzakdoğu’ya ihraç ediliyor. Daha sınırlı bir ihracat, komşu Yunanistan’da, orkinos çiftliklerinde yem olarak kullanılıyor. Yunanistan’ın “kendi çayırları” dururken Türkiye’den deniz patlıcanı alması da manidar.

Balıkçılar da durumdan memnun değil ama şikayetlerini pek de yüksek sesle dile getiremiyorlar. Mordoğan Balıkçılık Kooperatifi Başkanı Mustafa Babayiğit, iki yıl önce Demirören Haber Ajansı’na yaptığı açıklamalarda da bundan yakınmış., İzmir Körfezi’nin çöl olması için uğraşıldığını söylemişti:.

"Deniz patlıcanı tutacağız derken bizim ağları da götürüyorlar. Bu sadece Mordoğan'ın değil, Balıklıova, Özbek, Çeşmealtı, Güzelbahçe her tarafın sorunu. Biz bu sorunun çözülmesini istiyoruz. Her limana 50 tane adam koymuşlar, telefonla birbirleriyle haberleşip sahil güvenlikten kaçıyorlar. Bize göre bunlar 9 Nisan'ı 10 Nisan'ı bağlayan gecede toplu katliam yaptılar. Bütün ağlarımızı toplamışlar. Arkadaşlarımız bulabildikleri ağlarını kurtarmaya çalışıyorlar."

Deniz patlıcanı ilginç bir hayvan, başına kötü bir şey geleceğini anladığı anda, kendisini savunmak için suyu bulandıran bir madde salgılıyor, bir tür gözyaşı döküyor.

İşte şimdi, Dikili’de, tam da patlıcanların kıyıya çıkarıldığı limana bakan noktada “Kitap Günleri” var. Ev sahibi Dikili Belediye Başkanı Adil Kırgöz. Kıyı Kanunu’nu yok sayarak Pisa Koyunu paralı hale getiren, bir tarlayı imara açmak için ilçenin tek otogarını yıkıp, tarım alanı planını “otogar ve ticaret merkezi” olarak değiştiren, çivi çakmadığı için Dikili’nin yaz aylarında alenen kanalizasyon kokmasına yol açan, Özgür Özel’e göre İzmir’deki anketlerde “en beğenilen” isim olan, ancak seçimi güç bela kazanan başkan!

Türkiye’nin muhalif politikacıları, sanatçıları, gazetecileri Kırgöz’ün ev sahipliğinde özgürlükten, demokrasiden, kar hırsıyla tahrip edilen, yağmalanan kıyılardan ve tarım alanlarından söz edecek. Dikili Halk Meclisinin pankartları görülmesin diye Kaymakamlık ve Belediye işbirliği ile kurulan bariyerlerden görebilirlerse, limanda Oğuz İrgit teknesinde üç kuruş için canlarını veren beş genç ve yoksul insanın hayaletleri de konuşmaları dinleyecek.

Ve vahşice avlanan patlıcanların, yok olan denizler, vurgun yiyen, av sırasında ölen yoksul denizciler için o son anlarında döktükleri göz yaşını kimse fark etmeyecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
CENGİZ ERDİNÇ Arşivi
SON YAZILAR