KEMAL VURALDOĞAN

KEMAL VURALDOĞAN

Tanrı gücünde devletler zamanı

KEMAL VURALDOĞAN


Çok değil 50 yıl önce, hatta 30 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti defter devletiydi. Doğduğunuzdan günden öldüğünüz güne kadar sizi defterlere kaydeder, ahvalimizi de becerebildiği kadar defterlerden takip ederdi.

Bu garibi iki ayrı deftere yazmış mesela. Hem Adıyaman Gölbaşı hem de Gaziantep Şehitkamil nüfusuna. İlkine göre doğum günün 16 Mayıs’ken ikincisinde 10 Haziran. Gerçek doğum günümse bambaşka… Yetmemiş iki ayrı TC kimlik numarası da vermiş…

Elin Amerikalısı bilgisayarı ve de interneti icat edip her eve, her devlet dairesine girecek hale getirince bizim defterler de yavaş yavaş internete taşınmaya başladı.

Batının Amerikalısı bunları yaparken Doğunun Çin’i boş durur mu? Her türlü internet ve bilgisayar malzemesini ve de kameraları ve de bilumum elektronik takip sistemlerini mahalle terzisinin alabileceği fiyata üretmeye başlamasın mı!

Bizim devletin eli armut toplamıyor tabi, her kelle sahibine kellesine münasip ve de ayrı ayrı vergi kimlik numarası, SSK sicil numarası, TC kimlik numarası tahsis etmeye, Türkiye’nin dört bir tarafına dağılan aileleri MERNİS bilgisayar sisteminde toplayarak birleştirmeye başladı.

Mahalle terzisinden tut apartman yönetimine kadar herkes güvenlik kameraları ile her yeri 24 saat kaydederken, cep telefonları 7/24 konum bilgimizi devletimize aktarırken, plaka takip sistemi ile yollardan geçen araçların konumları kayıt altına alındı.

Serbest salladığımı fark edince ansiklopedi karıştırayım, adam akıllı okuyucuyu aydınlatayım dedim. Wikipedia’nın yalancısıyım, Mobese diye bildiğimiz sistemde de, Komuta Kontrol Merkezi, Araç Takip Sistemi, Mobil Araç Sorgulama Sistemi, Nezarethane İyileştirme ve Kontrol Sistemi, Bölge Görüntüleme Sistemi, Plaka Algılama Sistemi Merkezi, Mobil Operasyon Yönetim, Emniyet Müdürlüğü Bilgisayar Ağı varmış.

Devletimiz bir ara tellal çağırtıp yeni kimlik kartı almayan kalmasın dediğinde el mecbur nüfus müdürlüğün kapısını çaldığımda elimdeki biyometrik fotoğrafları uzattım. Fotoğraflarımı alıp üstüne son model makinelerle bir de onlar fotoğrafımı çekince, “Devletimin gözü şahin, aklı bilgisayar gibi, ucuza çektirdiğimi hemen anladı da beni utandırmamak için iyisini kendisi çekiyor demiştim.” Hasbelkader yurtdışına giderken de kameraya bak diyordu polisimiz, kameranın öte yanındaki devlet anamız beni hasretle uğurluyor diyordum, gözlerim doluyordu. Sabık bakanımız giderayak KİM uygulamasını faş edince benim köşeli jeton da düştü tabi… ( link https://kisadalga.net/haber/detay/suleyman-soylunun-telefonundaki-kim-uygulamasi-hakkinda-neler-biliniyor_67445 ) Kameraya iki saniye bakıyorsun, eskiden 300 defterin ve de 15 tane katibin kalem gücüyle toparlanacak şeyler şak diye ortaya dökülüyor… Tomografi cihazı gibi mübarek her şeyini gösteriyor...

Dağıldık biraz toparlayalım, eskiden yani deftere kaydedildiğimiz zamanlarda devlet hangi bankada hesabınız var, kaç tane tapunuz var, nerede kaç maaşla çalışıyorsunuz, nerede oturuyorsunuz, akrabalarınız kimler, arabanız, hisse senediniz, davanız, borcunuz, icra dosyasınız var mı sorularını cevaplamak için yüzlerce yazışma yapar, günler, aylar geçerdi. Şimdi tüm bu bilgiler elin Amerikalısının icat ettiği internet ve bilgisayar sayesinde tek yerde, www.turkiye.gov.tr’de. Sadece bunlar mı? İçtiğiniz ilaçlar, hastalıklarınız, tahlilleriniz, otobüs, tren ve uçak yolculuklarınız, cep telefonu üzerinden konumunuz, görüştüğünüz kişiler velhasıl her şeyimiz kayıt altında ve de izleniyor.

Buna KİM Uygulaması, yüz tanıma sistemi, mobeseler, mahalle terzisi ve de komşu dairenin kullandığı güvenlik kameralarını ekleyin…

Sanki mega starsınız ve tek bir anınız dahi ziyan edilmiyor…

Artık haberlerde sıkça aynı cümleyi okuyoruz, “…Şüpheliler güvenlik kamerasından bulundu…” Allah sizi inandırsın, suratına iki tane çakmak istediğim 1-2 çok üstün kişi var, teknoloji korkusundan ağız tadıyla tokat bile atamıyorum. 2023 yılında bu teknoloji ile meskun mahalde suç işleyip de delil bırakmamak mümkün mü?

Defter çağında yani 1990’ların sonuna kadar devlete borç takmak, devletten kaçmak, sahte pasaport kullanmak, sahte kimlik kullanmak o kadar kolaydı ki. Hakkınızdaki arama kararı postayla Habur Sınır Kapısına ulaşana kadar siz o kapıdan çoktan çıkmış oluyorsunuz. Şimdi tuşa basıyor yakalama kararını Habur anında görüyor.

TC kimlik kartı çıkarırken kameraya baktın, parmak izini verdin, imzanı attın. Kimse senin yerine sahte pasaport kimlik çıkartamaz, sen de başkasının adına sahte kimlik veya pasaport çıkartamazsın. Hadi sistemin yazılımdan çaldılar, açık kapı bıraktılar diyelim, yurtdışına çıkarken devlet anan için kameraya son bakışı çaktığında enseleneceksin…

Bizim Berke Can Usta’nın yalancısıyım, mafya artık makyöz çalıştırıyormuş. Racon kesen kiralık katiller tanınmamak için damat kandıran gelin makyajı kuvvetinde kamera kandıran tetikçi makyajı yaptırıyormuş… Makyaj delikanlıya ters diyenler olmuş tabi onlar da maske takmaya başlamış. İstanbul mafyası, makyajlı mafya ve de maskeli mafya diye ikiye ayrılmış… Bana sorarsan biri hayatta kalacaksa maskeli mafya kalır…

İnanışa göre insanın sağında ve solunda karşılıklı oturan kiramen katibin yani yazıcı melekler vardır. Sabahtan, akşama, doğumdan ölüme ne yaparsan yap yazıcı melekler bunları kaydedermiş, tabi ki Tanrı adına, ona sunmak için. İşte günümüzün devletleri de artık bu güçte. Bilgisayarlar, cep telefonları, kameralar, yazılım sistemleri yani çağdaş kiramen katibin iş başında ve de ahvalimizi devletimize sunmak için kaydetmekte.

Bu teknoloji namuslu insanların elinde namussuzların korkusu olabilecekken namussuz insanların elinde de namuslu insanların işkencecisi olabilecek bir teknoloji. İnsanı çok değil bir saatte sosyal ölü yapabilecek bir sistem. Tuşa basılıyor tüm hakların askıda, ne işe girebiliyorsun, ne bankadan para çekebiliyorsun ne de seyahat edebiliyorsun…

Her zamanki gibi teknoloji önden yol alıp yeni bir düzen kurdu. Becerebilirse Türkiye hukuku da arkadan gelip bu düzeni zapturapt altına alacak yani hakları, özgürleri ve yasakları düzenleyecek. Benim merak ettiğimse elin Avrupalısı neden bu yarışta bizim gerimizde kaldı, sabık bakan neden KİM uygulamasını faş etti, neden tüm veriler toplu şekilde www.turkiye.gov.tr’de, verilere erişenlerin düzenli kontrolü yapılıyor mu?….

Unutamadıklarım

Üniversiteye başlamak için Ankara’ya gelirken orta yaşlı koltuk arkadaşımın, “Aman ha ne önde ol ne de arkada. Hep ortada durmaya çalış” demesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
KEMAL VURALDOĞAN Arşivi
SON YAZILAR