MÜHDAN SAĞLAM

MÜHDAN SAĞLAM

RUSYA’NIN ENERJİ STRATEJİSİ ÇÖKÜYOR

Rusya’nın Ukrayna işgali sürüyor, işgal şimdiden Rusya’nın ekonomiden enerjiye pek çok alanda yara almasına neden oldu. Rusya denildiğinde akıllara gelen en önemli kalemlerden biri enerji. Petrol ve doğal gaz Rusya’nın 1990’lardaki yıkımının onarılmasında hatırı sayılır bir konumda yer aldılar. 

Güncel ekonomik verileri incelendiğinde Rusya federal bütçesinin yüzde 40’tan fazlası enerji gelirlerinden ve ona bağlı yan sektörlerden sağlanıyor. Benzer biçimde yaptırımlara karşı Rusya’nın ekonomik kalkanı olarak görülen rezerv fonundaki 200 milyar dolara yakın varlık da petrol ve doğal gaz başta olmak üzere Rusya’nın enerji ihracatından karşılanıyor. 

Rusya, ABD ve Suudi Arabistan ile beraber dünyada en fazla petrol üretenlerden biri. Sıralaması  değişmekle beraber ilk üçteki yerini koruyor. Avrupa kıtasına giden petrolün yüzde 30’dan fazlasında, gazın yüzde 40’ında  da yine Rusya damgası görmek mümkün. Rusya’nın petrol ve doğal gazdaki bu gücü, Gazprom, Rosneft, Novatek ve Lukoil gibi şirketlerin adlarını bilmemizin de nedenleri arasında. 

Rusya'nın bir enerji devi olması ekonomisine katkı sunduğu kadar, küresel ilişkilerinde de fırsat kapıları açıyordu.  Tam bu nedenle enerji alanında gelen yaptırımlara uluslararası enerji şirketlerinin Rusya'dan çekilmesi eklenmesi, Rusya'nın hem bugünü hem de yarınına zarar geleceğini gösteriyor. Bu noktadan hareketle bu hafta Rusya dış politikasında enerjinin rolünü ve yaptırımların, şirket ayrılıklarının etkisini ele alacağız. 


İÇERİDE VE DIŞARIDA EKONOMİK GÜÇ KAYNAĞI OLARAK ENERJİ

Rusya’nın enerji politikasındaki en önemli pusuların başında belirli aralıklarda yayınlanan enerji belgeleri geliyor. 2009’da yayınlanan Enerji Stratejisi Belgesi, 2016 ve 2019’da yayınlanan Enerji Güvenliği Doktrinlerine mercek tutulduğunda enerji kaynaklarından üç amaç için faydalanıldığının altı çiziliyor. 

İlk olarak Rusya’nın ekonomik kalkınmasını sağlamak. İkincisi, Rusya halkının refahını artıracak şekilde enerji kaynaklarından faydalanmak. Son olarak Rusya’nın uluslararası ekonomik statüsünü güçlendirmek. Bu amaçlar için devletin içeride ve dışarıda Rusya’yı temsil edecek enerji şirketlerini yaratması, var olanları koruması, özel şirketlerin ortaya çıkması için destekleyici bir tutum alması gerektiğinin altı çiziliyor. Dikkat çekici olan bir diğer konu zorlayıcı koşullarla başa çıkmak için enerji verimliliği, keşif ve üretim için teknoloji transferi ve işbirliğinin gerekliliğinin hatırlatılması. 

Bunun iki nedeni var. 

İlk olarak Rusya enerji devlerinin elbette belirli bir tecrübeleri ve üretim kapasiteleri mevcut. Ancak güncel teknolojik imkanlarla hem daha ucuz hem de verimli üretim mevcut. Ancak asıl ihtiyaç daha yakıcı bir gerçekten kaynaklanıyor. Batı Sibirya, Kuzey Kafkasya ve Volga-Ural gibi bilinen adreslerdeki üretim düşüşü, rezervlerin azalması, bitmesi. Bu ise yeni rezervlere yönelmeyi gerektiriyor. Ancak burada şöyle bir sorun var, yeni adreslerdeki rezervlerin çıkarılmasına Rusya’nın tek başına gücü yetmiyor. 

Diğer belgelerden farklı olarak 2019’da daha gerçekçi bir noktada duran 2019 belgesinde Batı Sibirya, Volga-Ural ve Kuzey Kafkasya rezerv bölgelerindeki üretim düşüşüne dikkat çekiliyor. Örneğin 2012’de Batı Sibirya’nın petrol üretimindeki payı yüzde 62 iken 2016’da bu yüzde 56’ya geriledi. 2022’de işletilen bölgelerin paylarının yüzde 75, 2035’te yüzde 68,5’e gerileyeceği tahmin ediliyor. Bu şu anlama geliyor. Daha önce üretime geçmemiş (greenfield) bölgelerin üretime açılması.

İşte bu yeni üretim sahalarının üretime açılması yüksek teknoloji transferi ve işbirliğini gerektiriyor. Rusya’nın enerji üretimi için gerekli ekipman ve teknoloji malzeme gereksiniminde dışa bağımlılığı yüzde 50 ile yüzde 90 arasında değişiyor. Örneğin LNG  üretimi için gerekli malzemenin neredeyse yüzde 65’i ithal ediliyor.  Petrol rafinerileri konusunda da bağımlılık yüzde 50’lerde. Üstelik saha koşulları çetinleştiği ölçüde ithalat artıyor. Örneğin dikey ve yatay kuyu açma teknoloji ve malzemeleri için dışa bağımlılık yüzde  60-80 bandında.

Genel resme bakıldığında Rusya’nın yeni sahalardaki üretim için dışa bağımlılığı yüzde 75 düzeyinde. İşte bu nedenle zorlu üretim sahaları çok uluslu şirketlerle işbirliğini gerekli kılıyor. Nitekim bu çerçevede Sakhalin’de Gazprom Shell, Mitsu ve Mitsubishi ile çalışırken, Novatek Yamal LNG projesinde yanına Total’i almıştı. Rosneft, BP ile ortaklığını sürdürüyordu. Hatta 2014’te yaptırımlar gelmemiş olsaydı, Rosneft Kuzey Kutbu’na yakın bölgedeki Kara Denizi’nde ExxonMobil ile beraber çalışacaktı. Bu zorunluluğun dışında dış politika açısından da bu birliktelikler önemli.  Nedenine bakalım. 

Şirket Ortaklıkları ve Dış Politika

Rusya için enerji ekonomi açısından kritik, Putin’in toplumla örtük biçimde maaşlardan sosyal haklara uzanan toplumsal sözleşmenin garantilerinden biri. Ancak enerji aynı zamanda Rusya dış politikası açısından karşılıklı bağımlılık ilişkileri üzerinden Avrupa başta olmak üzere ilişkilerini güçlendirmede kıymetli bir diplomatik araç. Bilinen pazarlarla bağları güçlendiren enerji, yeni pazarlarla ilişkilerin gelişmesine katkı sunuyor. 

Örneğin Rusya’nın Japonya ile ilişkilerinden enerji önemli bir kolaylaştırıcı. Benzer bir iddia OPEC ile kurulan OPEC için de söylenebilir. Bu noktada enerji şirketlerinin ortaklıkları, özellikle yabancı enerji şirketleriyle ortaklıklar devletlerin Rusya karşıtı politikalarında da yumuşatıcı bir etki yaratıyor. Bu bağlamda Alman şirketleriyle Gazprom arasındaki ilişkiler buna örnek sunuyordu. Şirketlerin bazı noktalarda devletle karşı karşıya gelme pahasına Rusya ile ilişkilerini sürdürmeleri devletlerin politikalarına da etki ediyordu. Bunun en bilinen örneği 2014 yaptırımlarına karşın Kuzey Akım II konsorsiyumunda Almanya, Fransa ve Avusturya’dan şirketlerin yer almasıydı. 

Benzer biçimde Rusya enerji şirketlerinin hissedarları arasında örneğin Rosneft’te BP’nin olması, şirketin küresel piyasalarda hem prestijini hem de güvenirliğini perçinliyor, borç bulma konusunda imkanlarını artırma olanağı sunuyordu. 

Son olarak özellikle Avrupa ile 1970’lerde başlayan gaz ilişkileri ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan petrol ilişkisi Soğuk Savaş koşullarına rağmen sürdü. Buysa Rusya’nın güvenilir bir ortak olduğuna dönük imajını güçlendiriyordu. Ancak bu denklem şimdi değişiyor. 


YAPTIRIMLARIN "GÖR" DEDİĞİ VE GELECEK

Hali hazırda var olan bağımlılık ilişkisi yaptırımların enerji hariç denecek bir kapsamla ilerlemesine neden oluyor. Ancak daha önceden farklı olarak bu defa şirketler eliyle Rusya’nın enerji/dış politika ilişkileri yara alıyor. 

Önce BP, Rosneft’teki yüzde 19.75 hissesini elinden çıkaracağını duyurdu. Onu Gazprom ile Sakhalin adasında LNG projesi yürüten Shell takip etti. Shell  Sakhalin’deki yüzde 27,25 Salym Petroleum Development ve Gydan enerji girişimindeki yüzde 50'şer hissesini elden çıkaracağını duyurdu.

Benzer biçimde Norveç şirketi Equinor ayrılanlar listesinde. Total, Novatek ile Yamal’da yürüttüğü projeden çekilmedi, ancak yeni proje yok dedi. Bir şirketin çekilmesi adeta domino etkisiyle diğer şirketlere yayılıyor. Son olarak Shell ve BP ve Total’in ardından iki enerji devi daha ExxonMobil ve İtalyan Eni şirketi de Rusya’dan çekildiklerini açıkladı.

ExxonMobil, Rosneft’in alt şirketi Rosneft Astra ve Sakhalinmorneftegaz-Shelf (Rusya),  Sakhalin Oil & Gas Development Co. Ltd. (Japonya) ve ONGC Videsh Ltd. (Hindistan) ile birlikte 2005’ten bu yana Sakhalin adasında petrol ve gaz projesi yürütüyordu. Son verilere göre buradan  günlük 220 bin varil petrol sisteme pompalanıyordu. ExxonMobil’in projedeki hissesi yüzde 30’du ve şirket projenin en önemli bileşenlerinden biri olarak görülüyordu. 

Exxon’un ardından Rusya ile yakın ilişkileri olan İtalyan Eni şirketi, Gazprom ile beraber işlettikleri Mavi Akım Boru Hattı şirketindeki ortaklığını bitireceğini ve yüzde 50’lik hissesini satacağını duyurdu. Çekilenler çekilmeyenlere “ee sen çıkmıyor musun?” bakışı atıyor, bu bakış baskıya evriliyor. Hali hazırda Wintershall Dea’dan Vitol’e baskı artıyor.

Şirketlerin peş peşe ayrılık açıklaması yapması Rusya açısından orta vadede can sıkıcı sonuçlara gebe. İlk olarak Rusya’nın kurduğu enerji diplomasisi ciddi biçimde sarsılıyor. İkincisi, üretime açılması planlanan ya da yeni üretim sahalarındaki üretim devamlılığı için gerekli teknoloji bu şirketlerle beraber Rusya’dan çıkıyor. Rusya’nın ithalatına gelen kısıtlamalarla beraber istikrarlı üretim için gerekli olan sahalardaki akış kesintiye uğrayacak. Üretimde yaşanan bu aksama SWIFT sistemi içinde olsa bile Rusya’nın yükümlülüklerini yerine getirmesine engel olacak. Bütçenin bel kemiğinde yaşanan bu sıkıntının ücretlerden sağlık hizmetlerine uzanan yan etkileri olacak. Buysa Putin’in toplumla kurduğu refaha karşı iktidar denkleminde sorun demek. Putin iktidarda kalır mı? Rusya ne düzeyde ayakta kalır bu soruları şimdiden yanıtlamak çok zor. Ancak açık olan yıllara yayılan enerji stratejisinin ciddi biçimde yara aldığı ve Rusya’nın ve şirketlerinin güvenilirliğinin zedelendiği. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
MÜHDAN SAĞLAM Arşivi
SON YAZILAR