İLKE ATİK TAŞKIRAN
Robotlar yargılasa daha mı insanca olur?
Robotlar artık hayatın her alanına girmiş durumda. Sağlıkta en hassas ameliyatları yapıyor, doğumlara eşlik ediyor; sanayide üretim hattındaki kusurları sıfıra indiriyor; finans ve lojistikte insan hatasını en aza çekiyor. Teknolojinin soğuk aklı, bazı durumlarda insanın zaaflarını telafi ederek büyük fark yaratabiliyor. Peki aynı mantık adalet saraylarına da girse, yani kararları insanlar değil robot hakimler verse, daha adil bir düzen mümkün olur mu?
Bugün mahkemelerden çıkan kararlara bakınca içimizi burkan, çoğu zaman öfkelendiren bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bir yanda yıllarca süren ve her aşaması siyasi rüzgârlara göre yön değiştiren davalar, diğer yanda kanıt sunulmadan alınan cezalar ya da özgürlükleri kısıtlayan kararlar… Adaletin kantarı şaştığında, “Acaba bu işi bir robota bıraksak daha mı iyi olurdu?” sorusu artık ironiden çıkıp ciddi bir tartışmaya dönüşüyor bence.
Robot hakim ne yapar?
Robot hakim ne yapar? Robot hakim, ne kariyer hesabı yapar, ne telefon bekler, ne de politik iklimi gözetir. Sadece kanunu uygular. Evet, insani empatiyi bilmez, mağdurun gözyaşına bakıp kararını değiştirmez. Ama en azından yasaları herkese eşit uygular.
Bir robot hakim, delil olmadan insanı mahkûm etmez, beraat etmiş kişiyi tekrar yargılamaz, ifade özgürlüğünü yok saymaz. Bu bile toplumda adalet duygusunu geri getirmeye yeter. Vicdanı konuşmaya sıra geldiğinde belki insana ihtiyaç olur; ama vicdanın yerini siyasetin aldığı bir düzende, robotun kuru mantığı bile vicdandan daha değerli duruma gelebilir.
Adalet robot hakime kalırsa
Düşünün: Toplumsal bir olay sonrası açılan bir dava var. Onlarca sanık, yüzlerce ifade, dağ gibi dosya… İnsan hakim, kamuoyu baskısını, medyanın manşetlerini ve “yukarıdan gelen” görünmez sinyalleri hissediyor. Bir gün “delil yetersizliği”nden verilen beraat kararı, ertesi gün farklı bir heyet tarafından bozuluyor. Sanıklar özgürlükle demir parmaklık arasında gidip geliyor.
Peki bu dosyayı bir robot hakim ele alsa ne olur?
Robot hakim, ilk günden dosyayı açar, somut delillere bakar. Varsayımlar, söylentiler, sosyal medya etiketleri onun için hiçbir şey ifade etmez. “Delil yoksa hüküm de yok” diyerek beraat kararı verir. Bu karar, ertesi gün değişmez; çünkü robot, dün ne dediyse bugün de aynı şeyi söyler. Tutarlılık, adaletin en temel şartıdır.
Bir de siyasetin kalbine dokunan bir davayı düşünelim. Örneğin, bir partinin iç işleyişine dair alınan kararlar… Bir kongre yapılır, delegeler oylarını kullanır, sonuç ilan edilir. Bu sonucu da ülkenin yüksek seçim kurumu onaylar. Fakat günün sonunda mahkeme, hiçbir somut usulsüzlük ortaya koymadan, kongreyi iptal edebilir. İnsan hakim, kimin önü açılır, kimin önü kesilir, bunları hesap edebilir.
Robot hakim ise bambaşka davranır. Önüne yalnızca belgeler gelir, tüzük ve yasa ne diyorsa ona bakar. Evraklar tamamsa, kongrenin iptalini gündemine bile almaz. Çünkü onun için “kimin kazandığı” ya da “kimin kaybettiği” diye bir mesele yoktur; yalnızca “hukuka uygun mu, değil mi?” sorusu vardır. İşte adaletin bu basit mantığı, bugün belki de en çok özlediğimiz şey.
Sorun adaletin kendisi
Aslında bu tartışma çok ütopik bir durum değil. Dünyanın farklı köşelerinde yapay zekâ hakimler çoktan masaya oturdu. Estonya, küçük bir Baltık ülkesi olmasına rağmen dijitalleşmede öncü. Ülkede “dijital yargı” pilot projeleriyle, belirli miktarın altındaki ticari davaları yapay zekâ destekli sistemlerin çözmesi planlanıyor. Amaç, yıllarca süren dosyaları birkaç hafta içinde sonuçlandırmak. İnsan hakimler, daha büyük ve karmaşık davalara odaklanırken, algoritmalar rutin uyuşmazlıklarda süreci hızlandırıyor.
Çin’de ise yapay zekâ, devasa yargı sisteminin yükünü hafifletmek için kullanılıyor. “Akıllı mahkemeler”de hakimlere yardımcı yazılımlar, karar taslaklarını hazırlıyor, benzer davalardan örnekler sunuyor. Bazı şehirlerde taraflar tamamen dijital bir platformda davalarını görüyor, karar elektronik ortamda çıkıyor. Eleştiriler çok: Şeffaflık, algoritmik önyargılar, devletin yönlendirmesi…
Bizim ülkemize bakıldığında ise davaların süresi tamamen dosyanın “kimle” ilgili olduğuna göre değişiyor; tarafsızlıktan zaten söz edilemiyor. O yüzden “hız” ya da “etkinlik” bizde sorun değil, asıl sorun adaletin kendisi.
Mekanik ama tarafsız
Bugün adalet terazisinin bir kefesine delil değil de çıkar, bir kefesine hukuk değil de siyaset konulduğunda, terazinin dengesi bozuluyor. Oysa robot hakim, kanun metninden başka bir şey görmez. Delilsiz dava açmaz, fikir beyanını suç saymaz, beraat ettirdiğini ertesi gün yeniden tutuklamaz.
Evet, belki robotun adaleti duygusuz, mekanik ve sert olur. Ama bugünün kararlarına bakınca, o mekanikliğin bile daha insanca olabileceğini düşünmek zor değil. Çünkü mekanik olan en azından tahmin edilebilir, tutarlı ve eşittir. Ne sabaha karşı gelen bir telefonla karar değiştirir, ne de siyasi atmosferin rengine göre farklı hüküm verir.
Robotun adaletinde ne sürpriz vardır ne de tutarsızlık. Kanun ne diyorsa, her zaman aynı cevabı verir. Bu da bize belki “soğuk” gelir; ama soğukluğun ardında güvenilirlik yatar. Çünkü gerçek adalet, sıcak duygulardan çok, sağlam bir zemine ihtiyaç duyar.
Kravat taktı diye birine “iyi hâl indirimi” uygulamaz mesela.
Mekanik ama tarafsız… Kulağa hoş gelmiyor mu?
Yapay zeka çağında insanın yeniden konumlanışı
02 Aralık 2025 Salı 00:10Aynı şablona sığan onlarca özür
25 Kasım 2025 Salı 00:10Sosyal medyanın görünmez bağımlıları
18 Kasım 2025 Salı 00:10Bekleyiş de artık bir üretim biçimi
11 Kasım 2025 Salı 00:15Gerçeği kaybetmenin en kolay yolu: Düşünmeden paylaşmak
04 Kasım 2025 Salı 00:15Çözüm ekranları kapatmak değil, zihinleri açmak
28 Ekim 2025 Salı 00:15En sessiz direnişimiz hatırlayarak gülmek olabilir
21 Ekim 2025 Salı 00:10Çağımızın kolektif bilinçaltı: Algoritmalar
14 Ekim 2025 Salı 00:20Yapay zeka nerede durmalı?
07 Ekim 2025 Salı 00:15Filmlerin gerçekleştiği yüzyılda yaşamak
30 Eylül 2025 Salı 10:02