NURİ GÜNAY
Server Tanilli’nin bıraktığı hazine
Seneler önce, 2000’li yılların başıydı, yeni yetme bir üniversiteliydim. Adını çok duyduğum Server Tanilli’yi ilk defa TÜYAP Kitap Fuarında görmüştüm. Çıkarttığımız dergiyi almış, “Çocuklar üzerimde bu kadar var,” deyip bir dergi parasından çok daha fazlasını vermişti. Sevecen, güler yüzle bakıyordu devrimci gençliğin mirasını taşıma iddiasında olanlara. Gençlere inanıyor ve güveniyordu. Daha sonra bunu yazılarında okuyacak, konuşmalarında dinleyecektim.
Hemen o gün bir arkadaşımın tavsiyesiyle aldım “Uygarlık Tarihi” kitabını. Yıllardan beri birçok insana tavsiye edeceğim önemli bir başlangıç kitabı olmuştu benim için. Hocanın niyeti de buydu zaten. Önsözünde kitabın yazılma amacını şöyle anlatıyordu: “Bu kitap, 1972-1975 yıllarında yazıldı. Amacı da, liselerden üniversite ya da yüksekokullara gelen öğrencilerin ‘kültür açığı’nı gidermekti.”
Bu amacın karşılığı davalar, kurşunlar olur. Lakin ne hapis tehdidi, ne de ölümden döndüğü ve hayatının sonuna kadar tekerlekli sandalyeye mecbur bırakan alçak saldırı onu doğru bildiği yoldan ayıramaz.
Bizlere binlerce sayfalık paha biçilemez değerde bir miras bırakarak, 29 Kasım 2011’de bu dünyadan göçtü Server Tanilli. Bu mirasa sahip çıkmak, ondan yararlanmak ve gelecek kuşaklara aktarmayı vazife bilmeliyiz. Elbette onun örnek hayatı da bu mirasın bir parçası olarak görülmeli.
Yaşadığı topluma karşı sorumlu devrimci bir aydın
Server Tanilli, 1931’de doğar. Babasının görevi nedeniyle çocukluk yıllarının bir kısmı Kars ve Van’da geçer. Liseyi İstanbul’da, Haydarpaşa Lisesi’nde okur. 1953 yılında İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’nden mezun olur. Akademide devam eder, ilk yıllarda hukuk alanında araştırmalar yapar, yazılar yazar.
70’li yılların başından itibaren Hukuk Fakültesi Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda ders vermeye başlar. Öğrencilerin çoğu can kulağıyla dinler onu.
Az sayıda öğrenci anlattıklarından rahatsız olur. Hâlbuki Tanilli’nin dersinde itiraz etmek, kabul etmemek, tartışmak mümkündür. Ama buna cesareti olmayan birileri muhbirlik yapmak hususunda cesurdur. “Uygarlık Tarihi” artık bir kovuşturma ve yargılama konusudur. Komünizm propagandası yapmakla suçlanır.
1976’da mahkeme önünde şunları söyler: “Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz… Bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metot, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum? Yaşadığım çağa ve topluma karşı… Ya Mahkemelere? Asla… Çağına ve toplumuna karşı görevini yerine getirmiş bir hocanın huzuru içindeyim şu anda. Yazdıklarım, yazılması gereken şeylerdi. Bugün yazmaya kalksam -en azından- gene aynı şeyleri yazardım. Hiçbiri hakkında en ufak bir pişmanlık duymuyorum. Kalemimden çıkmış her cümlenin -cümle ne demek- her kelimenin ve hecenin altında, entelektüel şeref ve haysiyetim yatmaktadır. İnsanım, hayatta dönebileceğim şeyler olabilir. Ama entelektüel şeref ve haysiyetimden, -ölüm pahasına da olsa- dönemem.”
1978’in Mart ayında DGM’de süren dava beraatla sonuçlanır. Ama Tanilli faşist namluların hedefindedir. Pek çok aydın, akademisyen, solcu ve sıradan insan gibi.
Tanilli’nin namluların hedefi olduğu siyasal iklim
12 Mart sonrası toplumsal muhalefet yükselirken sağ siyaset “sola karşı savaş” çizgisinde hizalanıyordur. Egemenler, güvenlik güçleri gibi resmi kurumların yanı sıra sivil bir faşist kitle hareketinin palazlanması için bütün olanakları kullanırlar. Paramiliter sivil faşist yapılanmalar oluşturulur.
Faşist terör hayatın her alanını işgal etmeye çalışıyordur. Bu işgal ülkenin büyük bölümünde halkın direnişiyle kırılır. Böyle oldukça terörün dozu daha da artar. Önce devrimcileri, Anadolu’nun pek çok yerinde CHP’lileri hedefe koyan saldırılar sıradan halka da yönelir. Kahveler taranmaya, bombalar patlamaya başlar. 1977 1 Mayıs’ında Taksim’de 34 insan katledilir. Ecevit’e yönelik suikast girişimleri ortaya çıkar.
16 Mart Katliamı, Bahçelievler Katliamı, Maraş Katliamı, Çorum Katliamı bu dönemde yapılan kitle katliamlarıdır. Bedrettin Cömert, Doğan Öz, Bedri Karafakioğlu, Necdet Bulut, Abdi İpekçi, Ümit Kaftancıoğlu, Cevat Yurdakul, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Doğanay, Kemal Türkler 1978’den 12 Eylül 1980’e kadar katledilen insanlarımızdan bazılarıdır.
Bu cinayetler bir yandan da darbeye zemin hazırlamak için işlenir. 12 Eylül 1980’de darbe yapanlar şiddeti kendi tekellerine alacaklardır.
7 Nisan 1978’de evinin önünde kurşunların hedefi bu defa Server Tanilli’dir. Suçu, “Uygarlık Tarihi”ni yazmak, derslerde doğru bildiğini öğrencilere anlatmaktır. Faşist katillerin nezdinde bunlar büyük suçlardır.
Öldüremezler O’nu ama hayatının bundan sonrasında yürüyemeyecektir.
Son nefesine kadar üreten, hayata dört elle sarılan örnek insan
Dört elle sarılır mücadeleye ve yaşama. 12 Eylül Darbesi yapıldığında yurt dışında tedavi görüyordur. Darbeden payına düşeni alır, 1402’liklerden birisidir.
Yurtdışında, Strazburg Üniversitesinde uzun yıllar çalışır. Müthiş bir üretkenlik dönemi olur bundan sonraki yılları. Tıpkı “Uygarlık Tarihi” gibi, yazdığı bütün kitaplar temel başvuru kaynağı haline gelir. “Devlet ve Demokrasi”, “Yüzyılların Kültür Mirası”, “İslam Çağımıza Yanıt Verebilir mi?”, “Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?”, “Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?” ilk aklıma gelenler.
1990’lı yıllardan itibaren Cumhuriyet’te yazmaya başlar.
Bu arada “Uygarlık Tarihi” yönetenleri hala rahatsız ediyor. Mesela Tanilli öldükten kısa zaman sonra haberlere yansımıştı; kitap, sakıncalı bulunduğu için mahkeme kararı dahi olmaksızın hapishanelere sokulmuyordu.
Tanilli’nin, anlattığı dönemin sanat eserlerini de derslerde tanıttığını okumuştum. Voltaire’in “Kandid” adlı kitabını 1983’te ikinci kez Türkçeye kazandıran O’dur. “Çağdaşımız Victor Hugo” ne kadar önemli bir kitaptır. Ya da Fransız Devrimi’ne ilişkin yine önemli bir kaynak Server Tanilli’dir.
Geçtiğimiz yıldı sanıyorum, Namık Kemal’le ilgili bir şeyler araştırıyordum. Server Tanilli’nin yazdıklarını okuyunca işim kolaylaşmıştı.
İnsanlığın aydınlanma ve kültürel mirasına sahip çıkan, bu mirası gelecek kuşaklara aktarmak için karınca gibi çalışan Tanilli, ülkemizin sorunlarını gerçek bir aydın sorumluluğuyla tartışıyordu.
O, insanca yaşayacağımız bir ülkenin ve dünyanın mümkün olduğuna inanarak yaşadı. Bunun için çok çalıştı. Karanlığa teslim olmadı.
Server Tanilli’yi sevgi ve saygıyla anarken bizlere bıraktığı mirastan çok daha fazla insanın yararlanmasını diliyorum. Bugünümüz ve geleceğimiz için…